'Aç kapıyı sen geldin'
Fotoğraf: Envato
“Hayattaki sorgularımızı ve engellerimizi simgeleyen kilitlerden, çözümlerin kendimizde olduğunu müjdeleyen anahtarlardan, içsel yolculuğumuzda dönüşüme açılan kapılardan oluşuyor.”
(Sergi kataloğundan)
“Aç Kapıyı Sen Geldin” 6 Şubat’ta D’art Galeri’de açılan seramik sergisinin adı. İlk kişisel sergisinde Şenay Akkurt, kendine kilit ve anahtarları dert etmiş. Günlük kullanım nesnelerinden sanat nesnelerine bir yolculuğa çıkmış, yaşadıklarından özümsediklerini bizlerle paylaşmış. İyi de etmiş.
‘Kapı-kilit-anahtar ve sürgü’ birbirleriyle bağıntılı ve özdeş nesnelerdir. İnsanlık gelişimi içinde bu nesneleri geliştirmiştir. Bu sergide, sanal araçları kullanırken bile kilit/şifre-anahtar/parola olarak kullanır hale geldiğimizi sorguluyoruz. Düşünce bazında ise geniş bir soyutlamanın içinde dolaşıyoruz. Bu nesneler sanatın birçok dalına konu olmuştur. Şarkılar, türküler, resimler, heykeller, fotoğraflar çok şeyler söylemişlerdir kilitlere ve anahtarlara ilişkin… Bu sefer seramikler dile geliyor Şenay’ın çalışmalarında. D’art Galeri’nin bir mekan olarak sunduğu tarihi atmosferi, serginin aurasına yaptığı katkıyı da söylemeden geçmemek lazım.
Bir kullanım nesnesi bir sanat eserine nasıl dönüşür? Soyutlama yaparak tabii. Tarihe ve güncelliğe göndermeler yaparak. İlkel çağda insanlık kilit ve anahtar kullanmıyordu. Belki komünlerin yiyecek erzak gibi ihtiyaçlarını sakladıkları hangarların çitlerini açıp-kapamak için, dış etkilerden korunmaları amaçlı sürgüleri icat etmişlerdi. Sonra mülkiyet ve hakimiyet düşüncesinin doğmasıyla ‘sahip olma’ duygusu insanları kilitle buluşturmuştur. Doğaldır ki kilit varsa anahtar da olacaktı. Orta Çağ kilit ve anahtar çağının başlangıcı sayılabilir. Bekaret kemerlerinden, evlerin kapılarına, kalelerin koca kapılarından, bileklerde kelepçelere oradan altın kasalarına yaygın bir ‘hayat ve insan’ ilişkisinin odağı olmuşlardır. Şu bir gerçek ki insanın doğuşunda yeri olmayan ama mülkiyet ilişkilerinin devreye girmesiyle tanıştık kilit ve anahtarla…
Başta kaba saba idiler sonraları estetize edilerek günümüzde sembol hale geldiler. Artık şifre ve parolalardan bahsediyoruz. Mantık ve işlevleri aynı olsa da dert aynı. O halde bu nostaljik serüvenin insan denilen yaratıkla ilişkisi ancak sanatla geleceğe taşınabilirdi ki Şenay bu serüveni kapı-sürgü-kilit ve anahtar dörtlemesiyle ele alıyor. Maddi bir varlık olan bu somut nesneler, düşüncede bir soyutlamaya dönüşerek engelleri aşmanın, sorunları çözme mücadelesinin ip uçlarını veriyor. Bu sergi; “Sorunlar dertler tasalar kapının ardında ise çözümler bir anahtar olarak sende diye uyarıyor bizi. Kapılar büyük olabilir, Kilitler kallavi olabilir ama çözümleri için küçük bir anahtar yeterlidir” diyor. O kilitler hayatımızı çevreleyen olay ve olgular olabilir. O kilitler üzerimize kapatılmış kapılarda, o kilitler emeğin ve alın terinin üstünde olabilir. Unutmamak lazım ki her kilidi açan bir anahtar mutlaka vardır. Özgürlük düşüncesi, emek ve ekmek mücadelesi hayatın anahtarları olarak bizlere kalıyor…
Şenay Akkurt, “Aç kapıyı sen geldin” seramik sergisi. 6-28 Şubat 2016
D’art Galeri: Bereketzade Mahallesi Hacı Ali Sokak Şükran Apt. No:8 Kuledibi-Beyoğlu/İstanbul.
- Çöp konteynerlerini hazır tutalım… 05 Nisan 2024 04:30
- Bir sabahın üç kapısı var göğe 29 Mart 2024 04:15
- Türkiye vatandaşlığına kabul edilmeyen fotoğrafçı Othmar Pferschy’nin dramı 01 Mart 2024 04:20
- Emirgan Sanat Evinden kültür merkezlerine… 16 Şubat 2024 04:20
- ‘Adalet-sizlik’ 02 Şubat 2024 04:13
- ‘Öyle bir yere geldik ki… hiçbir sokağın adı yok’ 19 Ocak 2024 04:11
- Yeni yıla başladık 12 Ocak 2024 04:36
- Ruh ve beden üzerine … 22 Aralık 2023 04:12
- Hatırla... 01 Aralık 2023 04:13
- Sözlerin izlerinden cennetin güzelliklerine… 24 Kasım 2023 04:10
- Ölümsüz bir çocuk: Hanzala! 03 Kasım 2023 04:00
- Hangi demokrasi, nasıl bir cumhuriyet? 27 Ekim 2023 04:00