06 Mayıs 2016 00:51

Dostlar alışverişte görsün

Dostlar alışverişte görsün

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Futbolda sezon sonunun yaklaşmasıyla birlikte gerilim yükseliyor ve şiddet olayları yoğunlaşıyor. Şiddetin endişe verici boyuta ulaşması üzerine, Gençlik ve Spor Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı ortaklaşa bir girişimle soruna çözüm aramak üzere bir çalıştay düzenledi. Düzenledi de ne oldu? Her fırsatta dile getirdikleri incir çekirdeğini doldurmaz nitelikteki lafları bu vesileyle bir kez daha tekrarlamış oldular.

Sorunun kaynağında, rekabeti ön plana çıkaran, rant hedefli mutlak kazanma anlayışı bulunduğunun elbette farkındalar ancak endüstrinin, dolayısıyla kendilerinin çıkarları gereği mevcut durumu değiştirme şansları yok. Bu nedenle, dostlar alışverişte görsün misali boş boş konuşup oyalamayı, kandırmacayı sürdürüyorlar. 

Federasyon, kulüp yöneticileri ve medya olarak bir yandan kazanmayı kutsayacak denli hastalıklı spor algısını dayatacak, diğer yandan fanatik taraftarlığı özendirecek ve insanları birbirlerine karşı kışkırtacaksınız, sonra da gına getiren söylemlerle şiddete sorumlu ve çözüm arar gibi görüneceksiniz... Ancak kendinizi ve beyinleri uyuşmuş hödükleri kandırırsınız!..

Oysaki sporun sorunları; sağlık, oyun, eğlence, keyif kaygısı/hedefi üzerinde yükselen yeni bir spor kültürünün oluşturulması ve bu alana hakim kılınmasıyla çözülebilir.

Lakin, endüstrinin çıkarları böylesi bir spor kültürüyle uyuşmaz. Çarkını döndürebilmesi ve rant hedeflerini tutturabilmesi için endüstriye her daim rekabet, fanatizm, gerilim, kışkırtma ve şiddet lazım...

Sorun, endüstrinin çıkarlarını korumaya ve sürekli kılmaya yönelik hesaplar ve kaygılarla ele alınınca, çözüm önerileri de güvenlik ve ceza odaklı bildik söylemlerden öteye geçmiyor.

Yetkililer, memleketin diğer sorunlarına olduğu gibi spordaki şiddet konusuna da güvenlikçi politikalarla yaklaşmayı tercih ediyorlar. Güvenlik önlemlerini ve cezaları artırıp insanlar üzerinde baskı yaratarak sorunun üstesinden gelebileceklerini zannediyorlar. Şiddetin temelde kültürel bir sorun olduğunu, aynı zamanda ekonomik, sosyolojik ve psikolojik boyutlarının bulunduğu gerçeğini görmek ve kabullenmek istemiyorlar. Güvenlikçi yaklaşımlar korku yaratabildiği ölçüde caydırıcı olabilir ve işe yarıyor gibi görünebilir, ancak mağdur edildiklerine inanmış insanlar kaybedecekleri bir şeyleri olmadığını hissettiklerinde ve gruplar ya da yığınlar halinde birbirlerinden cesaret aldıklarında korku eşiğini geçecek ve yine şiddete yönelebileceklerdir. Bu, kaçınılmaz bir toplumsal, psikolojik gerçekliktir. Baskılayarak hiçbir sorun çözülmez, en fazla ertelenir...

Spor kültürümüzün odağında kulüp ve kazanma sevgisi yer alıyor. Kulüp sevgisinin, spor sevgisinden fazla olması da şiddete zemin hazırlıyor. Aslında sporu değil, kazanmayı seviyoruz yani... 

Gerçekten spor sevgisiyle donanmış bir kültürü/anlayışı özümseyebilsek, aslolanın kazanmak değil, onurlu, erdemli bir şekilde mücadele etmek olduğunu ve bunun yanında rakibin emeğine saygı duymanın önemini bilir, kaybetmeyi de her zaman anlayışla, olgunlukla karşılar ve asla sorun etmezdik...

Yenilgileri, türlü bahanelerle ilişkilendirip buradan sonu şiddete varacak mağduriyetler üretmezdik... 

Neyse ki konuşmacılar arasında öz eleştiri yapanlar da oldu. “Sorunun bu hale gelmesinde bizim de payımız var” diye konuşarak şiddetin yükselmesinde sorumlulukları olduğunu kabul eden yöneticiler duyduk ilk kez. Bu bile başlı başına kayda değer bir adım sayılabilir...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa