07 Mart 2016 00:54

Dünyanın sorununa çare Drogba değil, metal!

Dünyanın sorununa çare Drogba değil, metal!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bilmem hiç düşünüz mü?
Bursa’daki metal işçilerinin... 
Özellikle de bugünlerde sindirilmek üzere patronların ve devletin üzerine çullandığı Renault işçilerinin...   
Dünyada çözümü aranan bir soruna, çare gösterdiklerini!   
Öyle bir sorun ki bu.
2013 IMF zirvesinin... 2014’te Birleşmiş Milletler’in... 2015 yılında G-20 Zirvesi’nin ana konusuydu.     
Şimdi de, dünyanın en zenginleri listesi açıklanınca yeniden ekonominin baş gündemlerin biri oldu. 
Mevzu gelir eşitsizliği!
ABD’de en fazla geliri olan (egemen sınıfların temsilcileri) yüzde 1 ile... 
En dipteki (yoksul emekçi sınıfların temsilcileri) yüzde 20’nin... 
1980’lerden bu yana gelirlerindeki artış karşılaştırılmış. 
1980’de bu üç grubun da geliri “0” seviyesinde varsayılmış ve 2015’te görülmüş ki... En düşük gelirli grubun seviyesi 50’ye çıkmış. En üstte yüzde 1’in gelir seviyesi ise 200’e fırlamış. 
Başka bir araştırma İngiltere için diyor ki... 
Hane halkının en yoksul yüzde 60’ının ortalama yıllık geliri 1980’den günümüze 50 bin sterlinin altında kalırken... En zengin yüzde 1’inki aynı dönemde 300 binden, 1.5 milyon sterline çıkmış. 

BUNDA NE SORUN VAR?
Sadece ABD ve İngiltere’nin değil, bütün dünyanın sorunu bu! 
Dünyanın en zenginleri listesi geçen hafta açıklandı. 2015 yılı sonu itibarıyla dünya üzerinde 1 bin 810 “milyarder” var. 31’i Türkiye’den.
68 ülkeden bu listeye girenlerin toplam servetleri İngiltere ve Almanya’nın milli gelirinden daha büyük!
‘Bunda ne sorun var?’ diye düşünebilirsiniz!
Fakat büyük bir sorun var ve artık duvara dayandı. 
Şöyle ki... Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre ticaret yerinde sayıyor. Kişi başına düşen gelir artmıyor ancak zenginlerin servetleri artmaya devam ediyor.
35 yıldır gözümüzün önünde dönen bir çark var.
Düşük ücretli, güvencesiz, örgütsüz bir işgücü yarat! Sonra da bu köle işgücünü örgütlü işçilerin ücretleri üzerinde baskı yaratmak için kullan.
Bu çarktan yukarıdakilerin payına, on yılardır, servet üstünü servet düştü! 
İşçilerin payına ise... 
Düşük ücretler, işsizlik ve bol borçlanma! 

TÜRKİYE’DE METAL SEKTÖRÜNDE 
DURUM AYNI!
Bahsettiğimiz bu çark son 15 yıldır Türkiye’deki metal sektöründe (tüm sektörlerde olduğu gibi) acımasızca dönüyor. 
Örneğin 2000 yılından önce... Bursa’daki otomotiv sektörüne ilişkin araştırma yaparken şu sözle sıkça karşılaşmıştık: Renault’ta işçi olmak Almanya’ya gidip işçi olmakla eş değer! 
Zira o yıllarda ‘gurbetçi işçi olmak’ öykünülen bir şeydi. 
2000’li yıllarda ise hem ücretler düştü. Hem de çalışma koşulları oldukça ağırlaştı.  
Şimdi ise hepten beter. Robotlar bile işçinin hızına yetişemiyor. Meslek hastalığı sonucu ıskartaya çıkmak sıradanlaştı. 
Hastalanmak yasak! Hatta sıkıştığında çişe gitmek bile... 
İşçinin sosyal hayatı bile kalmadı!
Ya ücretler?..
Kıyaslayarak cevaplayalım.
Batı Avrupa’nın otomotiv üretimi yapan çeşitli ülkelerinde, bir işçi yılda 55 ila 75 bin avro arasında ücret alıyor. 
Türkiye’de ise 2000 yılından önce 15 bin avro civarında ücret alınıyordu. Şimdi ortalama ücretler yalnızca 7 bin avro. Yani aylık 1800 lira.  
Peki ya üretim?..
Otomotiv Sanayicileri Derneği diyor ki... 
Sektörde 2015 yılında bir önceki yıla göre, toplam üretim yüzde 16 arttı.
Bu dönemde, toplam üretim rekor kırdı.
Renault Grubu diyor ki... 
Dünya genelinde 2015 yılında 2 milyar 960 milyon avroluk net kâr elde ettik. 
Grup otomobil faaliyet karını yüzde 74,4 artırdı. 
Türkiye’de de kârlarına kâr kattı. 
Lakin büyük bir sorun var! 
Türkiye’de enflasyon çift hane. Emekçilerin enflasyonu yüzde 20’lerde. Yani hayat pahalı. Üstelik borç var! 
Bu koşullarda 1800 liraya köle gibi çalışmak olacak iş değil! 


