07 Nisan 2016 01:02

Büyük tehlikeyi görerek umudu büyütmek!

Büyük tehlikeyi görerek umudu büyütmek!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

T. Erdoğan’ın ABD gezisinde yer alan gazetecilerden bazıları, Obama- Erdoğan görüşmesinde, Erdoğan’ın Obama’ya, “Gelin PYD’den vazgeçin. Onlar yerine biz, desteklediğimiz Arap ve Türkmen gruplarla birlikte IŞİD’e karşı karada savaşalım. Siz de bizi hava saldırılarıyla destekleyin”  dediğini; Amerikan tarafının ise, Erdoğan’a, “Çözüm sürecine geri dönmelerini ve “PYD ile ilişkileri düzeltmeleri” telkininde bulunduğunu yazdılar.
Bu görüşmeden sonra Erdoğan Türkiye’de, “Son terörist bitirilene kadar operasyonlar sürecek!” açıklamasını yineledi.
Obama-Erdoğan görüşmesinde öne çıkan konu başlıkları da, Recep T. Erdoğan’ın yaptığı son açıklama da, Türkiye yönetiminin izlediği bölge politikasının ve bu politikanın en önemli unsuru olarak Kürt sorununa yaklaşımının çok ciddi tehditlerle yüklü olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.
Erdoğan yönetimi hâlâ Suriye’ye girmek için manevra arayışında. Sırtını ABD’ye dayayarak ve Nusracı katil mangalarıyla birlikte Suriye’de toprak gaspına girişecek, Kürtlerin “sınır”ın iki tarafında  ölümüne direnişlerle kazandıkları mevzileri yıkacak, Ortadoğu’da “sıfıra eşdeğerli” prestiji ve etkisini yeniden artırarak bölge gücü konumundan “İhvanist” politikaları uygulama alanını genişletecek ve Rusya-İran başta olmak üzere herkes te bunu “eli kolu bağlı” seyredecek! Erdoğan yönetiminde tesil edilen bu politikanın ana özelliği, halkların birbirini boğazlayacakları kanlı bir mezbahaya çevrilmiş bir bölgede “Türk’ün gücü”nü kanıtlamaya ayarlı oluşudur! Ancak, bölgenin gerçekleriyle çatışma halindeki bu politika emperyalist büyük güçlerin kendi çıkarlarıyla bağlı bölge politikalarıyla da çelişir özellikler göstermektedir. Savaşçı ve savaşın yayılmasını kışkırtıcıdır ve bu özelliğiyle ABD ve Rusya’nın uyguladıkları “çözüm politikası”yla uyumsuzdur. Aynı nedenlerle de açmazdadır.
Bütün bunlara rağmen bugünkü durum değişmez ve bölgedeki gelişmeler bugünden görülemeyen yeni boyutlar kazanarak farklı doğrultulara girmez de değildir. “Görüşülmeyecek” denenle görüşülmüş; üstüne üstlük işbaşına getirildiğinde olduğu türden “Yahudi Lobisi” yeniden işin içine girmiş ve toplantı yapılarak ilişkilerin düzeltilmesi girişimleri hızlandırılmıştır. Yeni bir “cesaret madalyası” gerçi hünüz verilmemiştir ama yine de “ılık rüzgar esintisi” için klimaların ayarı değiştirilmiştir. Ötesi farklı çıkarlara sahip güçlerin birbirleriyle ve “kendi içlerindeki” gelişmelerle bağlı güç ilişkilerindeki değişimlerle bağlıdır. Asl olan çıkarlardır ve biraradalıkların tümünde mücadele esası oluşturur. Bu durum iç gerici güçler arasındaki ilişkiler bakımından da aynıdır: Sermaye grupları, devlet kurum ve organları, burjuva partileri evet halk(lar)ın mücadelesi karşısında egemen güç olarak bir aradadırlar; ancak kendi aralarında birbirlerini “yeme”; çıkarlarına bağlı olarak rakiplerini boğmadan da edemezler. Karşıtların bir aradalığı ve mücadelesi toplum yasası hükmündedir; en fazla bilmeye işçi sınıfının ihtiyacı vardır. Kurtuluşunun tarihsel ve toplumsal zorunluluk olarak gerçekleşir ve gerçekleştirilebilir olduğunu kavradığında, mücadelesinin, ücretini artırmak, çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek ötesinde sömürü koşullarından kurtulmak, onları yok etmek gibi bir hedefe bağlandığını ya da bağlanmak zorunda olduğunu  daha net olarak görür. Kapitalist(ler) ile ilişkisinde artıdeğer üretiminin esası oluşturduğunu; emek gücünü harcaması karşılığında kendisine ödenen ücretin emeğinin karşılığı olmayıp onun ancak bir bölümüne karşılık düştüğünü; kapitalist zenginliğin bunun sayesinde ve sonucunda mümkün olduğunu bilerek mücadeleye atıldığında, bu mücadelesinin zafere ulaşmasıyla özgürlüğü-ki tüm toplumun sömürüden kurtularak özgürleşmesi olacaktır- arasındaki koparılamaz bağı da öğrenmiş olacaktır.
Türkiye’nin tüm milliyetlerden işçi ve emekçileri, kendi aralarında Türk-Kürt; Kürt-Arap; Sünni-Alevi vb. farklılıklardan kaynaklanan önyargı ve bölünmelerin tuzağına düşmeden, hakim sınıf iktidarının geçiçi güç üstünlüğü karşısında umutsuzluğa kapılmadan sınıf düşmanı güçlerin ilişkilerindeki değişimleri izlemek, içerdiği tehditleri görmek; aralarındaki çelişkilerden yararlanmak zorundadırlar. Bu bilinçle hareket etmediklerinde, onların her manevrasının; anlaşmaları ve savaşmalarının demokrasi değil baskı, yasak ve terör; işsizlik ve yoksulluk artışı, istikrarsızlık, gerilim ve çatışma getirdiğini göremez; buna karşı mücadelede yetersiz kalır ya da umutsuzluk sonucu yanlış beklentilere saplanır, kendi kurtuluşlarının ancak kendilerince gerçekleştirilebileceğini göremez, sermaye ve partilerine yedeklenerek sömürülmeye devam ederler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...