15 Şubat 2016 01:00

Ekonomi, 'Üçüncü Dünya Savaşı mı' diyor?

Ekonomi, 'Üçüncü Dünya Savaşı mı' diyor?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu...
Suudi Arabistan uçaklarının İncirlik’e konuşlanacağını söyledi.
Sözcü gazetesi ise...
Açıklamanın ardından Suudilere ait 20 jetin İncirlik’e indiğini yazdı.
Hükümetin resmi yayın organı gibi görülen Yeni Şafak gazetesindeki demecinde bakan Çavuşoğlu bir kez daha teyit etti: Türkiye ve Suudi Arabistan başından beri kara operasyonundan yana!
Peki, Suudi Arabistan askerleri Türkiye sınırından Suriye’ye girer mi?
Bakanın soruya yanıtı şöyle: “Bu bir temenni, planlanmış bir şey değil. Suudi Arabistan uçak gönderiyor, ‘Gerektiği zaman kara operasyonu için asker de gönderebilirim’ diyor.”
Bakan, ‘Karar yok, sadece temenni’ dese de...
Aydın Çubukçu’nun, gazetemizde, 10 Şubat tarihli köşesinde sorduğu ‘Ne için hazırlık?’ sorusu anlamlı.
“Geç kalmış her günün ülkeye faturası çok ağır olur. Bir süre sonra tehlikeyi bertaraf etmek mümkün olmaz” sözleriyle savaş strateji geliştirenlere karşı...
Çubukçu şu tespitleri yapmıştı:
Savaş tümüyle emperyalizmin ihtiyacı haline geldi. Emperyalistler birilerinin savaşı patlatmasını bekliyor.
Savaşı patlatacak olan bilsin ki bu bir dünya savaşıdır.
Savaşa acele edenler bilsin ki savaş sonunda ortada Türkiye kalmaz!

NETLEŞEN İKİ GERÇEK!

Uluslararası hukuki dayanaktan da...
Müttefiklerin (NATO ve ABD) desteğinden de yoksun Türkiye’nin savaşa girmesine...
Hem sermaye güçleri, hem de bürokrasi karşı.
Haziran ayında söz konusu karşıtlık görülmüştü.
Böylesi bir dengede “Suudi Arabistan ve Türkiye, Suriye’ye girer mi?” sorusuna dış politika yazarımız Sinan Birdal 9 Şubat’taki köşesinde şu yanıtı vermişti: “Haziran ayındaki bürokrasi-siyasi irade dengesi hâlâ geçerliyse... Suriye’ye askeri bir operasyonun gerçekleşmeyeceğini öne sürebiliriz.”
Söz konusu dengenin fiil güç rejimi lehine bozulması halinde durumun değişeceğini de vurgulayan Birdal yazısını şöyle bitirmişti: Vadenin kısaldığı, belirsizliğin arttığı bir dönemden geçiyoruz.
Bu belirsizlik ortamında giderek belirginleşen iki şey var.
Birincisi... Hem AKP ve hem de Suudi rejiminin Suriye’ye müdahale arzularının giderek arttığı gerçeği.
Suriye’de Esad rejiminin zaferi...
Kürtlerin mevzi kazanması ve uluslararası meşruiyetinin her geçen gün artması...
İran’ın bölgede yükselmesi...
Ve benzeri gelişmeler, AKP ve Suudi rejiminin, girme hazırlıklarını ve iştahlarını, girip girmeyeceklerinden bağımsız olarak, kabartıyor.
Belirginleşen ikinci şey ise...  
Çubukçu’nun da vurguladığı gibi emperyalizmin savaşa ihtiyacının arttığı gerçeği.
Kapitalizm girdiği ekonomik krizi 7-8 yıldır aşamıyor.
2016 yılı da iyi başlamadı.
Düşen petrol fiyatlarına...
Çin’in ekonomisinin yavaşlamasına...
Gelişmekte olan ülkeleri terk eden sermayenin yarattığı sorunlara...  
Yenileri ekleniyor;  Avrupa Bankalarının batma riski... Batık enerji kredilerinin yaratacağı sorunlar gibi...

SAVAŞ, PEYNİR EKMEK GİBİ!

Daha önce de hatırlatmıştık.
Dünya ekonomik krizi 2008 yılında patlak verdiğinde... Kapitalist sistemin, yaşadığı krizi aşabilmek için başımıza üç bela getireceğini söylediğimizi!
Neydi o üç bela?
Bir; çalışanları işten çıkaracak, emeği ucuzlatacak krizin faturasını emekçilere yıkacak.
İki; doğaya yönelecek, doğayı bir an önce paraya çevirmenin yollarını arayacak, doğa tahribatını artıracak.
Üç; aşılmasının 10 yıl mı, 20 yıl mı süreceğini kestiremediği krize çare olarak savaşları gündeme getirecek.
Üçüncü bela olarak sıraladığımız savaş giderek daha geniş coğrafyaya, daha şiddetli bir biçimde yayılıyor.
Bugün yaşananları ‘dünya savaşı’ olarak adlandırmak (Her ne kadar bol atışma ve çatışma ortamında savaş safları keskinleşse de) iddialı olabilir. Fakat üçüncüsüne kapitalist emperyalist sistemin peynir ekmek gibi ihtiyaç duyduğu bir sürece girdik.

SAVAŞ DESTEKLİ TİCARET SAVAŞI BÜYÜDÜKÇE

Krizden sekiz yıl sonra hâlâ toparlanamayan dünya ekonomisi yeniden kötüleşmeye başladı.
2008 yılından beri, krize çare olsun diye bankalar aracılığıyla bol keseden para dağıtıldı. Sonuç ‘batık kredi’ oldu.
Örneğin Çin, son 7 yılda, 23 trilyon dolarlık kredi dağıttı. Dağıttığı toplam kredi 30 trilyon
dolara ulaştı. Şimdi bunun 5 trilyon dolarlık kısmı batık kredi.
Ekonomiyi canlandırmak için negatif faiz uygulandı.
Çözüm olmadı!
Kur ve ticaret savaşları kızıştı. Yeni bir mali krizin eşiğine gelindi.  
Enerji için savaşlar kadar, enerji de savaşların bir silahı oldu.
Rusya’nın sürekli enerjide kendisine bağımlı ülkeleri vanaları kesmekle tehdit etmesi örneğindeki gibi... Petrol ve doğal gaz fiyatları düşük tutularak Rusya ekonomisinin zora sokulmak istenmesi gibi.
Gel gör ki söz konusu savaş da başka sonuçlar doğurdu!
2015’in Haziran ayından bu yana yaklaşık yüzde 70 değer yitiren petrol fiyatları, enerji şirketlerinin gelirlerini etkiledi. Kredi borcunu ödeyemez hale gelen petrol şirketlerinin oranı yüzde 12’leri buldu.
Savaşlarla desteklenmiş ticaret savaşları her geçen gün artıyor. Fakat artış çözüm değil sorun biriktirdikçe...
Daha büyük savaş ihtiyaç haline geliyor.
Alttan alta üçüncü dünya savaşı enerji biriktiriyor.
Savaş enerjisinin biriktiği yer; Rusya, ABD ve Avrupa güçlerinin stratejik oyunlar oynadığı Suriye!
İran, Esad rejiminin yanında bu oyunda bir yerde, hem de Batı ile flörtte!
Çin giderek artan bir etkinlikle bölgeye girmekte!
Birileri gelsin fay hattını kırsın, biriken enerjiyi boşaltsın diye bekleniyor...
İki ülke deprem etkisi yaratmaya hazır gibi gözüküyor.
Biri Yemen’de, diğeri Kürt illerinde yürüttüğü savaşı yeterli görmeyip savaşını büyütmeye hevesli iki ülke!
Evet deprem etkisi olur! Fakat bir dünya savaşı çıkartma pahasına Suriye’ye girmenin sonucu, Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi, ‘Enver Paşa’ misali ülkeyi kırdırmak olur!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...