30 Nisan 2016 01:00

Dincilik perdesi arkasında emperyalizme hizmet

Dincilik perdesi arkasında emperyalizme hizmet

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Meclis başkanlığına getirilmiş bir sırdaşın İstanbul Üniversitesi gibi AKP’nin fethetmeye yemin ettiği bir kalede ortaya attığı görüş salt kendi görüşü olmayıp, kesinlikle düşünülmüş, taşınılmış ve ağabey-kardeş havası içinde görüşülmüş planlanmış bir tavırdır. Üstelik bu tavır, bence bir nabız yoklaması da olmayıp, tutması duası ile pekiştirilen, bir alıştırma denemesidir. AKP gibi farklı ilişki ağları ile çimentolanmış bir yapıda en üst düzeyli bir sorumlunun ilgisiz bir ortamda böyle bir savı ortaya atması kesinlikle rastlantısal görülemez. O zaman bu konu irdelenmeli ve ana meseleye inilmelidir.

Öyle sanıyorum ki, AKP’nin işbaşına ge(tiri)lirken yüklendiği misyonunun perdelenmesi ve sürdürülebilmesi için kökünün halk katmanlarına indirilmesinin gerekli olduğu bir derin temele gereksinme vardır. Bu noktada AKP zorlanmaktadır ve ikircikli davranmak durumundadır. Tanımı gereği tüm halkı kapsaması gereken bir anayasanın AKP’ye göre en güçlü temeli dincilik görüşü olmalıdır. Dincilik yaklaşımında, kutsal düşünüş ve inançların ahlaksal ve vicdani felsefi kökenleri ihmal edilip, dinsel ritüel ve uygulamalar şekli olarak yerine getirilirken, dünyasal işlerde her türlü haksızlık, kine ve nefrete dayalı davranış ve yıkıcı eylemler mübahtır. Zira emperyalizm ve sermaye baskısının halklara yutturulması esnasında sermaye artığından pay almanın tek yolu da budur.

AKP iktidarı 2000 başında IMF-Derviş programını büyük bir sadakatle uygularken, Türkiye’yi Batı’nın yükselen finans baronlarının cebine milyarlar koyan, işsiz Batı sermayesine konsorsiyum düzeni ile iş ve ekmek sağlayan, sıkışan Batı piyasasına destek veren bir ekonomi konumuna getirdiğinin farkında idi. Çünkü, bal tutan parmağın yalanması buralardan geçiyordu. Ne var ki, bu hayırlı işlerin(!) sürdürülmesi Türkiye’yi her alanda giderek yoğunluğu artan dış bağımlılığa, işsizliğe ve sanayisizleşmeye sürüklemekte idi. Bu sürüklenişin perdelenişi de geçici olarak yine bizzat sürüklenişin ülke ekonomisi aleyhine ağırlık kazandırdığı finansal operasyonlarla sağlandı. İç ekonomide girişilen inşaat sevdası ise hem ekonomiyi zahiren kurtarmada, hem de sosyal dokuyu kazıyarak değiştirip, Cumhuriyetin izlerini tedricen ortadan kaldırmaya hizmet ediyordu. Böylece, Batının sıkışmış sermayesine iş, bu yolla çevrilmeye çalışılan dolaptan iç sermayeye bir miktar avanta ve süreçten gerekli hissenin toplanması gerçekleşmiş oluyordu. Halkın refahı ve düzeni zaten neoliberal politikalarda dikkate alınmadığından, dolayısıyla bu ihmalde AKP’nin hiçbir kusuru söz konusu olamazdı!

Emperyalizmin ve iç sermayenin amaç ve çıkarları doğrultusunda oluşturulmaya çalışılan devlet yapısında da artık ne “sosyal hak” ne “kuvvetler ayırımı” ne de “hukuk devleti” gibi, günü geçmiş, çağı bitmiş ve tarihe karışmış köhne ilkeler yer alamazdı. Ne var ki, bu gidişatın halklara, söz konusu ilkelerde yapılmaya girişilecek her bir değişikliği insanları gereksiz şekilde ayağa kaldırmada usta olan çığırtkanların seslerinin kesileceği ortamda anlatılması ve yedirilmesi gerekmektedir. Üstelik de, “yetmez ama evet”çi dostlarımız(!) da geçmişin izlerini silmede bulunmaz fırsatı ele geçirmiş olmanın edası ve coşkusu ile bu kez de yeni dalga çığırtkanlığına soyunuyorlar.

Böylesi, kimilerine göre cennet, kimilerine göre cehennem olacak, hem de halkın aleyhine olarak ortamı yaratanların da cennette yer alacağı bir düzenlemeyi bir anayasaya taşıyabilmek için duygulara derinden dokunan ve 1950’lerden beri ısıtılan, Erbakan takımı tarafından “kanlı mı kansız mı” olacağı çığırtkanlığı ile açıklanan bir cevheri ortaya çıkarmanın zamanının gelmiş olduğu açık!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...