25 Mart 2016 01:00

Akademi parmaklıklar ardında

Akademi parmaklıklar ardında

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP Hükümeti başlangıçtan bu yana toplum üzerinde ideolojik hegemonyasını tesis etmek ve geliştirmek için eğitim politikalarına ve bu alanda kadrolaşmaya büyük önem verdi. Ne var ki, işin üniversite ayağı hep aksak kaldı. Yeni açılan üniversiteler bu alanda kadrolaşma için büyük imkanlar sunmasına rağmen akademik yaşamın kıyısında kalmanın ötesine geçemediler. Büyük üniversitelerdeki kadrolar ise tüm çabalara karşın genelde azınlıkta kaldı. İdari kontrolü tümüyle ellerinde tuttukları noktada dahi akademik ağırlığı kurmakta zorlandılar. Medyada muhalif çevreler birbiri ardına susturulurken akademiden cılız da olsa yükselen aykırı sesler giderek daha fazla rahatsızlık uyandırmaya başladı. Böylesi bir ortamda, barış için verilen imzalar uzun süredir beklenen tasfiye operasyonu için düğmeye basılmasına vesile oldu.
O günden bu yana akademide başlatılan cadı avı hız kesmeden sürüyor. Soruşturmalar, işten çıkarmalar derken, son olarak imzacı dört akademisyen hakkında çıkarılan tutuklama kararı ile süreç yeni bir evreye taşındı. Esra, Muzaffer ve Kıvanç. Böylece sadece imzacılara değil, akademinin geri kalanında süreci tedirginlikle izleyen daha geniş bir çevreye gözdağı verilmiş oldu. Başından beri emek mücadelesinin bileşeni olan meslek örgütleri dışında tutuklamalara akademinin genelinden pek ses çıkmadığı gibi bunun dışındaki mecralarda da otosansürü derinleştirecek bir korku ortamı yaratıldı.  
Burada uzunca bir süredir iktidarın hedef tahtasında yer alan Boğaziçi Üniversitesi için ayrı bir parantez açmak lazım. Üniversite yönetimi ve mensuplarının cezaevindeki meslektaşları ile sergilediği dayanışma bu ülkenin en iyi üniversitesi olarak yaptığı ünü fazlasıyla hak ettiğini gösterdi. İster istemez ’90’lı yılları hatırlattı yaşananlar. Türban yasağı nedeniyle gençlerin okul kapısından çevrildiği, sınavlara alınmadığı, dereceye girenlerin kürsüye çıkmaktan alıkonduğu dönemde de Boğaziçi hak ve özgürlüklerden yana tavır almış, devletin baskısına boyun eğen üniversitelerle arasına mesafe koymuştu. Bugün siyasi iktidarın talimatlarını emir addederek uygulamaya koyan üniversiteler ise o yıllarda da ikna odalarına kadar varan bir dizi saçmalığa devlet erkanına yaranma çabasıyla imza atmıştı. Tarih boyunca hak ve özgürlüklerden yana olanlar bedel ödemiştir. Ne var ki, uzun vadede kurumları ayakta tutan önemli dönüm noktalarında sergiledikleri duruştur. Boğaziçi Üniversitesi mensuplarının basın açıklaması sırasında çekilen o tarihi fotoğraf yıllar sonra dahi bu ülkede akademinin sembolü olarak hafızalara kazınacaktır.  
Şu bir gerçek ki, ülkede terör dalgası yükseldikçe demokratik siyasetin sesi cılızlaşıyor.  Özerkliğini korumaya çabalayan az sayıdaki kurumun varlığını sürdürmesini dahi imkansız hale geliyor. Bu kurumların başında gelen üniversiteler üzerinde siyasi iktidarın ablukası tahammül edilemez boyuta ulaşmış durumda.  Bu ablukayı kırmanın yegane yolu ise akademik özgürlükler ve demokratik haklar temelinde asgari müşterekler üzerinden toplumun en geniş kesimleriyle buluşacak bir mücadele hattı örmekten geçiyor. Sendikalar ve diğer meslek örgütleri bu yönde vakit geçirmeden inisiyatif almalıdır.  Aksi takdirde bu örgütlerin varlık koşulları dahi ortadan kalkacaktır. Unutmamalıyız bugün Esra, Kıvanç ve Muzaffer’in nezdinde demir parmaklıklar ardında tutulan akademinin bizzat kendisidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...