Merkez Bankasında yeni dönem
Fotoğraf: Envato
Uzun zamandır ekonomi çevrelerinde merakla beklenen atama nihayet gerçekleşti. Erdem Başçı’nın yerine yine Merkez Bankası içerisinden Murat Çetinkaya atandı. Atamanın mevcut yönetim içerisinden gerçekleştirilmiş olması “bağımsız” Merkez Bankasının yeni dönemde saraydan yönetileceği kaygıları taşıyan piyasayı kısmen rahatlatarak döviz kurunda kısa süreli bir gevşemeye yol açsa da bu yaklaşımın büyük ölçüde hükümete yakın çevrelerce pompalanan bir yanılgıdan ibaret olduğunu belirterek söze başlayalım.
Öncelikli olarak Başçı’nın Erdoğan’ın faizler konusundaki hassasiyetini “yeterince paylaşmaması” nedeniyle yeniden göreve atanmadığı biliniyor. Bu gerçek, işin başında yeni başkanın hareket alanının sınırlarını gösteriyor. Dahası, Çetinkaya’nın ekonomi alanındaki birikimi ve tecrübesi geçmişte bu sorumluluğu üstlenen diğer isimlerle kıyaslandığında siyasi iktidarın baskıları karşısında dik durabilmesini zorlaştırıyor. Sarayın bakanlardan, üniversite rektörlerine, hakimlerden gazetecilere uzanan geniş bir yelpazede, siyasal ve toplumsal yaşamın herhangi bir alanında kendi iradesinden ayrışan tutum ya da söylemlere gösterdiği tahammül para politikasını belirleyecek isme ne denli geniş bir hareket alanı tanınacağının kanımca en önemli göstergesidir. Yeni dönemde para politikasının koltuğuna Erdoğan oturacaktır. Bu son derece açık ve net.
Son açıklanan büyüme rakamları uzun vadede büyük sorunlar yaratabilecek bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Harcamalar yönünden GSYH’ye baktığımızda yüzde 4’lük büyümenin yüzde 3 dolayında bir kısmı hanehalkı harcamalarından kaynaklanırken devlet harcamalarının ve yatırımlarının katkısı toplamda yüzde 1.1 seviyesinde. Özel sektör yatırımlarının katkısı yüzde 0.5 seviyesinde kalıyor. Stok değişimleri ve net dış talepteki gerileme ise büyümeyi toplamda yüzde 0.6 seviyesinde geri çekmiş. Ekonomimizin gözbebeği inşaat sektöründe de özel sektör harcamalarında gerileme göze çarparken sektörün kamu harcamalarındaki artış yoluyla büyüdüğü görülüyor.
Son rakamların da teyit ettiği üzere ekonomi büyük ölçüde hanehalkı tüketim harcamalarına dayalı bir şekilde büyüyor. Bu açıdan varlık fiyatlarında yükselişin korunması ve tüketim harcamalarındaki genişlemeyi sağlayacak kredi akışının hızlandırılması büyük önem taşıyor. Özel sektör yatırımları ise faizler bastırılsa dahi geleceğe dönük olumsuz beklentiler korundukça yerinde sayıyor.
Diğer yandan çığ gibi büyüyen hanehalkı borcu da ekonominin geleceği açısından giderek daha büyük bir tehdit arz ediyor. Küresel iklim halen daha düşük faiz politikasının sürdürülebilmesine olanak tanıyor. Ne var ki, sürdürülen büyüme modeli iklim değiştiğinde Türkiye ekonomisinin karşılaşacağı faturanın giderek kabarmasına yol açıyor. Faizlerin yükselişe geçişiyle birlikte hanehalkı borcunun çevrilmesinde büyük zorluklar yaşanacaktır. Bunu önlemeye dönük politikaları ise Türk lirasının değer kaybını hızlandıracak ve özel sektör borç stoku içerisinde büyük pay tutan döviz cinsi borçların servisini imkansızlaştıracaktır. Yeni MB başkanı bir yandan iktidarın düşük faiz talebini karşılamaya çalışırken diğer tarafta kurdaki sert hareketleri önlemeye çalışmak gibi zor bir görevle karşı karşıya kalacaktır önümüzdeki dönemde. İnisiyatif her kimde olursa olsun, rüzgar döndüğünde fatura kesilecek ilk isim de hiç kuşkusuz kendisi olacaktır.
- Kurtarıcı mı, yoksa yeni günah keçisi mi? 09 Haziran 2023 04:18
- Seçim senaryoları ve ekonomiye dönük beklentiler 12 Mayıs 2023 04:19
- Kurda istikrar illüzyonu 28 Nisan 2023 04:21
- SVB krizinin arka planı ve düşündürdükleri 17 Mart 2023 04:52
- Para politikasındaki ayrışma belirginleşiyor 24 Eylül 2022 04:50
- Şimdi solun tam zamanı 12 Ağustos 2022 04:26
- Enflasyon gelir dağılımını bozuyor 08 Temmuz 2022 04:47
- Merkez Bankası şaşırtmadı 27 Mayıs 2022 01:12
- Kehanet çöktüğünde 22 Nisan 2022 00:37
- Enflasyon doludizgin 08 Nisan 2022 00:40
- Faiz politikasının bilançosu 10 Mart 2022 23:31
- Enflasyon geriler mi? 10 Şubat 2022 23:18