05 Mart 2016 00:59

Nereden nereye geldik!

Nereden nereye geldik!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1960 yılının nisan ayları, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde, Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubalı hoca, o zamanki adıyla, Teşkilatı Esasiye dersini yapıyor. Hocanın devamlı vurguladığı konu demokrasi.
Demokrasi konusu işlenirken de yasaların anayasaya uygunluğunun denetimi meselesi öne çıkıyor. O dönemde Anayasa mahkemesi yok. Bu durumda hocanın yargısı şu oluyor. Mademki yasaların Anayasa’ya uygunluğunun yasal denetimi (kazaî murakabası) yapılamıyor, o zaman görev halka düşüyor; siyasi kararları ile halk anayasa mahkemesi gibi davranarak, anayasayı çiğneyici yasa yapan siyasi erke gerekli yanıtı verecektir. Anlaşılan, hoca bayağı bir iyi niyetli imiş; keşke bugünleri görmüş olsa idi!..
Bilindiği üzere, o dönemlerde, siyasetin dili ve tarzı farklı olarak, bugünlere benzer manzaralar yaşanıyordu. Dönemin iktidarı, Demokrat Parti yönetimi, her akşam radyolardan Vatan Cephesine Türkiye nüfusundan fazla insanı kaydediyordu; Tahkikat Komisyonu diye bir dehşet komisyonu kurup, üniversite hocalarına “kara cüppeliler” yaftası takıyor, bazılarını ve bu arada Prof. Kubalıyı da görevden uzaklaştırarak, bu meşum komisyonun emrine alıyordu. Böylesi vahim olaylar yaşanırken, maalesef 28 Nisan’da bir toplumsal kalkış gerçekleşti. Yaşanan olaylarda İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar üniversite bahçesinde polisler tarafından tartaklanırken gözlüğü kırıldı. Tabii yaşanan vahim olaylar sonunda üniversiteler kapatıldı ve bir ay sonra 27 Mayıs darbesi yaşandı.
Bugün AKP’nin Anayasa Uzmanı Prof. Burhan Kuzu tabii ki bütün bunları bilir de, acaba ne düşünür, bilemiyorum! AKP, hipermetrop göze sahip olduğu için 1959-60’ları atlayıp, çok gerileri ilginç yorumlarla günümüze getirip, gençlerin gözüne sokmaya yeltenmektedir. Böylesi geriye doğru uzak görüşlülükte de bir hikmet olsa gerek!
Anayasa Mahkemesinin kararı ile ilgili tepki ve çeşitli söylemlerin tartışma yeri bence burası değil, bunun yeri ve makamı, bizzat Prof. Kubalı’nın dediği gibi, halkımızın vicdanı ve sağduyusudur. Ancak, Cumhuriyet kurulalı henüz bir asır dahi olmamışken, Anayasa Mahkemesi kurulalı ancak yarım asırlık bir süre yaşanmışken halkımızın anayasal devlet olgusu ve kavramı üzerinde ne denli bilinç geliştirdiği oldukça meçhul bir sosyolojik konudur!
Tarihin farklı aşamalarında toplumsal bilincin farklı dönemlerinde siyasilerin rolü de farklılaşır. Toplumdan toplayacağı oy kaygısı ile siyasiler toplum üzerinde ilerletici etki de geriletici etki de yapabilir. Toplumun bilinç düzeyi, geçmiş yaşanmışlıklar ve deneyimlerin fosilleşmiş birikimli yansıması olarak şekillenir ve açığa çıkar. Hiçbir toplum anlık şoklarla çok ciddi bilinçsel dönüşümler yaşayamaz. Başka bir ifade ile, hiçbir şok toplumları ani bilinçsel dönüşüme sürükleyemez. Uygulanan şoklar tedrici yaşanan süreçleri hızlandırabilir ya da baskılayabilir.
Cumhuriyet dönüşümü, altyapı devrimi olmadan, üstyapıda yaşanan değişimle Osmanlı’nın son dönemlerinde, özellikle Tanzimat’tan itibaren yaşanan değişimleri hızlandırmış ve çağdaş raya oturtmuştur. Değişimin üstyapıda gerçekleştirilmesi, ekonomik hamlelerin yapılamaması ve emperyalizmin çevresel ülkelere aşıladığı gerici siyasetler ve içte siyasilerin çabaları Cumhuriyet ilerlemesini duraklattı. Zihinsel duraklama dönemi AKP’nin ekmeğine yağ sürerken, siyasiler kişisel çıkarlarını toplumsal çıkara yeğleyerek halkımızı karanlığa sürüklemektedir.
AKP, her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalma dürtüsü ile hareket ederken, maalesef, dönülemez politikalarla toplumu geriletmekte ve çatışma zeminine sokmaktadır. Çatışma zemini kararsız dengedir; ne tarafa devrileceği hiç belli olmaz!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...