01 Nisan 2016 01:00

Almanya'da 'Hiciv savaşı' kazanılabilir mi?

Almanya'da 'Hiciv savaşı' kazanılabilir mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1976 yılında Kuzey Almanya Radyo Televizyon Kurumunda (NDR) yayımlanmaya başlayan mizah programı “Extra3” ilk kez uluslararası düzeyde bu denli tanınır oldu.
40 yıldır binbir emekle yapılan bütün esprilerin, hicivlerin yapamadığını Alman şarkıcı Nena’dan aşırma iki dakikalık “Erdowie, Erdowo, Erdogan” şarkısı yaptı. Bu nedenle programı hazırlayanlar Türkiye hükümetine, Cumhurbaşkanına ne kadar teşekkür etseler azdır.
Bu büyük iyiliğin farkında olan program yöneticileri işi biraz hafiften alarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sadece “Ayın Çalışanı” ilan etmekle yetindiler. Halbuki; gelmiş geçmiş bütün programları aşarak rayting rekorları kırdıran “Ayın Çalışanı” böyle basit bir teşekkürle geçiştirilmemeliydi.
Bu büyük hizmet bir-iki programla sınırlı kalmamalıydı. Mümkünse bundan sonra her programda, en azından yıl sonuna kadar, özel bir köşe açılmalı, ayın çalışanı başkonu edilmeli, gündemden düşürülmemeli.
40. yılda yakalanan bu büyük fırsat öyle heba edilmemeli!
Hatta, Erdoğan “40 yılın en iyi çalışanı” ilan edilmeli, hazırlanan ödüller törenle kendisine bizzat şarkıyı söyleyen Sanatçı ve Moderator Christian Ehring tarafından takdim edilmeli. Ama sadece “Extra3” değil, Almanya ve Türkiye’de yaşayan demokratlar, Kürtler, Aleviler, kadınlar, ilericiler, bir imza attıkları için bilimle uğraştıklarına bin pişman edilen akademisyenler, gazeteciler, sendikacılar da “ayın çalışanına” teşekkür için kampanya başlatmalı, aynı yönde başarılarının devamını dilemeli.
Alman Büyükelçisini çağırıp şarkı nedeniyle fırça atan Dışişleri Bakanlığı da unutulmamalı elbette...
Şaka bir yana, böylesine bir dönemde Alman Büyükelçisi Martin Erdmann’ın çağrılarak “Erdowie, Erdowo, Erdogan” şarkısı nedeniyle uyarılmasını sağlayanlar Almanya ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde körelen gözlerin, duymayan kulakların açılmasına katkı sunmuşlardır.
Çünkü, “sığınmacılar krizi” üzerinden Merkel ile Erdoğan arasında yaşanan büyük yakınlaşmanın tehlikeli olduğunu ifade ederek, Türkiye’deki basın ve düşünce özgürlüğüne dikkat çekenler bugüne kadar seslerini pek duyuramamışlardı.
Alman hükümeti bütün eleştirilere karşı “üç maymunu” oynuyordu. Ancak, “Extra3”e gösterilen tepki, düşünce ve basın özgürlüğüne tahammülsüzlüğün Türkiye sınırlarını aştığını, Almanya’ya ulaştığını çok açık ve çarpıcı şekilde gösterdi. İmkanlar elverse Almanya’daki gazeteciler hakkında da “hakaret davası” açabilir.
Bu nedenle Alman halkına Merkel’in Erdoğan’a verdiği destekle, basın ve düşünce özgürlüğünün ayaklar altına aldığını anlatmak şimdi çok daha kolay bir hale gelmiştir.
Keza, Türkiye’deki rejimin giderek otoriter bir karakter aldığını, Cumhurbaşkanına en küçük eleştirinin dahi büyük sakıncalar içerdiğini görmek için “Extra3” üzerinden yaşanan gelişmelere bakmak yeterlidir.
Başka bir değişle durum ortada, tarife fazla gerek yok.
Belirtmek gerekiyor ki; Türkiye’nin bugünkü tahammülsüzlüğü, 1987’de İran rejiminin Rudi Carrell’un hazırladığı programa gösterdiği tepkiye benziyor. “Rudi’nin Günlük Şovu” (Rudis Tagesshow) programında Humeyni’yle alay edildiğini ileri süren İran, Alman büyükelçisini göndermiş, Almanya’ya uçak seferlerini durdurmuş, Rudi’ye ölüm tehditleri gelmesine vesile olmuştu.
Her ne kadar Türkiye rejimi işi şimdilik o düzeye çıkarmasa da yaptığıyla o yöne doğru hızla ilerlemekte olduğunu göstermiştir. Erdoğan’ın temsil ettiği rejimin basına, Kürtlere, kadınlara, demokrasi güçlerine yönelik izlediği politikayı bir şarkıyla hicivleyerek programa gösterilen tepki iki ülke ilişkilerinin bu şekilde fazla gitmeyeceğinin de göstergesi.
Alman hükümeti cephesinden bugüne kadar yapılan açıklamalara bakılırsa, gerilimi daha fazla tırmandırmama eğilimi ağır basıyor. Hem hükümet hem de dışişleri bakanlığının açıklamasına basın ve düşünce özgürlüğü konusunda geri adım atılmayacağına vurgu yapılırken, Erdoğan ve hükümete basına yönelik baskı politikalarından vazgeçmesi konusundaki çağrıların dozajı çok düşük.
Yani, Merkel ve hükümeti, krizi daha fazla derinleştirmemek, uyumlu çalışmayı bozmamak için savunma hattından öteye geçme niyetinde değil. Bu nedenle, Alman hükümetinden Erdoğan’a karşı basın ve düşünce özgürlüğü üzerinden ilişkileri yeniden düzenlemeyi beklemek yanılgı olur. Ama Alman emekçileri arasında Merkel’in Erdoğan’a verdiği desteğe tepki giderek artacak.
Bu bakımdan, Erdoğan gösterdiği tepkiyle kendi kalesine gol atarken, Federal Hükümet gösterdiği düşük dozajlı tepki nedeniyle sınıfta kalmıştır.
Kazanan ise hiciv olmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...