Sınırlar, kökler, kavramlar
Fotoğraf: Envato
Soğuk mu soğuk bir ocak öğlesi. Güneş ne kadar sevecen görünüyor ama hava buza kesiyor. Kristal gece değil, 24 saat kristal gün, kristal aylar yaşanıyor.
Hrant Dink öldürülmüş. Öldürenler kendisini Türk milliyetçisi sayıyor.
Uğur Mumcu öldürülmüş. Öldürenler kendisini büyük bir olasılıkla Türk-İslam veya başka tür CIA’ci sayıyor.
Gaffar Okan öldürülmüş. Öldürenler kendisini İslamcı, Hizbullahçı sayıyor.
Kürtler çok çok ölüyor. Öldürenler kendisini milliyetçi sayıyor. Bazı Türkler öldürüyor. Bazı Kürtler de öldürüyor. Hemen hepsi kendisini milliyetçi sayıyor. ABD’liler, İngilizler, Fransızlar, Almanlar… Ortadoğu halklarını öldürürken kendilerini Hıristiyanlıkla harmanlanmış milliyetçi sayıyor.
Yanı başımızda kurşunlanmamış bina ev kalmamış. Kardeşimiz kardeşimizin evini bombalıyor.
Sokakta, Anadolu sokaklarında beyaz bayraklı insanlar vuruluyor.
Beyaz bayrak kime gösteriliyor? Türk askeri ve polisine mi? Kim kimi vuruyor?
Sokak ortasına terk edilmiş cesetler. Çocuklar sokaklarda ceset taşıyor. Anneler çocuklarının cesetlerinin yanına çökmüş. Şehre ceset kokuları siniyor.
Hemen her şehirden her gün cenazeler kalkıyor.
TIR’lar geçiyor. Beton duvarlar örülüyor Suriye sınırına. Ufuk gözükmez oluyor. Sınırlar ve kavramlar yükseliyor.
Savaş hukuku bile işlemiyor. Vicdanlar zaten sağırlaşmış, kamplaşma vicdanları kilitliyor.
İnanamayacağımız kadar, inanamadığımız kadar ağır bir süreç yaşanıyor. İnsanlar yaralılarını hastaneye götürmek için beyaz bayrak gösteriyor?
Kanla sulanmamış toprak vatan değildir.
Kanla sulanan kimin vatanı? Kim kimi vuruyor?
Nereye beton döşeniyor?
Sınırlar sidik kokusuyla mı ayrılıyor doğadaki yakın türler arasında. Bu işediğim alan benimdir diyor çakallar, bir diğeri giremez?
Ya girerse? Ya sınırı tanımazsa?
Ne kadar yüksek duvar örsen, kuşlar, hatta karıncalar bile dinlemiyor.
Yarı başkan hırslı ve kararlı. Sınırlara uymayanın, sınırları tanımayanın kökünü kazıyacağım!
Kim bu sınırları tanımayan? Kim yeni sınırlar örmeye çalışan? Sınır mı güzel sınırsızlık mı? Ortak kök ne?
Sınırda olan, hatta sınırın dışında olan ortak kökten olmayan mı?
Suudilerle kök ortaklaşıyor hemencecik, hepimiz “Müslüman’ız!”.
Anası Türkçe veya Kürtçe konuşan Müslüman değil mi?
Müslüman olmayan ne kadar çok dünya nüfusu var. Fırsat bulununca kökü kazınacak. Müslümanlardan müteşekkil tertemiz bir dünya kurulacak.
Kök ne?
Aklını kullanmayı beceremeyince başvurulacak araçlara ihtiyaç var. Kök paradigma akılsız insanın çaresiz kalınca, çaba göstermeksizin kolayca başvurduğu “büyüklük” aracı sayılır. Milliyetçi, vatanperver, Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Türk, Kürt vb.
Ne büyük?
Sınırlar ne büyük değil mi? Herkes bir diğerine sınır koyuyor, araya kilitler vuruyor.
