18 Ocak 2016 01:00

Erdoğan'ı kimler başkan yapacak?

Erdoğan'ı kimler başkan yapacak?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Düşünün ki aydın, akademisyen, sanatçı… kimliği ne olursa olsun ‘barış’ diyen herkesin rejimin başı tarafından “vatan haini”, “terör destekçisi” ilan edilip haklarında gereğinin yapılması talimatının verildiği bir süreçten geçiyoruz. İşte darbe döneminde yapılmış olan 1982 anayasasındaki hukuk ilkelerinin bile uygulanmadığı böylesi koşullarda yeni bir anayasa yapılması tartışması yürütülüyor. Yeni anayasa konusunda CHP ve MHP ile görüşen Başbakan Davutoğlu, daha en baştan sudan gerekçelerle HDP ile görüşmesini iptal etmişti. AKP’nin yeni anayasadan anladığının başkanlık sistemine geçişi sağlayacak bir anayasa değişikliği olduğu sır değil. CHP ve MHP’ye sorarsanız, Kürt sorunu başta olmak üzere demokratikleşme bakımından öncelikli sorunların çözümü önünde engel oluşturan anayasanın ilk 4 maddesi tartışma konusu bile yapılamaz. Dolayısıyla böylesi bir anlayışla yapılacak anayasanın neresinin yeni olduğu/olacağı sorusu daha en baştan yanıtsız kalıyor.
Topyekûn bir saldırı ve karalama kampanyasının hedefi olan HDP, bu tabloda görüşü dahi sorulmayan parti konumunda bulunuyor. Ama hiçbir şey ulusalcı ve ‘ulusalcı sol’ çevrelerin eski histeriyi canlandırmasını engellemiyor: HDP, başkanlık konusunda AKP ile pazarlık yapıyor!
Burada Aydınlık, Sözcü gibi gazeteler ve yazarlarıyla tartışmak, zaman kaybından başka bir şey olmayacağı için onları geçiyoruz. Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet’ten Orhan Bursalı “RTE-HDP ittifakı olabilir mi?” başlıklı yazısında HDP’nin “ver özerkliği, al başkanlığı” formülüne hazır olduğunu söylüyor. Ardından da “Türkiye’nin gerçekten demokratikleştirilmesi sorunu”nun “Kürtlerin partilerini ve mücadelelerini ilgilendirmediği”ni ekliyor. Aynı günlerde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da HDP’nin özerklik konusunda güvence verilmesi karşılığında başkanlık için AKP’yi destekleyeceği konusunda güçlü işaretler olduğunu iddiasını gündeme getiriyor. Kılıçdaroğlu, bu iddiasını gündeme getirdiği konuşmasında HDP’nin başkanlığa karşı olduğunu çok açık ve net bir şekilde açıklaması gerektiğini söylemekten de geri durmuyor.
Burada doğrudan başkanlıkla ilgili olmasa da ulusalcıların ve “ulusalcı sol” çevrelerin AKP ile anlaşmaya hazır olmakla itham ettikleri Kürt hareketine ve Kürt sorununa yaklaşımlarını anlamak bakımından CHP Parti Meclisi üyesi de olan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun ‘Barış için Akademisyenler’le ilgili açıklamalarını hatırlatmak gerekiyor. Feyzioğlu, “Devlet yıkılırsa herkes, hepimiz altında kalırız” diyerek “devlete sahip çıkmak” adına AKP’nin Kürdistan’daki savaş politikasını sahiplenmekle yetinmiyor, bu politikayı eleştirenleri “mütareke döneminin işgal altındaki İstanbul’un sözde aydınının kalıntıları olarak niteliyorum” diyor. Ulusalcılık ve Kürt düşmanlığı Feyzioğlu gibilerinin genlerine o kadar işlemiş ki, bugün “çökerse altında kalırız” dediği rejimin dün savundukları eski rejim olmadığının farkında bile değiller.
Orhan Bursalı’nın Kürtlerin sadece kendileri için demokrasi istediği iddiası da hiçbir nesnel dayanağı olmayan ve en az Feyzioğlu’nun Kürt düşmanlığı kadar histerik bir yaklaşımın ürünüdür. Burada uzun uzadıya karşılaştırma yapmaya gerek yok. Sadece CHP kendini “laikliğin bekçisi” ilan ettiği halde, seçimlerde diyanet ve inanç özgürlüğü konusunda CHP’nin dillendiremediği talepleri programına alması nedeniyle HDP’nin hedef yapıldığını hatırlatmak, bu iddianın temelsizliğini göstermek için yeter de artar. Bunu da bir tarafa bırakalım ve dediğimiz gibi hiçbir dayanağı olmadığı halde Bursalı’nın Kürtlerin sadece kendileri için demokrasi istediği iddiasını doğru kabul edelim. Peki, böyle olsa bile Kürtlerin mücadelesinin başta Aleviler olmak üzere farklı toplumsal kesimlerin kendi talepleri için mücadele zeminini genişlettiğini kim inkâr edebilir? Demek ki, böylesi bir durumda bile yapılması gereken Kürtlere saldırıyı meşrulaştırmak değil, farklı toplumsal kesimlerin Kürtlerle mücadelesinin birleşmesini sağlamak olmalıdır.
Ya Davutoğlu ile görüşmelerinde muhabbet görüntüleriyle ‘olgun devlet adamı’ rolünü oynamaya çalışan Kılıçdaroğlu’na ne demeli? Kılıçdaroğlu’nun HDP’ye ne yapması gerektiğini söylemek yerine önce kendisinin ne yaptığına/yapması gerektiğine bakması gerekmez mi? Bugüne kadar Erdoğan’ın başkanlığına karşı en açık tutum alan HDP ile ilgili dayanaksız iddiaları gündeme getirmek en çok kimin işine yarar acaba? Ya da şöyle söyleyelim, yeni anayasa konusunda AKP’nin dayatmalarına karşı birlikte en çok hareket edebileceği parti olan HDP’yi daha en baştan karşısına almak CHP’nin işine ne kadar yarar?
Uzatmaya gerek yok. Bugün eğer Erdoğan başkan olacaksa, onun işini en çok kolaylaştıranlar başkanlık pazarlığı iddiası üzerinden Kürt hareketini hedef yapan ulusalcı ve ‘ulusalcı sol’  çevreler olacaktır. Çünkü bugün gündeme getirdikleri iddialar, ‘tek adam-tek parti’ düzeni karşısında Kürt hareketi ile ülkedeki emek ve demokrasi güçlerinin mücadelesinin birleştirilmesini engellemeye hizmet etmektedir. Ne yazık ki bu çevreler AKP-Erdoğan’ın amaçlarına ulaşmasını kolaylaştırmanın ötesinde Kürtler yalnızlaştırılıp yenilgiye uğratıldığında kendilerinin de bu rejimin hedefi olmaktan kurtulamayacaklarını görmüyorlar, görmek istemiyorlar. Oysa bugün ülkenin geleceği konusunda zerrece kaygısı olan herkes için; fiili olarak inşa ettiği yeni rejimi yeni anayasa ile kurumsallaştırmak isteyen ve her geçen gün bütün emek, barış ve demokrasi güçlerine saldırısını arttıran ülke gericiliğine karşı ortak mücadelenin koşullarını yaratmanın dışında bir çıkar yol bulunmamaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...