25 Şubat 2016 01:00

Bütçe yalanları -2

Bütçe yalanları -2

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP iktidarı döneminde yapılan bütün bütçelerin, o ana kadar yapılmış “en iyi”, “en sosyal” “Eğitime ve sağlığa en çok pay ayıran”, “Çalışanların enflasyona ezdirilmediği” bütçeler olduğu iddiasını, iktidar temsilcilerinin ağzından her yıl duyuyoruz. Ancak gerek 2016 bütçe verileri, gerekse toplumun büyük bölümünü oluşturan işçi, emekçi, yoksul halkın çalışma ve yaşam koşullarının sürekli kötüleşmesi, söz konusu iddia ve söylemlerin büyük bir yalan olduğunu açıkça gösteriyor.
AKP iktidarları döneminde yapılan bütçelerin en belirgin özelliği halktan toplanan kamu kaynaklarının, giderek artan oranda kamu hizmetleri dışındaki alanlara aktarılması. AKP’nin 2002 yılından bu yana Türkiye’nin 1995’te imzaladığı Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) taahhütlerini bire bir yerine getirmeye başlaması, kamu hizmetlerinin geçtiğimiz yıllar içinde adım adım tasfiye edilmesine ve hızla piyasa ilişkileri içine çekilmesine neden oldu. Geçtiğimiz yıllar içinde kamu kaynakları, asıl kullanılması gereken alanlara değil, yerli ve yabancı sermayeye, patronlara teşvik amaçlı olarak dağıtıldı.
Türkiye’de genel kamu hizmetlerinin üçte ikisinden fazlasını sadece eğitim ve sağlık oluşturuyor. Bütçeden bu iki önemli alana ayrılan pay rakamsal olarak artıyormuş gibi görünse de, milli gelire oranları açısından belirgin bir artış söz konusu değil. Ama asıl önemli nokta, yıllar içinde eğitim ve sağlık harcamalarının büyük bölümünün devlet bütçesinden değil, doğrudan halkın cebinden yapılmaya başlanmış olması.
Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) sadece eğitim ve sağlık harcamalarının gelişimine ilişkin olarak açıkladığı resmi verileri, iktidarın bütçe yalanlarını net bir şekilde ortaya koyuyor. TÜİK verilerine göre halkın cebinden yaptığı eğitim harcamaları özellikle 4+4+4 sistemi sonrasında hızlı bir artış gösteriyor. 4+4+4 öncesinde, yani 2011 yılında sadece özel okullara yönelik olarak yapılan 13.6 milyar TL’lik cepten yapılan eğitim harcaması, sadece ilk üç yıl içinde yaklaşık 10 milyar TL artarak 22.5 milyar TL’ye ulaşmış. Eğitimde yaşanan ticarileşme ve özel okul teşviklerinin aynı hızda sürmesi ve temel lise faktörü ile birlikte sadece özel okullar için yapılan eğitim harcamalarının 2016’da 30 milyar TL’yi aşması kaçınılmaz görünüyor.
Benzer bir durumu sağlık alanında da gözlemlemek mümkün. Şöyle ki, TÜİK’in 2014 Sağlık Harcamaları Araştırmasına göre, hane halkları tarafından yapılan cepten sağlık harcamasının toplam sağlık harcaması içindeki payı 2003’e kıyasla 4 kata yakın artarak 2014 itibariyle 17 milyar TL’ye dayanmış durumda. 2016’da bu rakamın 25 milyar TL’yi geçmesi ve sağlığa ayrılan toplam bütçeyi aşması kaçınılmaz görünüyor.  
Yıllardır bütçe görüşmelerinde eğitime ve sağlığa ayrılan payın sadece rakamsal büyüklüklerinden övgüyle bahsedenler, bütçe paylarının büyük ölçüde zorunlu harcamalara (personel, sosyal güvenlik, cari ödemeler vb.) gittiğinden özellikle bahsetmiyorlar. Kamu hizmetlerinde yıllardır yaşanan ticarileştirme ve piyasalaştırma uygulamaları, bu hizmetlerden yararlananların her yıl daha fazla oranda cepten ödeme yapmak zorunda kalmalarını beraberinde getirirken, halkın ödediği vergilerin kendisine hizmet olarak dönmesi yönündeki beklentileri, geçmişte kalmış bir “nostalji” haline gelmiş ya da getirilmiş durumda.
Bugüne kadar tüm kamu hizmetleri alanlarında, ama özellikle tüm toplum kesimlerini yakından ilgilendiren eğitimde ve sağlıkta yaşanan piyasa merkezli dönüşümlerin sonuçlarını başarılı bir şekilde gizleyebilen AKP için reklamların sonuna gelindi. İktidarın yalanları ile yaşamın gerçekleri arasındaki çelişkiler, 2016 bütçesi üzerinden daha da derinleşerek sürecek gibi görünüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...