24 Şubat 2016 00:45

Herkes dendiğinde

Herkes dendiğinde

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Herkese eşit ulaşılabilir sağlık hakkı için mücadele” sıkça kullandığımız cümlelerdendi. Peki, herkesin içine dahil etmeyeceğimiz var mı? Bazen biz bizeyiz zannederiz kendimizi. Şimdi cümle mültecilere dair kurulmalı. Eğer “herkes” içine dahil edemiyorsak mültecileri, onlar artık “öteki” öyle değil mi? Oysa “barış ötekinin iyilik hali” olarak bilinirdi. Yani salt silahların susması barış anlamına gelmiyor.
Olağan dönemlerin sağlık hakkı mücadelesinde sağlığın temel belirleyenleri arasında “sınıf” en başta anlatılırdı. Ya şimdi?  Mültecilerden devam edecek olursak sahi şimdiki zamanda onların ‘sınıfı’ ne?
Sağlığın temel belirleyenleri arasında sınıftan söz etmişken kahve sohbetlerini anmamak olmaz. Yıllar boyu misal Vehbi Koç’un şeker hastalığından bahsedilirdi. Yani zenginin varlığı fakirin çenesini yorardı. Yine Kanuni Sultan Süleyman’ın “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” dizeleri pek makbul görülürdü halk arasında. Ama sıhhati için ne makamı ne parayı bırakan yani sınıfından vazgeçen de olmamıştır tarih boyunca. Ama yoksullar, kendisini orta sınıf olarak tanımlayanlar tersine çokça irtifa kaybetmişlerdir. Buna ‘tıbbi yoksulluk’ da deniyor.
 Tıbbi yoksulluğun boyutlarını yakın gelecekte muhtemelen kitleler daha fazla hissedecekler. Nedir tıbbi yoksulluk? Diyelim ki gecekondu ya da küçük bir dairemiz var. Sabit işiniz ise son iki yılda olamamış. Yani güvencesizsiniz. Ya da sistem size yarı zamanlı yani yarı ücretli kayıt dışı iş sunuyordu sadece. Bu durumda Genel Sağlık Sigortası (GSS) primlerinizi nasıl ödeyeceksiniz? Malum eviniz varsa devlet sizin primlerinizi yatırmıyor yani halinize bakıp yoksulluk görmüyor! Sağlıklıyken bir sorun yok diyelim. Ya siz veya ailenizden birisi ciddi bir hastalığa yakalandığında? Bu durumda tedavi giderlerinizi cepten ödemek zorunda kalacaksınız. Üstelik çok ciddi hastalıkların tedavi maliyetleri belki de yakın zamanda kısıtlanacak. Uzun yıllardır gelir ve iş sorunu olan bir kişi olarak bankalar da size limiti yüksek kredi kartı vermediğine göre önümüzde tek seçenek kalacak. Öncesinde daireniz varsa satıp belki bir gecekondu almak zorunda kalacaksınız, aradaki fark tedavi giderlerinin karşılarsa o da. Gecekondu sakini iseniz artık sokaktasınız. Tıbbi yoksulluk yoksulluğun da yoksulluk halidir.
SGK tıbbi yoksulluğun ayak izlerini verdi geçtiğimiz haftalarda. Bir örnek olarak akciğer kanseri teşhisi ile tedavi görecek hastalar arasında kapsam boyutuyla ayrıştırma yaptı. Dedi ki “Sigara içmemiş olanlarda şu kanser ilacını ben karşılayacağım.” Aklınca toplumun sigara içmeyen kesimlerini arkasına alarak ‘Keyifçilerin masrafını neden siz ödeyesiniz ki’ demeye getiriyordu. Yarın sırada belki de alkol alanlara dair bir cümle yer alacak. Öyle böyle sağlık hakkımızın kapsamını daraltmaya çalışacak. Uyguladıkları sağlığı metalaştırıcı, piyasacı akılsızlık böyle ön görüyor nihayetinde.
Tıbbi yoksulluk insanı gün olur kendi yurdunda mülteci kılar. Zira bu yoksulluk bir başka savaşın her bir insanda tezahürüdür.
Hasılı mülteciler ve kendi yurdunda mülteci kılınan yoksullar tıbbi yoksulluğun hedefinde duruyorlar. “Sağlık barış için bir köprü” ise eğer gerek mültecilere ve yerleşik olanlara eşit, nitelikli sağlık hizmeti sunulmalı, gerekse prim temelli kamusal sağlık sigortacılığından hızla vazgeçmelidir. Halklar için prim değil vergi temelli Genel Sağlık Sigortası (GSS) ertelenemez bir ihtiyaçtır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...