18 Şubat 2016 01:00

Bütçe yalanları -1

Bütçe yalanları -1

Fotoğraf: Envato

Paylaş

2016 Merkezi Yönetim Bütçesinin komisyon görüşmeleri tamamlandı ve önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kuruluna gelecek. Bütçeler, bir yönüyle devletin ve onun yürütme organı olan hükümetin bir yıl içindeki programını ve pratik uygulamalarını gösteren siyasi yönleri olan bir belge, bir yönüyle de söz konusu programın doğrudan etkileyeceği toplumsal sınıflara nasıl ve ne kadar kaynak aktarılacağını gösteren ekonomik metinler olarak biliniyor.  
Türkiye’nin kapitalist sisteme uyum sağlamak amacıyla aldığı 24 Ocak 1980 kararlarının hayata geçirilme sürecinden bu yana kurulan bütün hükümetler, ülke ekonomisinin yıllık gelir ve harcamalarını gösteren bütçeleri oluştururken, halkın değil yerli ve yabancı sermayenin çıkarları ve güncel ihtiyaçları doğrultusunda hareket ettiler.
1980 sonrası oluşturulan merkezi bütçelerin piyasa mekanizması ile hızlı bir bütünleşme, hatta iç içe girmiş olması, kamuya (halka) ait kaynakların, kamu hizmetlerinin dışındaki alanlara aktarılarak, kamu hizmetlerinin hızla piyasa ilişkileri içine çekilmesi ya da piyasa koşullarında fiyatlandırılması sonucunu doğurdu.
13 yılı aşan tek başına iktidar döneminde bütçeler üzerinden gittikçe yoksullaşan halkın sırtına yüklenen vergiler sürekli arttı. Halkın geniş bir kesimi artan vergiler ve zamlarla her fırsatta ezilirken, özel sektöre ‘teşvik’ adı altında yapılan kaynak transferleri, vergi indirimleri, faiz ödemelerinde sağlanan avantajlar, yandaş holdinglerin vergi borçlarının büyük bölümünün silinmesi gibi somut adımlar atıldı.
Emekçilerin en temel ihtiyaçlarını karşılamasını sağlayacak istihdam ve ücret politikaları uygulamak yerine, tam tersi yönde hareket eden bir hükümetin yaptığı 2016 bütçesinin kimin çıkarlarına göre hazırlandığı görmek için ekonomi uzmanı olmaya gerek yok.
AKP’nin tek başına iktidara geldiği 2002 sonrasında yapılan bütçelerden kamu hizmetlerine ayrılan payın sürekli azaltılması, hükümetin kamu hizmetlerinin tasfiyesine yönelik adımları nasıl adım adım hayata geçirdiğini gösteriyor. Kemal Derviş öncülüğünde 2001 krizinin ağır sonuçları altında hazırlanan 2002 bütçesinden genel kamu hizmetlerine ayrılan pay yüzde 42.3 iken, yıllar içinde hazırlanan bütçelerden kamu hizmetlerine ayrılan pay sürekli azaltıldı ve 2015’te yüzde 25’e kadar geriletildi.
[RTF bookmark start: _GoBack][RTF bookmark end: _GoBack]Kamu hizmetlerine merkezi bütçeden ayrılan payın belirgin bir şekilde gerilemesinin en önemli nedeni, kamu hizmetlerinde (özellikle eğitim ve sağlıkta) yaşanan ticarileştirme ve özelleştirme uygulamaları bulunuyor. Öyle ki, son yıllarda kamu hizmetlerinin yarısından fazlasını oluşturan bu iki alanda yaşanan ticarileştirme ve özelleştirme pratikleri, devlet finansmanının azaltılmasını, özel finansmanın (cepten yapılan harcamaların) arttırılmasını hedefledi ve bu hedeflere büyük ölçüde ulaşıldı.
Yıllardır bütçe görüşmelerinde eğitime ve sağlığa ayrılan payın kendi dönemlerinde ‘en çok’ olduğunu iddia edenler, bu payların büyük ölçüde zorunlu harcamalara gittiğinden ya da nereye harcandığından özellikle bahsetmediler. Doğal olarak kamu hizmetlerinde yıllardır yaşanan ticarileştirme uygulamaları, bu hizmetlerden yararlananların her yıl daha fazla oranda cepten ödeme yapmak zorunda kalmalarına neden oldu.
Hükümet, bugüne kadar hazırladığı bütün bütçeleri ‘en büyük’, ‘en sosyal’, ‘eğitime ve sağlığa en çok pay ayıran’ bütçe olduğunu iddia etse de, gerek kamu hizmetlerine yönelik bütçe rakamları, gerekse halkın cebinden yaptığı özel harcamaların belirgin bir şekilde artmış olması, birilerinin halkın gözünün içine baka baka yalan söylediğini gösteriyor.
Haftaya devam edeceğiz…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...