30 Nisan 2016 01:00

Negatif faizlerle krizden çıkış arayışı

Negatif faizlerle krizden çıkış arayışı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2008 ekonomik krizinin ilk günlerinden itibaren hükümetlerin ve merkez bankalarının müdahale amacıyla sarıldığı başlıca araç para politikası oldu. Genişlemeci politikalar yoluyla varlık fiyatları yukarı çekilmeye, banka bilançoları toparlanmaya ve kredi piyasalarındaki sıkışıklık aşılmaya çalışıldı. Kısa vadede kısmen de olsa bu politikanın başarılı olduğunu ifade etmeliyiz. Kredi piyasalarındaki o sert daralma beklenenden kısa sürede aşıldı. Bugün pek çok ekonomide, hisse senedi endeksleri kriz öncesi seviyelerin üzerinde, emlak fiyatları da pek çok ülkede eski seviyeleri yakaladı, kimilerinde geçti. Ne var ki, kredi piyasalarını hareketlendirerek üretimi canlandırmaya dönük müdahalelerin sınırı gün geçtikçe belirginleşmeye başladı. Kredi maliyetleri aşağı çekilmesine rağmen para reel sektöre yatırıma yönelmiyor, tüketici talebi beklenen tepkiyi göstermiyordu. Tipik bir aşırı üretim krizini para politikaları ile aşma çabası, varlık fiyatlarındaki balonu güçlendirmekle birlikte üretimin toparlanmasını sağlamakta yetersiz kalmıştı. İstihdamın niteliğindeki bozulma, eksik istihdamın yaygınlaşması ve ücretlerin tepki vermemesi, ABD gibi işsizliğin nispeten hızlı toparlandığı ülkelerde dahi geleceğe dönük olumlu bir resim çizilmesini zorlaştırıyordu. İşte böylesi bir ortamda, Avrupa ve Japonya başta olmak üzere İsviçre, İsveç, Danimarka gibi ülkelerin merkez bankaları negatif faiz uygulamasına yönelerek çıkış yolu aramaya çabaladılar. Ardındaki mantık, bankaların merkez bankası nezdinde tuttukları atıl rezervlerin krediye dönüşmesini teşvik ederek, kredi maliyetlerini daha da düşürmek, atıl duran parayı cezalandırarak piyasayı hareketlendirmekti. Ne var ki, bu deneyin büyüme rakamlarına yansımadığı kimi durumlarda borçlanma maliyetlerini yukarı çektiğine dahi şahit olduk. Bankalar negatif faizi mevduatlara yansıttığı durumda paranın yastık altına kaçması gibi bir durum ortaya çıkabilecek ki bu da bankaları ve genel olarak ekonomiyi daha büyük bir sorunla karşı karşıya bırakacak. Aksi takdirde ise bankaların borçlanma maliyetleri ile kredi faizleri arasındaki marj daralacak ve bu durumda banka bilançolarının bozulmasına yol açarak durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale getirecek. 2016 Mart ayında yayımlanan BIS (Bank of International Settlements) raporu negatif faiz uygulaması sürdükçe belirsizliğin büyüyeceğine vurgu yapıyor.

Buradaki yanılgının asli unsuru mevcut birikim modelinin yapısal özelliklerini sorgulamaktan kaçınan ve aktörleri sadece para politikasına yaslanarak çıkış yolu üretebileceğine inandıran ideolojik körlük. Bugün görüyoruz ki kredi talebi olmadan kredi arzını genişletmek işe yaramıyor. Bir noktadan sonra kredi maliyetlerini geriletmek de kredi talebini harekete geçirmiyor. Milyarca doların üzerinde oturan dev şirketler yeni yatırımlara girişmek için kredi maliyetlerinin gerilemesine değil tüketici talebinin hareketlenmesine bakıyorlar. Baskılanan reel ücretler, halihazırda yüksek seyreden hanehalkı borçları, yaygın işsizliğin yanı sıra bozulan istihdam tablosu ve geleceğe dönük karamsar beklentiler ise tüketici talebini baskılıyor. Atıl kapasitenin yüksek olduğu, piyasa beklentilerinin olumsuz seyrettiği bir ortamda ise firmalar kredi maliyetleri 0.25 puan geriledi diye yeni riskler alarak yatırıma girişmek istemiyorlar. Böylesi bir ortamda da piyasaya sürülen likidite varlık balonunu daha da pompalayarak 2008 öncesine oranla daha kırılgan bir yapının ortaya çıkmasına neden oluyor.

Şu bir gerçek ki, küresel kapitalizmin bugün içine sürüklendiği bunalım böylesi bir iki ufak makyajla atlatılabilecek düzeyde değil. Ne var ki, kapsamlı politika değişiklikleri de bunu gerçekleştirebilecek siyasi iradenin yeniden şekillenmesini gerektiriyor. İngiltere’de Corbyn, ABD’de Sanders gibi yerleşik sistemin geçmişte sorgulanmayan kimi unsurlarına eleştirel yaklaşan isimlerin ülkelerinde bu denli destek bulması da bu yöndeki arayışın bir ürünü. Ekonominin sorunlarına sadece ekonomi içerisinden çözüm üretilemeyeceğini daha geniş kitlelerin görmesi krizden çıkış arayışına dönük tartışmaların daha sağlıklı bir zeminde yürütülmesine olanak sağlayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...