13 Mart 2016 00:00

Hukukla ya da güçle ölçmek

Hukukla ya da güçle ölçmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Farklı coğrafi mekanlarda yaşayan milyarlarız, milyonlarız, yüz binler, on binler, binleriz, yüzleriz, onar, beşer, üçer, ikişeriz, tekiz…Nerede olursak olalım, nerelerde olurlarsa, kim, ne olurlarsa olsunlar evrende bulunan her somut canlı, cansız, görünür, görünmez, tutulur, tutulmaz, madde, enerji her cins, her tür, her kategoriden  varlıkla  sık ya da seyrek, bir kere ya da arada sırada veya sürekli, istenirse istendiğinde gerektiğinde istenmese de, bazen zaruri bazen zorunlu bazen keyfe keder, farkında olarak ya da olmayarak, isteyerek ya da istemeyerek, şöyle ya da böyle sayısız ilişkiler kurarız.
Kurulan her ilişkinin bir kuralı olsun istenir: İlişkinin nasıl kurulacağı (Gelişeceği, ilişki içinde nasıl davranılacağı, sona ereceği, tasfiye edileceği), nasıl değiştirileceği, nasıl devredileceği gibi olguların somut davranışlar üzerinden, inceden inceye tasarlanarak belirlenmiş ve önceden ilan edilmiş kurallarla düzenlenmesinin gerekli ve zorunlu, kaçınılmaz, olmazsa olmaz olduğu söylenir.
İşte bu kuralları basit olanı tüm karmaşıklığıyla, somut olanı anlaşılır soyutluğunda, yıllar içinde geliştirilmiş özgün dili kullanarak kurgulayan, kurgulananı günlük yaşama aktarmanın ve uygulamanın sihrini uğraş edinmiş dala hukuk diyoruz.
Hukuk, ilişkileri, bin yılların deneyimiyle geliştirilmiş bir sistem çerçevesinde ve haklılığı (Ya da dilerseniz adaleti deyin) belirlemeyi amaç edinmiş en temel ilkeler temelinde, üstelik ‘Hukuk dilinin özgünlüğünde’ düzenler.
Kaynağını ister doğada ya da doğal olanda, ister tanrısal iradede, olmadı akılda, o da olmadı toplumun sınıfsal yapısında ya da tarihsel/kültürel olanda, ister epigenetiğin post modern kalıtımsallığında arayın, hukuk bir toplumsal kurgudur. Kuşkusuz, bu kurgunun sistematik yapısının, sistematiğin dayandığı temel ilkeler, kullanılan dilin devlet kavramlarıyla asimile edilip edilmemesi konusu kurgunun siyasal yaşamına aktarılacak ve uygulanacak devletin biçimiyle doğru orantılıdır.
Söz konusu orantılılık kendini hukukun ilişkiler düzenlemesinde varsaydığı güçler dengesinin oluşturulmasında gösterir.
Hukuk her ilişkide ilişki kurana da, ilişki kurulana da (soyutta) bir güç atfeder: Hukukun sihri her ilişkide, tüm ilişkilerde gözetilmiş varsayımsal güçler ahengine uygun olarak ve bu ahengi bozmaksızın ilişki kuranın gücüyle ilişki kurulanın gücü arasındaki uygun dengeyi kurabilmenin sırrına hukukla erişilebileceğine ilişkin toplumsal inanışın yaratılmış olmasıdır.
İlişki kuranla ilişki kurulan arasındaki varsayımsal uygun güç dengesi bozulduğunda, toplumsal kuraldır, güç şiddete doğru akar. Şiddeti gücün akış yönünü hukukun varsayımsal güç dengesi işleviyle kesmezseniz, güçsüzlük gücün kendi yönüne akmasının yolunu arar ve sonunda bulur.
Günümüzde, yaşadığımız topraklarda,  hukuk ilişkilerin düzenleyici ölçüsü olmaktan çıktı. Ve ilişkilerdeki varsayımsal uygun güç dengesi bozuldu, güç şiddete doğru akıyor. İlişkilerdeki düzenleyici resmi ölçü artık güç oldu. Hukukun sistematiği, temel ilkeleri ihlal edildikçe, hukuk dilinin yerini emirname düzeninin devlet kavramlarındaki otorite ifadesi aldıkça güç kendini dengeleyen hukuk ölçüsünden  kurtuluyor, şiddete doğru akıyor ve kendini en geçerli ölçü olarak kabul ettirmeyi giderek başarıyor.
‘Yeni Türkiye’ diye adlandırılan geleceğimiz devlet biçiminin kurgusu ölçü olarak hukuku değil gücü temel alıyor.
Şiddete doğru akan gücün ölçü olmasının önüne set çekmenin yolunu hep birlikte bulmazsak,
‘Yeni Türkiye’de, emirnamelerin hukuk adı altında ilişkiler düzeninde mutlaklaştıracağı siyasi iktidar emrindeki gücün kaybettirdikleri listesinde adı aranırlardan olacağız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...