Siyasi suçun toplumsal cezaya dönüştürülmesi
Fotoğraf: Envato
Silivri’de yıllarca haksız yere yatmış olan mağdurlar şimdilerde çok da haklı olarak tazminat davasına yönelmekteler. Mağdurların dava hakkı kutsal olup, tazminat almaları haklarıdır. Bu arada yaşanan ölümlerin telafisi ise, maalesef, imkansızdır. İşin bu boyutuna söylenecek bir şey olmadığı gibi, tam tersi, mağdurların bu yola yönelmeleri, hukukun ne denli siyasallaştırıldığı ve adaletten uzaklaştırıldığı konusunda toplumsal bilinçlenme, nasıl olacaksa(!), adına tasvip edilir bir gelişme olarak görülmelidir.
Ancak; bu konuda hukukçuların bizleri şu iki konuda aydınlatmaları gerekir, ki hukukun siyasallaştırılması ve böylesi durumlarda başvurulan tazminat yükümlülüğünün kime ya da kimlere raci olacağı konularında hem ikinci bir adaletsizlik yaşanmamış, hem de halk doğru bilince ulaşmış olsun. Bu iki konunun aydınlatılmasında kilit soru şu olabilir: Nasıl oldu da yıllarca tutuksuz, sonra da yargılama esnasında olmak üzere yıllarca fiilen hapiste tutulan insanlar tam bir gün dahi sürmeyen kısacık duruşma sonucunda beraat etti(rildi)ler?
Eğer bu insanlar suçlu idi ise, ne oldu da böylesi ani kararla özgürlüklerine kavuştular? Yoksa bu “hainler” hükümeti ortadan kaldırma kararından vazgeçtiler de âli devlet hepsini bağışladı mı! Bu konuda savcı ve yargıçlar, yani “cumhuriyet savcısı” olarak görev yapan savcılar ve “Türk Milleti adına” görev yapan ve karar veren yüce yargıçlar kılı kırk yararcasına yaptıklarına inanmak istediğimiz görevlerinde bir hata mı yaptı ya da bazı noktaları mı atladılar?
O dönemleri şöyle bir hatırlayalım, lütfen. Kimi siyasiler kalkıyor bu işlerin savcısı olduğunu hiç sıkılmadan telaffuz edebiliyor ve bugün yüzleri kızarmadan halkın arasına girebiliyorlar! Yine o günlerde, aydın mı karanlık mı belli olmayan bir güruh insan birlikte tempo tutarak içeridekiler aleyhine söylemedikleri ve yaymadıkları laf kalmıyor. Adeta güç gösterisi yapar gibi, tutuklama dalgalarında ordunun üst kademe personeli ve sonunda tüm ordu emri altında olduğu halde görev süresinde kıpırdamamış olan genelkurmay başkanı dahi, emekliliğinden sonra içeri alınabiliyor. Eğer genelkurmay başkanı bu denli suçlu idi ise, bağlı olduğu bakanlıktan sorumlu siyasi yönetici sütten çıkmış ak kaşık mı idi!
Genelkurmay başkanının gerçekten suçlu olması varsayımı altında, bağlı olduğu siyasi lider ya “uyuyor olmak” durumundan dolayı suçlu görülmeli idi, ya da bu muhterem zat, biraz edep gösterip, ülkenin sürüklendiği girdabın farkında olmamanın manevi cezasını istifa ederek kendi kendine vermeli idi! Böyle bir davranış sergilenemezdi, zira böyle bir davranış üstün siyasi ahlak gerektirir! Diğer yandan savcı ve yargıçlar bu denli hata yapmışlar ise, nasıl oluyor da bu insanlar korunuyor ve toplumun gözü önünde açıkça cezalandırılmıyor, rütbeleri sökülmüyor!
Gelelim tazminat meselesine.
Mağdur insanların talep ettikleri haklı tazminatın devletten alınıyor olması, kamu hizmetlerinin toplumsal bedeli olarak devlete ödediğimiz vergilerimizden ödenmesi anlamına gelmektedir. Genel teoriye göre, vergiler topluma bir yük yıkarken, bu yük, vergilerle finanse edilen kamu hizmetlerinin topluma sağladığı yararla telafi edilir. Kamu hizmetlerinde kalite ve kantite ayrı bir konu olarak, kamu hizmetinin ne olduğu hakkında genel bir kanaate sahibiz. Bu noktadan hareketle şu sorunun yanıtını bulmak zorundayız: Silivri mağdurlarının tazminat taleplerinin karşılanması bir kamu hizmeti midir?
Yanıt, açık ve nettir: HAYIR! Peki, o zaman siyasal erk hangi hak ve yetki ile kamu hizmeti verme vaadi ile vatandaşlardan topladığı vergileri, bir zamanlar hukuk marifeti ile pervasızca yürütülmüş siyasi dava mağdurlarının tazminat bedelini ödemede kullanabilmektedir? Hakkaniyetli olan; bu bedelin, söz konusu siyasi suçu işleyen siyasal kadroları işgal eden siyasiler ve toplumun kendilerine vermiş olduğu savcılık ve yargıçlık görevlerini böylesi iğrenç siyasi emellere hizmet edebilecek kadar istismar edebilen ilgili kişilerce şahsi servetlerinden ödemesidir.
Bu konunun parlamentoda muhalefet partileri tarafından bu boyutları ile tartışılması ve ilgililere mali külfet getirecek bir yasal çözüme gidilmesi durumunda ancak halkımızın vicdani bir nebze de olsa rahatlayabilecektir.
- Bir bayram yazısı 13 Nisan 2024 04:34
- Seçimden ekonomiye 06 Nisan 2024 05:34
- Hükümetin çarpık altyapı algılaması ülkeyi felakete sürüklemektedir 30 Mart 2024 04:50
- Enflasyon olgusuna bir de şöyle baksak 23 Mart 2024 04:45
- Halkın tercihi emperyalistinki ile örtüşürse! 16 Mart 2024 04:51
- Günlerin gerçek anlamları 09 Mart 2024 05:14
- İstanbul’un trafik sorunu ve seçimler 02 Mart 2024 04:40
- 47. iktisatlılar haftası 24 Şubat 2024 04:06
- Akademinin kaybı 17 Şubat 2024 05:55
- Seçim kızıştıkça görüntü hüzün veriyor 10 Şubat 2024 04:45
- Emperyalizmin böl-yönet siyaseti ülkeyi parçalar 03 Şubat 2024 04:53
- Emek sömürüsü ücretle bitmiyor 27 Ocak 2024 04:40