29 Şubat 2016 00:41

Direniyoruz

Direniyoruz

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP’nin kadın alanındaki politika yapıcı kurumu haline gelen Kadın ve Demokrasi Derneği KADEM, bu sene ikincisini gerçekleştireceği Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi’nin ana gündemini “Yoksulluk” olarak belirlemiş.
Her sene kadınlara nasıl bir hayat sunduklarını özetleyen başlıklar seçtikleri için teşekkür etmeli KADEM’e. Geçen yıl kadınlar için “eşitlik ve adaletin” olmadığı bir memleket tablosuna yakışan bir biçimde “fıtrat adaleti” tartışmışlardı. Kadınlar daha fazla eşitlik isterken, “eşitlik yok, adalet var, ama o da herkese değil” diye karşımıza çıkmışlardı. Bu yıl da sermaye ve iktidar alabildiğine zenginleşirken kadınlara sundukları tek şeyin “yoksulluk” olduğunu gösteriyorlar. En çok neyden korkuyorlarsa, kendilerine yönelik tehdidin en çok nereden kaynaklandığını düşünüyorlarsa onu tartıştıkları doğrudur.
Peki kadın hareketinin bu 8 Mart’taki sözü ne?
İlden ile, dilden dile aynı kelimeyle sokakta olacak kadınlar. “Direniyoruz”... Farklı illerin pankartlarında, sloganlarında, dövizlerinde benzer tespitlerin, taleplerin, isyanların sonuna eklenen bu söz, kadınların mağduriyeti, ezilmişliği, yok sayılmayı, sınırlandırılmayı değil, mücadeleyi seçtiğinin, bunun için eyleme geçtiğinin, bunun için biraraya geldiğinin alamet-i farikası. Savaşa, eşitsizliğe, emek düşmanlığına, hak gasplarına, şiddete ve yoksulluğa karşı kadınlar direniyor... Mahkum edildikleri değil, hak ettikleri yaşam için kadınlar direniyor!
Bu 8 Mart savaşın ve artan devlet şiddetinin ağır yükü altında kutlanacak. Savaş, can kayıpları yanında hak kayıplarının ve kadınların biriktirdiği mücadele kazanımlarının da yok edilmesinin zemini. Boşuna değil savaşın vahşileştiği günlerde kadınların yüz yıllık kazanımlarını bir torba yasayla ortadan kaldırabilmeleri... Boşuna değil kadınlar, erkek adalet değil gerçek adalet isterken, tüm yasal kazanımları boşa çıkaracak uygulamalarla kadınları geçen yüzyılın eşitsiz koşullarına mahkum etme çabaları... Boşuna değil insanca yaşam, geçinebilecek ücret, güvenceli iş talepleri için gerçekleşen işçi direnişlerinde polis amirlerinin “hak talep edilecek zaman mı şimdi” diye çıkışabilmesi...
Kadınların “güvenlik” gerekçesiyle sokaklardan alıkonulan adımları, iktidarın “makbul kadın”ı kapatmaya çalıştığı yere, evlere yönlendiriliyor. Çok iyi biliyoruz ki o evlerin içi de en az dışı kadar güvensiz kadınlar için. Cinayetleri, tecavüz, taciz, işkenceye varan erkek şiddeti kadınları en çok kapatıldıkları evlerde buluyor. 2015 yılında verilere yansıdığı kadarıyla 300’ü aşkın kadın boşanmak istediği için, çalışmak istediği için, daha fazla şiddet görmemek için, kendi hayatına kendi karar vermek istediği için öldürüldü.  Son 8 ayda Diyarbakır, Suruç, Ankara, İstanbul’da bombalar hayatlarımıza düşerken Cizre, Nusaybin, Sur, Silvan, Silopi’de onlarca kadını devlet şiddeti ile kaybettik. Ülkenin batısında tecavüze uğrayan kadın için “Gece 3’te dışarıda ne işi varmış” diyen zihniyet, taciz ve tecavüzü yaygınlaştırırken cinsel şiddete maruz kalan kadına “yaşamayı hak etmiyor” muamelesi yapan zihniyet, Kürt illerinde katledildikten sonra çıplak bedeni teşhir edilen kadınlar için “devlete karşı gelirsen hak edersin” diyor.
Kadınlara her fırsatta neyi hak edip etmediklerini dikte edenler karşılarında yaşam alanlarını terk etmemekte direnen, yerin üstünü altına feda etmeyi reddeden, kendine dayatılan yaşama boyun eğmeyen kadınları görünce afallıyor. Çünkü, devletin her kurumu ve olanağıyla kadınlara çizmeye çalıştıkları sınırlar ihlal ediliyor kadınlarca. Hem de her fırsatta! Ve bu sınır ihlali, kadınlara yönelik daha fazla şiddetle, daha fazla baskıyla alt edilmeye çalışılıyor. Kadınlar mahkum edildikleri değil, hak ettikleri yaşam için direniyor! Ve “direniyoruz”un sadece lafı bile, kadınlara nasıl bir hayat yaşayabileceklerinin sınırını çizebileceklerini düşünenlerin zemininin sarsılmasına yetiyor. Zulümlerinin artması bundan...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...