18 Mart 2016 01:00

Sığınmacı, ırkçılık, savaş: Diğeri ile ilişki sorunu

Sığınmacı, ırkçılık, savaş: Diğeri ile ilişki sorunu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Her gün değil her saat tek tek kişileri değil hepimizi de yaralayan pek çok olay yaşanıyor. Haftanın değil günün saatin konuları o kadar hızlı olup bitiyor ki, insanların izleme, değerlendirme, hazmetme, tutum alma şansı kayboluyor. Böyle anomik, öngörülemeyen havalar her tür karanlık sürece de kapı aralamış oluyor.
Suriye masası kurulmuş, Ankara başka hesaplar içinde.
Güneydoğu kasaba kasaba ilçe ilçe operasyonlara, onlarca, yüzlerce öldürmeye konu oluyor. Ankara’nın ortasında patlamalar devam ediyor. Fezlekeler Meclise ulaşıyor. Akademisyenler tutuklanıyor.
Belçika ayakta. Fransa kırmızı alarm düzeyinde.
AB ile sığınmacılar konusunda pazarlıklar sürüyor.
ABD’de ön seçimler, Almanya’da eyalet seçimleri var…
Bu olayların ortak noktası, etiğin de ortak noktası, sosyolojinin, antropolojinin, siyasetin, hukukun ortak noktası bir diğeri ile ilişkimizle ilgili.
Almanya eyalet seçimlerinden, ABD ön seçimlerinden pek umutlu ışıklar çıkmıyor. Kötüye doğru gidiş sürüyor. Daha da kötüsü, kötülük diğeri üzerinden kuruluyor.
İnsanlığın da düşüncenin uygarlığın da gelişimi “ortak” birikime, hep bir diğeri ile ilişkide gelişmiş durumda. Kaderimiz de uygarlığımız da bir diğeri ile ilişkimize bağlı ve bu genel olarak olumlu bir durum olmakla birlikte paradoksal olarak linç kültürü de düşmanlık da yine bir diğeri ile ilişkiye bağlı bulunuyor.
Olumsuz mekanizme nasıl işliyor denirse, birkaç öngörüde bulunulabilir:
Diğerine bakınca dünyayı görme, kendinle sınırlı bir dünyayla kendini sınırla.
Diğerine bakınca ilişkiyi görme, diğerini reddederek kendi ilişkisizliğini olumla.
Diğerine bakınca ikincileri görme, kendi ikinciliğine birincilik ver.
Diğerine bakınca kendinle yüzleşme, karşısındakine bütün kötülükleri yükleyerek en büyük kötülüğü işle.
Diğerine bakınca diğerini görme, kendini diğerinin varlığında hiçleştirerek hem kendini hem de diğerini yok et.
Paradoks biraz şöyle ki, böyle bir sürece giren kişiler, diğerine bakınca diğerine yabancılaştığı dünyasında kendinin dışındaki bütün dünyanın kendine yabancı olduğunu görüyor. Sonuçta diğerini yok etmeye kalkarak aslında kendini yok ediyor. İşin en acı yanı ise geçekten diğerine de, dünyaya da ağır zararlar veriyor.
Almanya’da ırkçı partiler yükselişte. Nerede yükselişte değil ki! Avrupa’nın kültür başkenti sayılan Avusturya’da daha 1990’larda J.Haider’ın liderliğindeki “Avusturya’ya Özgürlük” milliyetçi partisi  yüzde 30’ları bulunca Avrupa ayağa kalkmıştı.
Ama olayın altındaki işleyen mekanizmaları anlama çabası göstermemişti.
Avrupa’nın 28 Şubat’ı J.Heider’ı iktidardan etti ama milliyetçiliğin artışına bir çare bulamadı.
Trump, Koçların ortağı, silip süpürüyor ortalığı. Eyalet eyalet Amerika’yı kuşatıyor. Öne çıkan hemen tek söylemi Müslümanları süreceğiz oluyor. Hemen tek söylemi mülteci karşıtlığı olan “Almanya’ya Seçenek” Partisi ilk seçimlerinde yüzde 24 oy alıyor.
Eyalet seçimleri sonrası, milliyetçiliğin yükselişi ile ilgili bir Alman ters yüz edilen akıl yürütmelerle ilgili yorum yapıyor: “Savaş barıştır! Özgürlük köleliktir! Cehalet güçtür! Değişimden kaygılanan ve varlıklarının kaygısına düşenler her şeyi sabitleyecek ve yakın gelecekte statükoyu koruyacak güçlü siyasi yarı tanrılar (Lider en iyisini bilir) arayışına başlıyor.”
Lider büyüklük için daha büyük düşman yaratıyor. Her bir taraf diğer bir tarafa daha yabancılaşıyor. Bombalar patlıyor.
Derikli acılarımızı görmediniz diyor.
Ankaralı, İstanbullu hepiniz aynısınız demeye başlıyor.
Artık zaman teferruat zamanı değil vatan meselesidir, önce düzen sağlanmalı, düşman ezilmelidir.
Artık her şey çok daha kategoriktir.
Kategorik düşünce ırkçılaşmayı, radikalleşmeyi, fanatikleşmeyi daha da körüklüyor: “Cepheni, safını seç!” baskıları yoğunlaşır. Herkes saf saf safını seçmeye başlıyor.
Artık zaman akıl veya vicdan zamanı değil, artık totalitarizm, artık faşizm zamanıdır.
Çare 1-Lider değil karşı koymadır. 2-Bombaları ölümleri durdurmadır. 3-Suriyeli çocukların kuma gitmesine razı değilsek, Suriyeli çocukların yakın gelecekte radikalleşmesini istemiyorsak, AB ile yapılacak geri kabul anlaşmasına karşı çıkmaktır. 4-Bölgede ve ülkede radikalleşme istemiyorsak gözümüzü Sur’a Yüksekova’ya, Halep’e Şam’a çevirip bu çatışmalara dur diyebilmemiz gerekiyor. 5-Düşünceyi suç sayan, hak ve özgürlükleri yok sayanlarla mücadele etmemiz gerekiyor. 6-Ortadoğu ve dünyayı yeniden yaratmak bilinç, emek ve mücadele işidir, iş çok, çalışılırsa devrimler yakındır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...