04 Mart 2016 00:51

Futbolu nefret aracı yapmak

Futbolu nefret  aracı yapmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Devlet, Kürtlerin kökünü kazımaya ant içmişçesine bir gözü dönmüşlükle bölgede operasyonlarını/vahşetini sürdüredursun, futbolda da federasyonun Amedspor’a yönelik aleni ayrımcı, dışlayıcı tutumu hız kesmiyor. Toplumsal alanın yanı sıra, futbolu da Kürtlerden arındırmaya kararlı görünüyorlar!.. Türklüğün üstün, özel ve ayrıcalıklı bir kimlik olduğuna inandırılmış, “Kürt” sözünü duydukları anda tüyleri diken diken olan hastalıklı yığınlar ise yeri geldiğinde zulmü görmezden, bilmezden gelerek, yeri geldiğinde ise zulme açıkça destek vererek muktedirlerden yana tavırlarını ortaya koymaktan geri durmuyorlar... 

Amedspor’u cezalandırmakta pek hevesli ve cevval görünen “duyarlılık abidesi” federasyon, Amedspor ırkçılığın ve nefret suçlarının hedefi haline geldiğinde ise herhangi bir tepki göstermiyor... 

Geçtiğimiz pazar günü Tarsus deplasmanında “hassas durum” gerekçesiyle taraftarlarının stada girmesi yasaklanmış, bu yetmiyormuş gibi bir de stat hoparlörlerinden çalınan militarist, ırkçı marşlarla ağır provokasyona maruz kalmıştı Amedspor. Ama en korkuncu Tarsus İdmanyurdu’nun, Cizre’de bir evin bodrumunda katledilen 200’e yakın insan için özel harekatçıların duvarlara yazdığı “Aşk bodrumda yaşanır” şeklinde, “canilik seviciliği” içeren ifadesini pankarta taşımasıydı. Maçtan sonra ise Tarsuslu bir futbolcu tribünleri bozkurt işaretiyle selamlayarak nefret mizansenine tüy dikmeyi ihmal etmedi!..
Bakalım bütün bu kışkırtmaların ve nefret suçunun bir bedeli olacak mı?.. Yoksa federasyon çok iyi becerdiği “üç maymun” rolünü mü oynayacak yine?..

Bu yazı yazılırken federasyon kupasındaki Fenerbahçe-Amedspor maçı henüz oynanmamıştı ve İl Spor Güvenlik Kurulu bu maçta da Amedsporlu taraftarların tribüne girmesini yasaklamıştı. Egemen zihniyet ayrımcı, dışlayıcı olunca, insanlık adına utanç verici kararların/manzaraların ardı arkası kesilmiyor. 
Stadyumlar sadece ırkçılığın değil cinsiyetçiliğin de küfürler, aşağılamalar, hakaretler aracılığıyla yeniden üretildiği mekanların başında yer alıyor. Erkek cinsi dışındaki cinsler ve farklı cinsel yönelimlere sahip bireyler için taciz, tecavüz, fiziksel/psikolojik şiddet, cinayetle kuşatılmış ve “dehşet verici” şeklinde tanımlanabilecek mevcut toplumsal iklim, gücünü kuşkusuz cinsiyetçi yaklaşımlardan ve söylemlerden alıyor. Tribünler de ağırlıklı olarak, insan türünün bilgiye, ahlaka, vicdana en uzak kesiminde yer alan, toplumsal huzurun ancak “özgürlük”, “eşitlik” gibi kavramların hayata geçirilebilmesiyle mümkün olabileceğini kavramaktan aciz, Türklüğü, erkekliği ve taraftarlığı hayatın başat anlamları kabul eden ve her türlü kompleksini rakip/düşman olarak gördükleri üzerinden kusarak rahatlamaya çalışan zavallı yaratıklarla dolu. Yani, doya doya nefret suçu işlemek için ideal ortam. Üstelik, bedel ödemek bir yana tam tersine devletin teşviki ve yönlendirmesi bile var...

Küfre karşı para cezasının bir işe yaramadığı ortada. Taraftar, “Nasıl olsa cezayı ben ödemiyorum” mantığıyla hareket edip ağzından geleni esirgemiyor!.. Kulüp de rakibin sindirilmesi, hakemlerin baskı altına alınması adına yapılan küfürlü tezahüratları sessiz kalarak onaylıyor ve yürünen bu ‘erdemli” yolda para cezasını göze alabiliyor. Hem galibiyetin getirdiklerinin yanında para cezasının lafı mı olur?..
Egemen güç odaklarının rantsal ve siyasal çıkarları uğruna, nefret suçlarının normalleştirildiği, meşrulaştırıldığı zamanları yaşıyoruz. Bu bağlamda, ırkçılığı ve cinsiyetçiliği futbol üzerinden yeniden üretip beslemeye çalışanlar ile bu kavramları toplumsal hayattan defetmeyi hedef belleyenler arasındaki mücadele tüm şiddetiyle sürüyor. Türklük, erkeklik ve taraftarlık kimliklerine kutsallık atfedecek kadar hödükleşmiş yığınlar sayesinde insanlık düşmanları şimdilik baskın durumdalar... 

Ama ne olursa olsun, devranın döneceği o günün geleceğinden hiç şüphemiz yok!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...