Kavramlar büyük. Doğası öyle. İçine çok şey giriyor. Neresinden çekersen sünüyor. Çok büyük oluyor. Küçük kavram olur mu? O, olsa olsa ayrıksı bir şey olur, özden esastan olmaz da yandan olur, ilinek olur, hatalı olur, özel isim olur. Özel isim kavram olmaz.
Kavram küçülünce çoğunu dışa alır. Küçülür, ayırır.
İnsanların kavramlara ihtiyacı var.
Kavram aynı büyük bir aile, büyük bir kabile gibi.
Ancak kavram çok büyüyünce de kavramlığını yitiriyor.
Bak Schengen vizesinin haline, bir iki milyon Ortadoğulu ölebilir ama AB ülkelerine sığınırsa Schengen vizesi ölür. Sığınmacı zaten ölümle yüz yüze. Takdiri ilahi.
Kök tutkal oluyor, insanın sınıra ihtiyacı var. Bütün dünyayı sınırsızca düşününce düşünemiyoruz.
Küçük beyinler düşünemiyor sınırsızca.
Akıl sınırsızca düşünebiliyor ama akademisyenler sınırsızca düşünmemeli.
Başkan sınır tayincisi. Hart hurt memleket kaşınıyor. Herkes ortak sınırda buluşturulacak, buluşamayan temizlenecek.
Her şeyin bir sınırı ve sahibi olmalı?
Aklın kategorilerine eklenmeli bu sınır meselesi.
Başında bekçi de olmalı mı? Sınırlar namus mu? Namus ne? Sınırlar ne? Üç beş zavallı insancık beyaz bayrak gösteriyor. Vurun bizi anlıyor başkan, general, şerif, tanklar tüfekler. Canlı ne varsa, sınırı geçen vurulacak, vuruluyor. Sınırın içinde av devam ediyor. Avlar sınırlar karışıyor.
Sınırsızlık iddiasındakiler ne kadar çok sınır çiziyor. Sınırlar delik deşik. Binalar delik deşik. Çocuklar analar vatan ülke delik deşik. Irka dine dayalı milliyetçilik ne çok insan vuruyor.
Sınırsızlık salt akla ait, beden gerçeklerle sınırlı kalıyor. Hava soğuk mu soğuk, bahara yakındır. Sınır ve sınırsızlık paradoksu, devrimleri daim kılıyor, devrimler yakındır.
- Fütüvvet teşkilatı: Meslek lisesi değil dinci fedailik ocağı 22 Mart 2024 04:57
- AKP ve MEB mesleki eğitimin sırrını çözdü: Fütüvvetnameler ve baş ahilik dönemi 15 Mart 2024 04:43
- Patriyarka ve öğrenci açlığı sorunu: Niteliksiz okullar, meteliksiz veliler, kadınlar, çocuklar 08 Mart 2024 05:05
- Türkiye'de felaketlerin faktörlerinden öte aktörleri kimler? 01 Mart 2024 04:46
- Felaketler çağı ve Türkiye'nin felaketler dönemi 23 Şubat 2024 04:46
- Depremde Hatay’da ölüm sayısı ne kadar? Hatay’a, Adıyaman’a, Malatya’ya resmen ayrımcılık mı yapılıyor? 16 Şubat 2024 04:39
- Afetin, nemacılığın, timokrasinin ‘utp-usta öğreticilik’ hali: 890.920 09 Şubat 2024 04:53
- Deprem ve ülke yönetimi: Mütaşerik yönetimin ağır sonuçları 02 Şubat 2024 04:48
- "Karakter eğitimi" nedir: MEB, Bakan Tekin 1.3 milyon işçi çocuğu unuttu, "Çocukları bari tatilde çalıştırmayın" 26 Ocak 2024 04:45
- Davos, yerel seçimler ve yoz milliyetçilik çağı: Paranın satın alma gücünün satın aldığı tin ve insanlık 19 Ocak 2024 04:50
- MEB'in yüzüncü yıl raporu gerçeklik korkusu: İçinde Mustafa Kemal hiç geçmiyor 12 Ocak 2024 04:47
- 2024'ün dört günü: Anayasa'nın, hukukun, bilimin, eğitimin, barışın, yurttaşlığın lağvedilmesi 05 Ocak 2024 04:27