06 Mayıs 2016 00:52

Sivil öldürmenin hesabı sorulmaz mı?

Sivil öldürmenin hesabı sorulmaz mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dünyayı kurtaran aksiyon filmleri içinde kıymeti en az bilinenlerden biri, Amerikan Gücü: Dünya Polisi (Team America: World Police) adlı animasyon. South Park çizgi dizisinin yaratıcıları tarafından aksiyon klişelerinin parodisi olarak kuklalarla 2004 yılında yapılmış, kimi sahneleri nedeniyle pek yaygınlaşamamıştı. Cihatçı teröristlerin konuşmasından Kuzey Kore efsanelerine Amerikan ön yargılarını da bolca içeren ve South Park’ı bilenlerin malumu olan kültürel aşağılamalardan kaçınmayan film, yine de asıl dalgasını, Amerikan terörle savaş fikriyatıyla geçer. İşte o filmin açılış sahnesinde, Amerikan özel timi Paris’te birkaç cihatçıyı kovalarken bütün şehri baştan aşağı yıkar, “taş üstünde taş” bırakmaz. Amerikan Gücü: Dünya Polisi’nin böyle bir sahneyle yapmak istediği, çok haklı ve bütün dünyaya faydalı olduğu iddiasındaki Amerikan zihniyetinin yıkıcılığına dikkat çekmekti, apaçık. Afganistan ve Irak işgallerinin henüz yeni olduğu, kitle imha silahı gibi Amerikan yalanlarının dolaşımda olduğu dönemde üstelik. 

Süper kahramanlar epeydir yalnız gezmeyi bıraktı, artık çoğunlukla gruplar halinde dünyayı kurtarıyorlar. Bu yılın modası ise, aynı takımdaki (daha doğrusu, DC ve Marvel çizgi roman tekellerine bağlı) kahramanların birbirine düşmesi. Birkaç ay önce Batman ile Süpermen’in kavgasına ev sahipliği yapan Batman v Superman: Adaletin Şafağı da, bugün vizyona giren Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı da, yukarıda bahsedilenin benzeri sahnelerle açılır. Dünyayı kurtarmaya niyetlenen süper kahramanlar şehirleri yıkar, suçsuz, silahsız insanları öldürür ve bunlar, kahramanlıklarının sorgulanmasına sebep olur. DC’nin Superman’i dünyaları devirince Batman peşine düşmüştü, Marvel’inkilerde Birleşmiş Milletler dahil olur. 

Sokovia isimli hayali ülkede yaşanan çatışmalar büyük yıkıma sebep olunca, Kaptan Amerika, Iron Man ve diğer Marvel kahramanlarının faaliyetleri sorgulanmaya başlar. Hiç denetlenmeden, hesap vermeden, emir komuta hiyerarşisine girmeden kendi eylemlerine kendi karar vermelerindense, onları devletler hukukuna bağlayan bir protokole imza atmaları istenir. Iron Man, yani silah fabrikatörü Tony Stark “imzacı” kahramanların başını çeker. Özellikle nesneleri hareket ettirme gücünde henüz acemi olan Wanda’yı ev hapsinde tutar, başına da Vision’ı diker. Asker kökenli Kaptan Amerika ise imzanın onları sınırlayacağını düşünerek isyan eder, Hawkeye, Ant-man gibilerini yanına çeker. Yenilmezler takımı, aşağı yukarı yarı yarıya bölünür. 

Kaptan Amerika’nın bir önceki filmine adını veren, Sovyet yapımı Kaptan Amerika denebilecek, özel güçleri olan askerlerdi: Kış Askeri. Burada, Zemo adlı, Alman aksanlı, yani Nazi’ye benzeyen biri Kış Askeri Bucky’yi uykusundan uyandırır. Iron Man ve imzacılar görünürdeki düşman olan Bucky’nin peşine düşerken, Kaptan Amerika meseleyi çözüp arkadaki asıl kötüyü yok etmeye niyetlenir. Bu sırada iki grup karşı karşıya gelir, Kaptan Amerika dışındaki imza vermeyenler esir alınır. Sonunda kahramanlar elbette barışıp omuz omuza savaşmaya başlar, Batman ile Superman’de de olduğu gibi. 

Sonuçta ortaya çıkan, çok hareketli, kovalamacalı, çünkü çok kahramanlı, mizahı öncekilere göre daha zayıf, aksiyonu pek kuvvetli, iki buçuk saatlik bir film olur. Yenilmezler, Iron Man ve diğer Marvel filmleri bir yana bırakılırsa, bu üçüncü Kaptan Amerika filmi olmuş. Amerikan ordusu için çekilmiş acemi bir propaganda filmine benzeyen ilk Kaptan Amerika filmi dışındaki ikisinin yönetmenleri Anthony ve Joe Russo, Amerikancılık dozunu biraz düşürüp Sovyet ve Nazi karşıtı imgelere ağırlık vermeyi bu filmde de sürdürmüş. Süper kahraman filmleri sayıca artarken gişede başarısızlık eğilimi gösteriyor, içerik olarak da zayıflar, genelde de öyle yorumlanıyorlar. Bu o yüzden son yılların süper kahraman filmleri içinde öne çıkan bir örnek olmaya aday. Oysa Kahramanların Savaşı diyaloglarında, yarattığı duyguda, atmosferde, hikayesinde vasatın üstüne çıkmayı pek başaramıyor. Bunca çizgi roman ve filmde işlenen kahramanları sevip takip eden izleyicileri var, onlar tartışmalarından, sorgulamalarından, kavga etmelerinden memnun olabilir elbette.

Ama işte bu tartışmayı bir tartışmak gerek. İmzacılarla imzacı olmayanlar arasındaki bölünme, sivillere verilen zarara dayanıyor en başta. Hukuka tabi olarak elleri kollarının bağlanacağını savunanlar, bunu açıklamıyorlar, ama film ilerledikçe haklı çıkıyorlar, çünkü devletler, ordular oyuna gelip yanlış hedefe yöneliyor. Sonunda bunu anlayıp barıştıklarında mesele çözülmüş oluyor böylece. Evi yıkılan, ölen masumlar da, öldükleriyle kalıyor. Aslında filmin adı kurmacayı öne çıkaran Kahramanların Savaşı değil de, orijinalindeki gibi İç Savaş (Captain America: Civil War) olsaydı, izleyicinin aklına gerçek dünyayı daha çok getirebilirdi belki. Özetle, dünyayı kötülerden kurtarma iddiasındakilerin kurallara uyması ve sivillere zarar verdiğinde hesap vermesi gerekip gerekmediği dikkat çekici bir tartışma. Çünkü güncel ve anlamlı. Ama film böyle dikkatleri çekip, Batman ile Superman’de olduğu gibi hesap vermeyen başına buyruk kurtarıcılığı temize çıkarıyor, Naziler ve Sovyetler gibi ezberdeki düşmanları harmanlayıp, “Savaşta olur böyle şeyler” diyerek kötülerin yenilmesine odaklanmamızı bekliyor. Madem sorgulama başladı, hesabı bırakıp kaçmak olmasın. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...