08 Nisan 2016 01:00

Hollanda referandumu: AB'de kriz alametleri

Hollanda referandumu: AB'de kriz alametleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aynı zamanda AB Dönem Başkanı olan Hollanda’da önceki gün AB-Ukrayna Ortaklık Anlaşması için yapılan referandumda, sandık başına giden seçmenlerin yüzde 61’inin “Hayır” oyu vermesi, AB’de krizin derinleşmeye devam edeceğini gösteriyor.
Her ne kadar ülkedeki kayıtlı 13 milyon seçmenin sadece yüzde 32’si sandık başına gidip oyunu kullansa da, bu oran geçerlilik için gerekli yüzde 30 sınırını aştığı için hükümetin sonucu kabul edip, anlaşmayı hayata geçirmemesi gerekiyor. Bu demektir ki; 2013’ün sonu ve 2014’ün başında Ukrayna’da AB ve ABD tarafından Rusya yanlısı Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in devrilmesi için kullanılan AB-Ukrayna Ortaklık Anlaşması’nın Hollanda açısından bir hükmü kalmayacak.
Daha doğrusu sadece Hollanda değil bütün AB için...
Çünkü AB Sözleşmesi’ne göre bir üye ülkenin kabul etmediği bir anlaşmanın bütün AB’de geçerli olmaması gerekiyor. Halbuki; Hollanda referandumuyla hükmünü yitiren AB-Ukrayna Anlaşması, yakın dönemde kıta Avrupa’sını sarsan en önemli olaylara neden olmuştu.
Hatırlanacağı gibi, anlaşma Rusya’nın tepkisi üzerine son anda dönemin Devlet Başkanı Yanukoviç tarafından imzalanmaktan vazgeçilmişti. Bunun üzerine, AB ve ABD, ülkedeki iş birlikçilerini ve paramiliter faşistleri harekete geçirerek günlerce süren eylemler yapılmasını sağlamış, çok sayıda insan katledilmiş, ardından darbe yapılmış ve Yanukoviç Rusya’ya kaçmak zorunda kalmıştı.
Ardından Rusya bölgeye müdahale etmiş, Kırım’ı topraklarına katmış ve Doğu Ukrayna’da özerk bölgelerin kurulmasını sağlamıştı.
Çatışmalar ise halen devam ediyor.
Bu denli önemli sonuçlara yol açan ve AB ile Ukrayna arasında serbest ticareti öngören anlaşma, Rusya’nın itirazına rağmen 27 Haziran 2014’te yeni seçilen Devlet Başkanı Petro Poroşenko’nun katılımıyla Brüksel’de imzalanmıştı.
Anlaşma imzalanırken ne AB üyesi ülkelerin yurttaşlarına ne de Ukrayna halkına soruldu. 27 AB ülkesi, hükümet ve parlamento tarafından anlaşmanın kabul edilmesini yeterli gördü. Bir tek Hollanda, toplanan imzalar nedeniyle, zorunlu olarak farklı bir yola başvurarak, hükümet ve senato tarafından kabul edilen anlaşmayı bir de halkın oyuna sundu.
Referandumdan çıkan sonuçtan sonra herkes “Şimdi ne olacak?” diye soruyor.
Çünkü, başta AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Junker olmak üzere, oylamadan “Evet”in çıkmasını isteyen AB elitleri, tersi bir sonucun “Kıtasal bir krize yol açacağını” (Spiegel Online, 07.04.2016) ilan etmişlerdi.
Bu tür açıklamaların maksadı her ne kadar ilk etapta Hollanda halkı üzerinde baskıyı artırma olsa da, sonucun gerçekten de büyük bir krizin habercisi olduğu anlaşılıyor.
2005 yılında da Hollanda halkı, Fransa halkıyla birlikte AB’nin militaristleştirilmesine, daha fazla neoliberalleştirilmesine yol açan Avrupa Anayasası’na “hayır” demiş, kıta genelinde yoğun tartışmalara neden olmuştu.
Ama AB üzerinde söz sahibi olan ülkeler ve onların sermaye güçleri sandıktan çıkan sonucu takmayarak, planlarını hayata geçirmek için yollarına devam ettiler. Avrupa Anayasası’nın adını “Avrupa Sözleşmesi” diye değiştirerek bir çok ülkede referandum yolunu kapattılar.
Benzer bir dunumun AB-Ukrayna Ortaklık Anlaşması için de yapılacağı tahmin ediliyor. Hollanda’nın anlaşmanın dışında kalabileceği şimdiden dile getiriliyor.
Çünkü AB’nin çıkarlarının sandık başına giden seçmenlerin yüzde 32’sinin belirlenemeyeceğine dair görüşler dile getirilmeye başlandı. Hiç şüphesiz; Hollanda’daki sonuç tesadüf değildir. Asılında sonuç AB’ye tepkinin özetidir. Benzer bir sonucun haziran ayında İngiltere’de yapılacak referandumdan çıkması şaşırtıcı olmayacaktır.
Çünkü; AB’nin karar vericilerinin hem halklara hem de ülkelere dayattığı ağır şartlar uzun zamandır geniş halk kesimler arasında tepki toplamış ve bu kendisini değişik şekillerde ortaya koymuştur. Eskiden bir “çekim merkezi” olarak görülen AB, emekçiler ve halklar açısından artık bir “baskı ve dayatma merkezi”ne dönüşmüştür.
Bu yönüyle her referandum aslında AB’nin karar vericisi elit güçlere verilmiş bir yanıt, yapılmış bir uyarıdır. Ancak, egemen güçler bu uyarıyı alma niyetinde değil. Tersine halkın ne dediğine kulak tıkayıp,  kendi planlarını hayata geçirme derdindeler.
Bu nedenledir ki AB’de en büyük kriz halk ile AB’nin karar vericisi güçler ve ülkeler arasındadır ve öyle kolay çözülebilecek gibi görünmüyor. Halkın inanmadığı, güven duymadığı bu kesimlerin işi her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Bu nedenle Hollanda referandumu, bundan sonraki krizlerin çok daha sarsıcı olacağının habercisi...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa