03 Mart 2016 01:09

AYM üzerinden iktidar mücadelesi

AYM üzerinden iktidar mücadelesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili kararı birden iktidar mücadelesinin bir unsuru haline geldi. Tayyip Erdoğan’a yakın çevreler  Anayasa Mahkemesi’nin kararının hukuki olarak yanlış olduğu iddiası ile Erdoğan’ı desteklemeye çalışıyorlar. Onlara göre, iç hukuk yolları tükenmeden AYM’ye bireysel başvuru yoluna gidilemez. Oysa, bu tez hukuken doru değil. Sanıyorum bilgisizliklerinden değil, kendilerine inanmaya dünden hazır olan çevrelere bir bahane olarak bu teze sarılıyorlar.

Düşünce/ifade ve basın özgürlüğünün ihlali nedeniyle Dündar ve Gül’ün avukatlarının AYM’ye bireysel başvuru yapmaları için 14. Ağır ceza mahkemesi’nin senelerce sürecek dava ve Yargıtay sürecinin sonunu beklemelerine gerek yok. Öyle bir durumda adil yargılanma hakları ihlal edilmişse AYM’ye bireysel başvuru yapabilirler. Onlar daha ilk günden itibaren Dündar ve Gül gazetecilik faaliyetlerinden ötürü, iktidarın talimatı ile gözaltına alındı ve haklarında dava açıldı. Bu savunmalarını defalarca yargıda dile getirdiler. Müvekkilleri gözaltına alındığında savcılıkta, daha sonra Sulh ceza Hakimliğinde, daha sonra Sulh Ceza Hakimliği’nin tutuklama kararına itiraz ederken, daha sonra itirazın reddi üzerine itiraz ederken, daha sonra iddianame hazırlandığında ve daha sonra birkaç kez 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ve o mahkemenin ret kararlarına itiraz ederken. Siz, hala hangi iç hukukun tüketilmediğinden söz ediyorsunuz. Şimdi “Kumpas” dediğiniz pek çok davada insanları beş sene hapishanelerde çürüttükten sonra “pardon” dediğiniz bir süreci mi kastediyorsunuz iç hukukun tüketilmesi derken? Açık ki, Erdoğan savunucuları, Erdoğan’ın bir karar, talimat ya da görüşüne karşı her zaman yaptıkları gibi “ötekileştirme”, “düşmanlaştırma” taktiğini AYM’ye de uygulamaya çalışıyorlar.

Bazı çevreler ise, AYM’nin hakimlerinin çoğunluğunun Necdet Sezer ve Abdullah Gül tarafından atandığını ve bu üyelerin Gül’ün muhalefeti doğrultusunda Erdoğan’a tavır aldığını iddia ediyor. Belki, bu iddiayı el altından Erdoğan yanlıları da yayıyor olabilir.
Diğer yandan, AKP içinde eskiden birlikte olmuş, şimdi ise Erdoğan’ın tasfiye ettiği siyasi çevreler ise, bu gelişmeyi kendileri açısından bir siyasi kazanıma dönüştürmeye çalışıyorlar. Gazetelere bir önceki Cumhurbaşkanı ve AKP’nin kurucusu Abdullah Gül’ün Erdoğan ile son görüşmesinde, onu çok sert bir şekilde uyardığını, eleştirdiğini kulaklara fısıldıyorlar. Söylenene göre Gül, Erdoğan’a başkanlık ısrarı nedeniyle iç politikada onarılması mümkün olmayan yaralar açtığını, dış politikada iflasa gidildiğini söylemiş ve daha sonra bu görüşlerini AKP’nin diğer kurucusu ve Abi’si Bülent Arınç’ın da içlerinde olduğu muhalif AKP’lilerle paylaşmış. Bunlar gerçek mi, değil mi bilmiyoruz ama demokrasi, özgürlükler, hukuk devleti vb. konularda tutumlarını açık ve net söylemedikçe, geçmişte Erdoğan ile bir arada oldukları süredeki günahlarının özeleştirisini yapmadıkça, bu fısıltıların bir kıymeti harbiyesi yok.

Sonuçta, Erdoğan’ın her sözünün emir telakki edildiği bir sisteme karşı homurtular giderek artıyor. Erdoğan’ın içte ve dışta prestiji giderek düşüyor. Bu yüzden, önümüzdeki günlerde AYM krizine benzer daha çok kriz göreceğiz. Mücadele daha da sertleşecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa