15 Şubat 2016 01:00

AKP'nin savaşı, CHP'nin tarafı!

AKP'nin savaşı, CHP'nin tarafı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türk ordusu, Türkiye sınırına yakın Minniğ Hava Üssü ve Maranas Köyü’ndeki YPG’nin en güçlü bileşeni olduğu Demokratik Suriye Güçleri’nin mevzilerini 40 km menzilli toplarla bombalıyor. Çünkü bu hava üssü çetelerin elinde bulunan Azez’in ele geçirilmesi için stratejik bir önem taşıyor. Azez’in düşmesi ise AKP-Erdoğan için uzun bir süredir Suriye’deki en önemli hedefleri olan Kürt kantonların birleşmesini engelleme girişimlerinin yenilgiyle sonuçlanması anlamına geliyor. Bu yüzden Azez’e doğru ilerlemelerinin önüne geçmek için bu mevziler bombalanıyor.

“Rojava, AKP-Erdoğan iktidarı için neden bu kadar önemli” sorusunun cevabını artık herkes biliyor. Onlar kendi ağızlarından ülkedeki “çözüm süreci”ni, Rojava’da (Kobanê’de) her türlü desteği verdikleri IŞİD’in Kürtler tarafından yenilgiye uğratılmasından sonra sona erdirdiklerini söylüyorlar. Çünkü Rojava’daki demokratik Kürt kantonları, AKP-Erdoğan iktidarının ülke içinde Kürtleri oyalayıp kendi statüsüz çözümüne razı etme koşullarını ortadan kaldırdı. Sonrasında ülkenin savaşa nasıl sürüklendiği biliniyor. Gelinen yerde Azez’in düşmesi ve Kobanê ile Efrîn kantonlarının birleşmesi, ülke içinde Kürt kentleri ve mahalleleri ne kadar kuşatılıp bombalanırsa bombalansın, devletin bu savaşı kazanmasını imkânsız hale getirecek. Bu durum bir yandan iktidarı kaygılandırırken, öte yandan da adım adım daha büyük bir savaşa doğru sürüklüyor.

Şimdi herkes bir kara operasyonuna hazırlandıkları söylenen Türkiye ve S. Arabistan’ın Suriye’ye girip giremeyeceği sorusunun yanıtını merak ediyor. S. Arabistan uçaklarının İncirlik Üssüne geldiği müjdesini veren Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “S. Arabistan’la Suriye’de kara operasyonuna girebiliriz” açıklamasını yapıyor. Çünkü IŞİD’in “karadan temizlenmesi” gerekiyormuş. Demek ki neymiş? Devletin/AKP iktidarının bütün derdi, “IŞİD’in temizlenmesi”ymiş(!) Zaten Çavuşoğlu söyleyince, bütün dünya buna inandı! İşin aslı şudur: Ne S. Arabistan, ne de Türkiye, ABD’nin onayı olmadan Suriye’ye giremez. Bu durumu gördükleri için IŞİD’e karşı mücadele gerekçesi üzerinden kendi askeri güçlerini ABD’ye pazarlamanın peşinde koşuyorlar. Böylece IŞİD’e karşı mücadele adı altında PYD’nin başını çektiği Demokratik Suriye Güçleri’nin ve Esad rejiminin ilerleyişini durdurup destekledikleri çetelere yaşam alanı yaratmanın hesabını yapıyorlar.

ABD’ye gelince, ABD elbette Türkiye ve S. Arabistan gibi müttefiklerini karşısına almak istememektedir. Ancak mevcut şartlarda PYD’nin başını çektiği Demokratik Suriye Güçleri’ne karşı saldırılara göz yumması, bu güçlerin tamamen Rusya ile yakınlaşıp ortaklaşmasına yol açar-ki bu durumda ABD, Suriye’nin geleceği konusunda inisiyatifi büyük oranda Rusya’ya terk etmiş olacaktır. Dolayısıyla ABD, Türkiye’nin bastırmasına rağmen, PYD’yi IŞİD’e karşı ortak mücadele ettiği bir güç olarak görmeye devam etmekte ve mevcut koşullarda bir kara operasyonuna ‘olur’ vermemektedir.

Peki, bu tabloda Kılıçdaroğlu’nun CHP’si nerede durmaktadır?

Kılıçdaroğlu, AKP-Erdoğan iktidarının PYD’yi “terör örgütü” olarak gören yaklaşımını destekleyen açıklamalar yapmaktadır. Kılıçdaroğlu, AKP-Erdoğan’ı sıkıştırmak adına, PYD Eş Başkanı Salih Müslim’in 2014’te Ankara’da devlet heyetleri ile yaptığı görüşmeleri hatırlatıyor. “Erdoğan, terör örgütü liderinin önüne kırmız halı serdi. Savcıları göreve çağırıyorum” diyor. Kılıçdaroğlu, “Erdoğan’ı sıkıştıracağım” derken aslında kendini ve partisini tam da AKP-Erdoğan’ın savaşçı politikalarının destekçisi haline getiriyor.

PYD, Rojava’da IŞİD barbarlığına ve diğer cihatçı çetelere karşı bütün halkların kurtarıcısı olmuş bir örgüt. Rojava’da bütün inanç ve milliyetlerden halkların demokratik kantonları birlikte kurmalarının öncülüğünü yapmış. Bugüne kadar verdiği mücadeleyle bütün dünya halklarının sempatisini kazanmış. İşte bu örgüt, AKP-Erdoğan’a göre “en büyük tehdit”-ki bu örgütün Türkiye’ye karşı hiçbir saldırı girişimi olmadığı gibi, örgütün liderleri her fırsatta Türkiye için tehdit olmadıklarını açıklıyorlar. Gelin görün ki, 2014 Ekim’inde “PYD terör örgütü değil. Vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum” diyen Kılıçdaroğlu, şimdi PYD’nin “terör örgütü” olduğunu söylüyor. Birileri çıkıp “ee sen de 2014’te ‘PYD terör örgütü değildir’ diyordun” dese, söyleyecek lafı yok. Oysa CHP ve Kılıçdaroğlu’nun Suriye savaşının başladığı tarihten itibaren yaptıkları en doğru iş, PYD’nin bir “terör örgütü” olmadığını söylemeleri ve müdahaleye karşı durmalarıydı.

Sormak gerekiyor: Acaba Kılıçdaroğlu bugün neyin muhalefetini yapıyor?

“PYD, terör örgütüdür” diyerek ulusalcıları, Ergenekoncuları kazanacağını sanıyorsa, büyük bir yanılgı içerisinde. Çünkü onlar çoktan AKP’nin savaş arabasına binmiş durumdalar. Peki, bu muhalefet tarzı ile savaş önlenebilir mi? Tam aksine, bu yaklaşım AKP-Erdoğan’a “buyurun Suriye’ye girin, ben sizin arkanızdayım” demenin ötesinde bir anlam taşımıyor. Uzun lafın kısası Kılıçdaroğlu, “AKP-Erdoğan’a muhalefet yapayım” derken, kendini ve partisini onların ülke içindeki ve Suriye’deki savaşçı politikalarının destekçisi haline getiriyor.

Bizler, CHP içinde hem ülke içindeki, hem de Suriye’deki savaşa karşı emek, barış ve demokrasi güçleriyle birlikte tutum alan geniş kesimlerin olduğunu biliyoruz. Ama şunu da biliyoruz: Bugün ülke önemli bir eşikten geçerken Kılıçdaroğlu kafasıyla CHP’nin ‘yeni Osmanlıcı’ların savaşçı politikalarına yedeklenmesine seyirci kalınırsa, yarın herkes için çok geç olacak!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...