23 Ocak 2016 00:51

Bir işçi ölür...

Bir işçi ölür...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Beşiktaş’ın yapımı devam eden stadında, Şahin Aydın isminde bir işçi iskeleden düşerek hayatını kaybetti. Aynı gün siyah-beyazlı ekibin yeni transfer ettiği kaleci Denys Boyko İstanbul’a geldi. Havaalanında yüzlerce taraftar Boyko’yu karşıladı. “Beşiktaş için ölmeye geldik” gibisinden son derece anlamlı(!) sözler içeren şarkılar eşliğinde... 

Ahh tabii gündemde, alarm veren mali yapısı yüzünden Galatasaray’ın Avrupa kupalarından men edilme tehlikesi gibi çok “önemli” bir konu daha vardı. Heyecan verici(!) transfer haberlerinin ve Galatasaray’a gelebilecek ceza gibi ciddi(!) gelişmelerin yanında bir işçinin hayatını kaybetmesi kimin ilgisini çekerdi ki?..

Boyko’yu karşılayanlar “ölmeye geldik”li şarkılar söyleyedursunlar, Beşiktaş için birisi gerçekten ölmüştü ancak sınıfsal konumu yüzünden, ne ilgi toplayabilmiş ne de gündemde yer bulabilmişti. Her fırsatta, dünya çapında ses getireceği, “görkemli” görüntüsüyle muazzam bir “gurur” kaynağı olacağı dile getirilen bir stadın yapımında ter döken işçilerden birisi hayatını kaybetmişti. Hiç değilse bu büyük lafların hatırına daha duyarlı, daha vicdanlı olunabilirdi. Ancak ne yazık ki duyarlı ve vicdanlı olma haliyle ilgili beklentilerin karşılık bulmadığı zamanlardayız. Bu ölüm, nasıl bir haber değeri taşıyabilirdi ki?.. Sıradan bir “iş kazasıydı” işte!.. Hani o, sık sık olanlardan......

Beşiktaş’ın inşaat işlerinden sorumlu yetkilisinin açıklamasına göre şantiyede asla bir ihmal ve eksiklik söz konusu değildi. Bir kaza olmaması için her türlü güvenlik önlemi alınmıştı. “Bütün önlemlere karşın bir kaza olmuşsa bunun sorumlusu işçinin kendisidir” demeye getirmişti lafı. Üstelik şantiyede sürekli olarak 2 adet iş güvenliği uzmanı denetim görevi yapıyordu. Daha ne olsundu. Ama işte bunların hiçbirisi bir işçinin 20 metre yükseklikten düşerek hayatını kaybetmesine engel olmaya yetmemişti... 

Peki denetim, çalışanlara ekipman sağlamaktan mı ibaretti?.. İşçinin kendi güvenliğini tehlikeye sokabilecek ihmallerde bulunmasına ve yüklendiği riski büyütmesine fırsat vermemek denetim kapsamına girmiyor muydu?.. “Biz bareti, kemeri verdik, gerisi işçinin bileceği iş” demek sorumluluktan kurtulmaya, vicdani rahatlık sağlamaya yetiyor muydu?.. 

Ama tabii bunlar kimin umurunda ve işçi dediğin nedir ki?.. Onlar, ter dökerken bir yandan da düşük maaş, güvencesizlik, elverişsiz çalışma koşulları gibi dayatmaları göğüslemek zorunda kalan, hatta zaman zaman hayatını kaybeden insanlar. Ölmeleri muktedirler açısından pek sorun teşkil etmiyor. Nasıl olsa ölenlerin yerini dolduracak daha pek çoğu var geride... 

Hem zaten, işçilerin fıtratında ölümle yüz yüze gelme ihtimali yüksek değil mi?..

Her ne kadar özel güvenlikçilerin basının görüntü almasını engellemesi mideleri bulandırsa da düpedüz kazaydı işte. Konuyu eşelemeye gerek yoktu...

Taraftarlar ve medya ise tamamen kendi havasındaydı. Onlar tümüyle yeni transfer Boyko’ya ve bundan sonra yapılacak diğer transferlere odaklanmışlardı. Böyle acılı bir günde, gerçekleşen ve gerçekleşmesi umut edilen transfer haberlerinin coşkusuyla kendinden geçen taraftarların görüntüsü daha bir tiksinti vericiydi... 

İşçi, emekçi katliamlarının, “iş kazası” etiketiyle normalleştirildiği ve bu katliamların sorumlularının asla bulunmadığı bir ülkede yaşıyoruz...

Yeri gelmişken bir kez daha hatırlayalım... Bundan yaklaşık 1.5 sene önce, Sabah gazetesi Muhabiri Erkan Koyuncu’nun Galatasaray antrenmanını izlemek üzere gittiği Florya tesislerinde demir kapıya sıkışarak hayatını kaybetmesinin sorumluları da bulunmadı. Bulunacağa da benzemiyor...

Her türlü pislikle iç içe olunca, futbola kan bulaşması da kaçınılmazlaşıyor...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...