22 Nisan 2016 01:00

Merkel, 'Sığınmacılar trajedisi'ni çözdü mü?

Merkel, 'Sığınmacılar trajedisi'ni çözdü mü?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2005’te başbakanlık koltuğuna oturan Angela Merkel, yarın 7. kez Türkiye’ye gidiyor. Bunlara bir de uluslararası platformlarda, AB zirvelerinde yapılan ikili görüşmeleri eklediğimizde Merkel’in “Türkiye mesaisi”nin bir hayli yoğun olduğu anlaşılıyor.
Hal böyle olunca yaklaşık 11 yıldır başbakanlık görevinde bulunan Merkel, Almanya tarafından Türkiye’ye yapılan ziyaret rekorunu elinde tutuyor. Kendisinden önceki Başbakan Gerhard Schröder, 7 yıllık görev süresi boyunca üç kez, ondan önceki Başbakan Helmut Kohl ise 16 yılda sadece iki kez (1985, 1992) Türkiye’yi gitmişti.
Merkel’in açık arayla fark atması, elbette Türkiye üzerinden Avrupa’ya gelen sığınmacıların durdurulmasıyla doğrudan ilintili. Bu çerçevede 18 Ekim 2015’te başlayan ziyaretler serisi yarınla birlikte dörde çıkıyor. Antalya’da yapılan G 20 Zirvesi de dahil.
Alman siyasetinde eğer bir konu çok önemli ve acil halledilmesi gerekiyorsa, bu başbakan tarafından “Chefsache” (Şefin işi) ilan ediliyor. Bütün inisiyatif ve sorumluluk başbakanda oluyor. İlgili bakan devre dışı kalıyor.
Buradan bakıldığında, AB’ye gelen sığınmacıların Türkiye’de tutulması planı geçen yaz aylarından bu yana “Chefsache” ilan edilmiş ve ona göre hareket edilmiştir.
Gelinin aşamada “Chef”in kendi açısından bazı başarılar elde ettiğini teslim etmek gerekiyor. Bu nedenle, yarın AB Konseyi Başkanı Donald Tusk ile birlikte Gaziantep’e yapacağı ziyaret aynı zamanda bugüne kadar elde edilen “başarılar”ın yerinde incelenmesi anlamına da geliyor.
Burada “başarı” kriteri AB’ye gelen sığınmacı sayısını minimuma düşürmekten başka bir şey değildir.
Önceki gün Avrupa Birliği Komisyonu tarafından yayınlanan rapora göre, Türkiye-AB Anlaşması’nın yürürlüğe girdiği ilk üç haftada sadece 5 bin 847 sığınmacı Yunan adalarına ulaşmış. Anlaşma yürürlüğe girmeden önceki üç hafta içinde gelenlerin sayısı 26 bin 878 olarak tespit edilmiş.
İki rakam arasındaki büyük fark anlaşmanın AB açısından amacına ulaştığı anlamına geliyor. AB Komisyonu bu nedenle sonuçtan oldukça memnun.
Peki Türkiye?
Bir aydır Ankara - Berlin hattında hiciv üzerinden yaşanan tartışma, en son devlet televizyonu ARD’nin muhabiri Volker Scwenck’in “güvenlik gerekçesiyle” Türkiye’ye sokulmamasıyla devam etti. Anlaşılan o ki; Türkiye “Sığınmacılar Anlaşması”nın mimarı Merkel üzerinde baskıyı artırarak, pazarlık marjını yükseltmek istiyor. Bunun başını da Cumhurbaşkanı Erdoğan çekiyor. Zira, sadece 6 miyar Avro’nun verilmesi, AB’ye üyelik müzakere başlıklarının açılması ve vize konusuyla yetinilmek istenmiyor. Başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri üzerinde baskıyı yoğunlaştırarak daha fazla taviz koparmanın koşullarının uygun olduğundan hareket ediliyor.
AB de bu konuda adeta çaresiz ve alternatifsiz...
Hafta içinde yapılan açıklamalara bakılırsa, asıl fırtınan TC vatandaşlarına Schengen Bölgesi ülkelerine vizesiz seyahati konusunda yaşanacak.
Tartışmanın bir ayağı AB içinde, diğer ayağı Türkiye’de.
Çünkü, bir çok AB ülkesi şimdiden TC vatandaşlarına “koşullu ve sınırlı vizesiz seyahat”ten yana olduğunu ifade ediyor. Aksi takdirde anlaşmaya uymayacağını dile getiriyor. Zira en büyük endişe, Türkiye’den gelecek insanların iltica başvurusunda bulunabileceği yönünde. Bu nedenle temel insan hakları konusunda AKP’nin politikasını değiştirmesi gerektiğini dillendirenler var.
Türkiye tarafı ise Haziran sonu itibariyle vizesiz seyahatin önündeki bütün engellerin kaydırılmasında ısrar ediyor.
Bütün bunlar elbette, Merkel’in yarın Gaziantep’de Başbakan Davutoğlu ile yapacağı görüşmede ele alınacak. Sonuçlar, pazartesi Hannover’de yapılacak “AB Mini Zirvesi”nde masaya yatırılacak ve hangi adımların atılabileceği konusunda görüş alış verişinde bulunacak.
Bir şekilde uzlaşmaya varılacak ve Türkiye vize konusunda belli şartlar çerçevesinde ikna edilecek gibi görülüyor.
Ama, hem AB hem de Türkiye’nin siyasi pazarlık konusu yaptığı sığınmacıların durumunu düşünen tartışan yok. Milyonlarca insanın neden yerinden yurdundan olduğu, en önemlisi de bunların gelecek perspektifi olmadan Türkiye’de nasıl yaşayacağını sorunda yok.Görünen o ki, sığınmacıları kendi politik çıkarları için kullanan devletler sığınmacıların ölümüne, daha fazla mağdur olmasına göz yummaya devam edecekler. Şimdilik Ege Denizi’nde toplu ölümler azalmış gibi görünse de... Ama ölümler bitmiş değil. Üç gün önce Akdeniz’de Libya ile İtalya arasında yaklaşık 500 sığınmacının içinde olduğu tekne battı ve sığınmacıların çoğunun öldüğü BM tarafından doğrulandı.
Bu da Türkiye ile yapılan anlaşmanın sonuçları ne olursa olsun, AB sınırlarında sığınmacıların toplu ölümünün devam edeceğe anlamına geliyor. Dolayısıyla  Merkel “sığınmacılar trajedisi”ni bitirmiş değil, bitiremez de.
Çünkü; savaş, açlık, yoksulluk, sefalet sürdükçe “umuda yolculuk” ölümcül olsa da devam edecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...