Büyüme, ama nasıl?
Fotoğraf: Envato
İktisat alanında kullanılan ifadeler ilk bakışta parıltılı olabilmekle beraber, biraz derine inildiğinde içeriğinin ilk algılamadakinden çok farklı olduğu görülebilir. DPT’nin son açıklaması tam da böyle farklı algılama oluşturmaya müsait bir durum oluşturmaktadır. Büyüme olumlu algılanan bir kavramdır. Oranı yüzde 6 ve daha üstünde olmuş olsa daha da iyi olurdu, ama yüzde 5 de kabul edilebilir bir orandır.
Makul görülebilecek bu oranın arka planına baktığımızda, daha doğrusu makul görülebilecek büyüme oranının nasıl oluştuğunu irdelediğimizde, ana sebebin iç tüketim harcamaları ve biraz gevşetilen kamu kesimi harcamaları olduğunu görmekteyiz. Bu iki neden ve büyümeye yol açan sair detay sebepler yeni yatırımları tetikleyip kurulu kapasitede artışa yol açmış olsa idi, durum fevkalade olarak yorumlanabilirdi. Zira böylesi net reel yatırıma dayanan gelir artışının devamlı ve kalıcı olabileceğini düşünebilirdik. Kapitalist sistem içinde bakarsak, yeni yatırımlar ileriki dönemlerde yeni tüketim ve ilave yatırımları tetikleyeceğinden zincirleme etki ile ekonomiye oldukça güçlü ivme sağlamış olabilecek idi. Oysa durum böyle olmayıp, yüzde 5’lik olumlu görülebilen büyüme geçen dönemlerde yaşanmış durağan koşullar ertesinde artan taleple yükselmesi sonucu sağlanmış olduğuna göre, fazla büyütülmemelidir.
Büyümeyi tetikleyen ikinci faktör kamu harcamalarındaki esneme olarak verilmektedir. Hatırlayalım ki, geçen yıl işbaşında olan iktidar partisi haziran ve kasım aylarında olmak üzere, mutlaka çoğunluğu alma hırsı ile iki genel seçime gitti. İktidardaki AKP, her ne pahasına olursa olsun seçimleri alabilmek için tüm gücü ile bastırdı. Başkanlık pozisyonunu oluşturabilmek amacıyla seçimlerde kesenin ağzını açmak gerekirdi ve öyle de yapıldı.
Dünya ekonomisinin gerileme döneminde olduğu bir dönemde salt yüzde 5 gibi kabul edilebilir büyüme oranı ile iftihar etmenin fazla bir anlamı yoktur. Bir kere, tüketime dayalı büyüme kalıcı ve olumlu olarak görülemez. İkincisi, ekonominin sürükleyici kesiminin inşaat olarak sürdürülmesi uzun dönemde kabul edilir olarak görülemez: Zira inşaat kesimi ihraç edilebilir meta üretemediği gibi, bir seferlik yatırım olup, işlem bittiğinde, sanayi yatırımlarının aksine, gelir yaratıcı etki de sonlanmış olur. Yeni reel yatırım yapılmadan salt tüketim talebine dayalı olarak gerçekleştirilen büyüme, kapasite kullanım oranının yükseltilmesi yolu ile sağlanmış olduğundan, yeni istihdam alanı yaratılmadan üretim artışı sağlar.
Ulusal gelirin irdelenmesi farklı açılardan derinlikli nitelik analizini gerektirir. Birinci sorunu, ülkemizde olduğu gibi bir yandan genç ve bol nüfusa istihdam artışı sağlama gereksinimi diğer yandan da teknolojik atılım yapma gereksinimi ikilemi oluşturur. Küresel üretim zincirinde olabildiğince yüksek düzeye çıkarak katma değerden yüksek pay alabilmek için teknoloji alanında ilerleme yapmak, yatırımları görece ileri teknoloji alanlarına kaydırmamızı gerektirmektedir. Diğer yandan, bol emek kullanan alanların da ihmal edilmeden sürdürülerek istihdam konusuna çözüm sağlayacak yatırım alanlarının da ihmal edilmemesi yoluna gidilmelidir. Ama bu amaçlar bol tasarruf ister ki, maalesef, o da bizde yok.
- Servet vergisi 20 Nisan 2024 05:45
- Bir bayram yazısı 13 Nisan 2024 04:34
- Seçimden ekonomiye 06 Nisan 2024 05:34
- Hükümetin çarpık altyapı algılaması ülkeyi felakete sürüklemektedir 30 Mart 2024 04:50
- Enflasyon olgusuna bir de şöyle baksak 23 Mart 2024 04:45
- Halkın tercihi emperyalistinki ile örtüşürse! 16 Mart 2024 04:51
- Günlerin gerçek anlamları 09 Mart 2024 05:14
- İstanbul’un trafik sorunu ve seçimler 02 Mart 2024 04:40
- 47. iktisatlılar haftası 24 Şubat 2024 04:06
- Akademinin kaybı 17 Şubat 2024 05:55
- Seçim kızıştıkça görüntü hüzün veriyor 10 Şubat 2024 04:45
- Emperyalizmin böl-yönet siyaseti ülkeyi parçalar 03 Şubat 2024 04:53