10 Nisan 2016 01:00

İnsanın yayılışı ve antik DNA

İnsanın yayılışı ve antik DNA

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tarih kitaplarında Amerika kıtasının ilk kez Kristof Kolomb tarafından 1492 yılında keşfedildiği yazar. Oysa Kolomb’un keşfi bir yeniden keşiftir. Amerika pek çok kez keşfedilmiştir esasında. Amerika kıtasının coğrafi olarak yalıtılmış olması, insan topluluklarının buraya yerleşimini geciktirdi. İlk yerleşimlerin esasında bundan on bin ila yirmi bin yıl kadar önce olduğu düşünülmekte. Dolayısıyla kıtanın ilk kaşifleri aslında bu ilk yerleşimciler. Bu ilk yerleşimcilerin tam olarak hangi rotayı kullanarak geçiş yaptığı bilinmemekle birlikte, Asya’dan Bering Boğazı üzerinden geçiş yaptığı düşünülüyor. Arkeolojik bulgular, Kuzey Amerika’daki ilk geniş arkeolojik yerleşimlerin on iki-on üç bin yıl öncesinde olduğuna işaret ediyor. Ancak bunun öncesinde ve sonrasında yerleşimlerin nasıl olduğuna dair ayrıntılı çalışmalar oldukça az. Avrupa sömürgeciliği tarafından kıta 15. yüzyıl sonlarında yeniden keşfedilip, sömürgeleştirilerek kolonilerin kurulması ile yerli toplulukların sayısı sistematik olarak azaldı/azaltıldı. Bu nedenle bugüne kadar yapılan genetik analizler bu toplumların yakın zamandaki evrimine ve kıtadaki insan topluluklarının hareketlerine yeterince ışık tutamıyordu.
 Science Advances dergisinin 1 Nisan 2016 tarihli sayısında yayımlanan yeni araştırma1 bu konuyu aydınlatmak konusunda oldukça iddialı. Dr. Wolfgang Haak öncülüğündeki ekip, şu an Kolombiya sınırları içinde olan bölgede yaşamış olan insan mumya ve iskeletlerinin doksan iki tanesinin mitokondriyal DNA’sını analiz etti. Bu mumya ve iskeletlerin en küçüğü 500 en büyüğü ise 8 bin 600 yıllık. Bu alandaki ilk büyük genetik çalışmayı yapan ekip, 15. yüzyılda Avrupa sömürgeciliğinin, kıtanın yerli halkını yok ettiğini DNA kanıtlarıyla gösterdi. Araştırmacılar, yaklaşık 9 bin yıl öncesine kadar bu bölgede yaşayan yerli halkın genetik mirasının bugün kıtada yaşayan modern yerli insan topluluklarında bulunmadığını, kıtanın ilk yerleşimcileri ile bugün kıtada yaşayan insan toplulukları arasındaki bu genetik ayrılığın köklerinin dokuz bin yıl öncesine dayandığı gösterdi. Araştırma sonuçlarına uyan en olası senaryo ise araştırmacılara göre şöyle: Kıtada kolonilerin oluşması ile birlikte topluluklar bir süre birbirinden coğrafi olarak yalıtılmış olarak kaldı ve Avrupa sömürgeciliği ile temas sonrasında yerli toplulukların büyük bir çoğunluğu ortadan yok oldu. Bu senaryo tarihsel raporlarda İspanyolların kıtaya varması sonrasında yerli topluluklarda görülen büyük demografik çöküşe de denk düşüyor.
Çalışma, kıtaya ilk insan göçünün yaklaşık on altı bin yıl önce Pasifik kıyısından olduğunu, daha sonra bu toplulukların güneye doğru yayılarak Güney Şili’ye yaklaşık on dört bin altı yüz yıl önce ulaştığını gösteriyor. Kıtaya ilk insan göçünün olduğu on altı bin yıl öncesinde bu topluluklar iki bin dört yüz ila dokuz bin yıl boyunca, son buzçağının en soğuk yıllarına denk düşen dönemde, soğuk iklimsel koşullar ve coğrafi zorluklar nedeniyle, Bering Boğazı çevresine hapsolarak/yalıtılmış halde yaşamak zorunda kalmıştı. Araştırmacılar, binlerce yıllık bu yalıtılmanın Amerika kıtasının yerli halklarında görülen genetik çeşitliliğin azalması ile doğrudan ilgili olduğunu söylüyor.  Daha sonrasındaysa, Avrupa sömürgeciliğinin kıtaya yerleşimi bu toplulukların önemli bir kısmının kitlesel yok oluşlarına sebep olmuştur. Genetik bilimi, yaklaşık beş yüz yıl sonra, Avrupa sömürgeciliğinin Amerikan yerli halkları üzerindeki soykırımını DNA bulguları ile gösterdi.

(1) Wolfgang Haak et al., Ancient mitochondrial DNA provides high-resolution time scale of the peopling of the Americas. Science Advances,  April 06 DOI:

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...