 

Doğru ilacı bulmak!
Gelir eşitsizliği sorununu yaratanların zirveler düzenleyerek bu sorunu çözmesi mümkün değil. 
Öte yandan bu ‘bataklık’ta çözüm olmayacak politikalar yeşeriyor. ABD’deki Donald Trump örneği gibi!
ABD’de başkanlık seçimlerine gidilirken geçen hafta ön seçimlerde... 
Irkçılığı, yabancı düşmanlığını körükleyen Cumhuriyetçi Parti adayı Trump rakiplerine üstünlük sağladı. 
Başarısını... Beyaz işçi sınıfının, düşük eğitimli emekçilerin öfkesini, kendi düşmanlaştırıcı söylemleriyle buluşturabilmesine borçlu.
Küreselleşme, neoliberalizm denilince ilk akla gelen ülkelerden İngiltere’de durum farksız. AB’den çıkma tartışması yürütülen İngiltere’de. 
Seçimde başarı getireceğini düşünen siyasetçiler... “Yabancı işçilere, mültecilere ülkeyi en iyi ben kapatacağım” söylemini daha yüksek perdeden dillendirir oldu. 
Bu örneklerin hiç biri... 
İnsan odaklı bir üretime ve daha eşit paylaşımlı bir dünyaya götürmez süreci! 
Tarih çözümün, üzerinden servet biriktirenlerin değil bizzat serveti yaratan işçi sınıfının elinde olduğunu defalarca göstermişti. 
İşte bu yüzden kendi göbeklerini kendileri kesmek için harekete geçen metal işçileri... 
200 yıllık işçi sınıfı mücadele tarihinin gösterdiği gerçeği... 
Yani çare olacak yöntemi, sınıf refleksiyle buldu! Çare, yoksullara yardım eden dünyaca ünlü futbolcu Drogba değil, metal!


 

Patronlar laf, işçiler icraat üretiyor

Bursa Kent Meydanı’nda dün eylem yapan TOFAŞ işçileri dedi ki... “Bursa’daki emeğin hak mücadelesi ateşini Renault ve TOFAŞ işçileri yakmaya devam edecektir.”

Patronları Ali Koç ise iki ay önce, ocak ayında yapılan G20’nin emek zirvesinde şöyle demişti: “Gelir adaletsizliği büyüdü. Daha adaletli bir sistem şart oldu.” 
Bu sözleri söylüyor ama yıllık 850 milyon kâr elde ettiği TOFAŞ’ta... Kişi başına aylık 300 TL zam yapıp kârından 24 milyon azalmasına izin vermiyor.   
Renault’un tutumu emek adına büyük bir umuttu!
İşten atmalarla... Polis şiddetiyle bastırılıyor. 
‘Umut kırılsın’ diye ablukaya alınıyor. 
Renault’ta örgütlü Birleşik Metal-İş Sendikası’nın tercih ettiği gibi hukuksal mücadeleyle bu ablukanın kırılması imkansız. Ama laf üreten patronlarının aksine TOFAŞ başka bir umut yaratıyor. 
Patronlar ve hükümet topyekün metal işçileri diz çöksün; en az 10 yıl daha ses çıkarmasın istiyor. Lakin dikkatlerden kaçmasın; ortam işçilerin kafalarındaki ‘deli’ soruları bastırmaya pek uygun değil! 
Yazıya buradan devam etmek dileğiyle...

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...