07 Mayıs 2016 00:52

Bu yönetimde demokratik anayasa

Bu yönetimde demokratik anayasa

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Kör ölür badem gözlü olur” özdeyişi o kadar doğru ki! Siz, ayyuka çıkmış bu kadar olay yaşanırken sisteme başat siyasi doku içinde kalacaksınız, sonra sıkışınca istifa edip geçmişi karalayacaksınız ve kahraman olmayı umut edeceksiniz! Ya da bu kadar olaylar içine batmış bir siyasi doku içinde hâlâ kalacaksınız ve ara sıra kalkıp, göstermelik efendi üslupla kader arkadaşlarını biraz da utangaç bir eda ile yereceksiniz! Bu tür tavırlar, tek kelime ile, yozluktur ve ayıptır! Çünkü yapılması gereken, yoz kadroya yaşam hakkı tanımamak ve kadrodan anında ayrılmaktır; yozluğa bulaşanlara destek çıkmamaktır. 

Başbakan istifa etmiş ya da görevden alınmış. Bu iki durum arasında bir fark var mı? Son durumun en doğru ve geçerli yorumu Rusya’dan gelmiş; zaten yöneten de yönetilen de belli değil mi! Türk siyasi yaşamında bir perde kapanırken, oyunun ruhu tüm çıplaklığı ile artık sahneleniyor. Büyük sahneyi görmek gerekiyor. Bu sahnede, “Askerlerin yaptığı” yutturmacası ile değiştirilmeye çalışılan 1982 Anayasası dahi fevkalade demokratik kalmaktadır. Yeni anayasa yapımının tasarlandığı siyasi ortam işte budur!

Türkiye tabii ki bir anayasa yapabilir, ama her eser yapımcısının karakteri üzerinde yükseliyorsa, bu ortamda yapılacak anayasa demokratik bir anayasa olmaz, kesinlikle olamaz. Eğer siyasi ortam demokratik değilse, var olan anayasa dahi bu ortama geniş geldiğinden dolayı uygulanamıyorsa, o zaman tasarlanan anayasanın niteliği bizi ürkütmez mi! Başbakanın “altından halının çekilmesi” siyaset alanında merkezileştirilmeye çalışılan güç odağını yansıtıyorsa, ülkede demokratik anayasa yapma zemini yok demektir. O nedenle son siyasi gelişme tüm zihniyeti ve süreci tüm çıplaklığı ile yansıttığı için hayırlı yorumlamak gerekir. Bu durumda artık anayasa sevdasından vazgeçelim, hiç değilse var olan anayasanın düzgün uygulanmasına gayret sarf edelim.  

Bir siyasi partiden istifa ya da görevden alınma sonrasında ileri geri konuşma siyasi arenadaki etik yozlaşmanın iki kademeli göstergesidir. Birincisi, fâş edilen temel yozlaşmadır; ikincisi ise yozlaşmanın bilinmesi ve görülmesine rağmen kurumda kalmanın, yani kurumdan itilinceye kadar kuruma hizmet etmenin yansıttığı kişilik yozlaşmasıdır. Tabiatıyla, yozlaşma esnasında kurumu dışarıdan desteklemek de yozlaşmaya yol açmak, onun sürdürülmesine hizmet etmektir. Türkiye’nin siyasi karnesi bu açıdan pek iç açıcı değildir. Ancak siyaset, iç ve dış destekleyici olarak neyin üzerinde yükseliyorsa, tüm payandalar bu yürüyüşten sorumludurlar. Her fırsatta söylediğim gibi, “yetmez, ama evet” çilerin bu bağlamda günahı çok büyüktür.

Başbakanın altından halının çekilmesi sakıt başbakanı mağdur ettiği şeklinde anlaşılmamalıdır. Bu duruma düşmemek için o duruma getirilişinin hazmedilmemesi gerekirdi. Başlangıç süreci hazmedildikten sonra zaten gerisini analize dahi gerek yoktur. İşin daha vahimi, böyle bir sürecin tekrar başlatılacağı ortada iken, nasıl oluyor da dünya nimetleri(!) uğruna şeref ve haysiyetlerini ayaklar altına alabilen insanlar bulunabilecektir! Bu insanlar toplumun karşısına nasıl çıkabilecek! Kaldı ki, mesele salt başbakanla da ilgili olmayıp, tüm kabine de böylesi sıfatlanmalardan müstağni değildir. Hatta siyasi doku bu gidişten sorumludur. 

Böyle bir siyasi yapıyı ayakta tutabilmek ve Türkiye’yi böyle bir badireye sürüklemeyi göze alabilmek olası olunca, böyle bir yapıdan da elbiseye bürünmüş bir sürü varlık çıkabilir. Zaten, siyasete koyun gütme mantığı ile yaklaşılmadı mı? Muhalefet liderini küçümsemek için, bir zamanlar kendisi için, “İki koyunu dahi güdemez” gibi garip ifadeler kullanılmadı mı? Koyunlar olunca, doğal olarak onların başına da bir çoban gerekir!  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...