09 Mart 2016 01:00

Gözlerin anlattığı

Gözlerin anlattığı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gözler sahne mi yoksa dışımıza açılan bir pencere mi? Yaşarken gözlerimize perde iner, bir de sahneye değil mi? Oysa dilin izleğinde perde sadece çekilir.
İnsanlığın teknolojinin uzağımdaki yalın halinde yani mikroskobun, neşterin, ameliyathanelerin olmadığı binlerce yıl içerisinde ömür demlendikçe gözlere yerleşen katarakt önce bir tül misali inerken gözlere, sonrasında kalın bir perdeye bürünürdü. Tarihinin katarakt cerrahisiz binyılları insana perde inmiş gözlerle diğer organları ile daha uyumlu hayat vadederdi. Nasıl mı?
 İnsan beyni son yüzyılda fizyolojik anlamda değişmedi. Ama hafızaya geçmişin eşit birim zamanına kıyasla inanılmaz boyutta görsellik kaydedildi. Bir taraftan televizyon vb. iletişim araçları beynimizi görsel bombardımana tutarken diğer yandan hızlı ulaşım araçları bu bombardımana eşlik etti. Daha yüz yıl öncesine kadar insanlar bir yerden bir yere ekseriyetle yürüyerek gitmekteyken, gözler aracılığı ile seyir halinde adeta yavaş çekimle kayda girerdi beyin. Sonra geldi “Uçup giden otomobiller.” Bir araçla seyahatte görseller bir film hızında çekilmeyi dayattı beyinlerimize. Yaşam boyu gece gündüz çalışan beyinlerimiz kapitalizmin kıskacında artık unutmak istiyorum dedi: Demans, Alzheimer...
 Tıp giderek en geliştiği yerden bedenimize ve ruhumuza müdahale etmeye başladı. Bu ise henüz gelişmediği organ ya da sistemlerde yeni hastalıklara yol açmaya başlamakla kalmadı kimi arazları ya öne çekti ya da şiddetini artırdı. Misal nihai çözüm üretemediği beyin hastalıklarında katarakt ameliyatıyla beynin iş yükünü daha da artırdı modern tıp.
 Söylemek istediğim katarakt ameliyatı olanların bundan vazgeçmesi değil elbet. Asıl mesele kapitalizmin arka bahçesinde adeta besiye alınan tıbbın, insanın bir organizma olarak ahengine yani organlarımız arasındaki dayanışmaya orantısız müdahale etme potansiyelinin ayırdında olabilmek.
 Dünün tıbbii teknolojisiz yıllarında insanlar hastalığın her zaman kötü bir şey olmayabileceğini, bir dert olarak gelişen bir organ arazının daha ciddi bir hastalığın gelişmesi için engelleyici olabileceğini yaşadılar özünde. Misal katarakt nedeni ile koşamama, merdiven ve yokuş çıkamama durumunu bir sıkıntı olarak görmekte iken, belki de bu kalp krizinin tedavi edilemediği yıllarda ölümleri engelliyordu. Nasıl mı? Bir çok durumda kalp krizi aniden gelişmiyor, öncesinde kalp damarları yavaş yavaş daralmaya başlıyor. Genellikle efor kapasitesindeki ani artışlar hastalıklı kalp damarları üzerinden kalp krizini davet ediyorlar. İşte dünün dünyası insan organizmasında gözlerdeki bir musibeti böylece kalp için avantaja çeviriyordu.
 Denebilirki kapitalizmin kıskacındaki tıp gözlerdeki perdeyi yani kataraktı kâr üzerinden kaldırırken asıl perdeyi dışarıdan örmeye başladı. İnsanı metalaştırdı, piyasanın insafına sundu. İnsana birey dedi ve bir koza gibi kendine hapsetti.
 Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...