02 Ocak 2016 01:00

Yeni yıl ya da cama çarpan bir kuş kanadı

Yeni yıl ya da cama çarpan bir kuş kanadı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çürüyen bir diş gibi...
Eski yılı söküp, fırlatıp attık!
Dün itabariyle yeni bir yıla girdik...
   Bir çocuğun gülüşü...

İnsan böyle olsun istiyor; bir çocuğun gülüşü gibi bir yıl ve ondan sonraki nice seneler.
Yeni dilekler, yeni temenniler, büyük beklentiler içindeyiz.

Sırtlanların, çakalların, ‘dişine kan değmiş kutların’ yarattığı kan, revan, kir, kin ve garez yüklü atmosferinden çıkmak istiyoruz artık.

Okul sıralarının çocuk mahzunluğuna ihtiyacımız var.

Dil dil, gülüş gülüş, renk renk...

Büyük ustanın dediği gibi binbir çiçekli bahçedir bizim özlemini çektiğimiz.

Kapıları çalanın ne polis ne asker olduğu,

Ne korucu, ne JÖH, ne PÖH...

Ekranlarda, gazete sayfalarında, her yerde kulağımıza dolan ve ruhumuz kirleten, karanlık gölgelerden kurtulmak, ruhumuzu ezen, karartan yükü toplayıp, uçurumdan aşağı atmak istiyoruz.
Evleri dövenin top mermileri, çocukları, kadınları gözleyenin keskin nişancılar olmadığı bir dünya lazım bize.

Sütçü mü olur, babanene mi, nine mi, komşu mu... Postacı mı, bir mektup, bir çiçek mi...
Ya da cama çarpan bir kuş kanadı mı...

Karda tane arayan kıpır kıpır bir serçe mi...
Acıkan bir kedi, üşüyen köpek mi...
Ya da yağan karın altında kırıldı kırılacak bir dalın silkelenmesi mi...

İnsanın, doğanın, tüm canlıların yaşam hakkı için bir yaşam aramalı, güneşe dönmeli yüzümüzü.
Biliyoruz;

“Güzel günler gelmez bize,
Diyor işçi B,
Biz güzel günlere yürümedikçe!”
Bunu bilsek de yeni dilekler, büyük umutlar içindeyiz.
Zaten umut varsa, yaşam da mücadele de var.

Baksanıza yılın son günü nasıl da gözümümze soktu! Sonra yılın ilk günü... Israrla, öğretir gibi kah enginden kah yüksekten ses verdi... Bir kar boran fırtına, sonra ardından güllük güneşlik...
Baksanıza bir yandan kirlenmiş suratlar, kin ve nefret yüklü sırtlanların seyrinde sere serpe uzanmış insan cesetleri... Bir yanımız buza kesmiş.

Yakılmış yıkılmış evler, insan cesedi saklanan derin dondurucular, kanlı kaskatı soğuk bedenler... Sonra anne göğsünün ölüme beşik oluşu, yavrusuz anneler ve barikatlar ve bir yanda bitip tükenmeyen direnç...

Böylesi zamanların karamsarlığı da, mazaret arayışı da usandırıyor, dahası iç donduruyor.
Kımıldamayayım, üşüyorum diyenler, mevcutta donup kalanlar...

Ama...

Bir de taş atanlar var durgun suya... Hep eskiyle kavgalı, yeniyi kovalayan.

Halka halka büyüten, sınıf sınıf, katman katman sarsan...

Ve elbette; bin yılların dalgalarıyla pürüzsüzleşen yassı bir taşı arayıp bulan göz, dokunan parmak ucu, umudu ve aşkı yüklenen varlık, okyanusa fırlatan kol, düşleyen akıl, taşı sektiren güç, çarpan o yürekler oldukça, özgürlüğe yelkenler de açılır bir gün...

Bir şahin havalansa, dolaşsa kıpırtısız gök yüzünde, gövdesi güneşe çarpar, gölgesi şavkını yansıtır, yükseldikçe nokta halindeki gövdesi, büyür topraktaki gölgesi...

Yaşam böyle bir şey; arayış umudu, umut ve direnç geleceği besliyor.

Yeni yıl yeni umutlar, arayış ve dirençse; barış, eşitlik, özgürlük, demokrasi ve elbette sömürü ve baskıyı ortadan kaldıracak bir işçi ve emekçi düzeni arayışında olacağız; Yıkılmış zalimler dünyası, kurulmuş mazlumlar dünyası, çocuk gülüşleri için çırpınacağız.

Türkiye’de, hele bir de Kürdistan da yaşıyorsanız, ya da nerede olurasnız olun, olup biteni etinizde kemiğinizde hissediyor, ciğerleriniz sızlayarak, yüreğiniz kanayarak, çırpınarak yaşıyorsanız, yılın bir an önce bitmesini dört gözle bekler olursunuz!

Hele geride kalan 2015 gibi acı bir yılsa... Yalan, riya, katliam, hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk, komplo, darbe, hukuksuzluk, açlık, adaletsizlik, gözaltı, tutuklama, işkence, işsizlik, sefalet, ölüm, ayak oyunları, şiddet, kadın ölümleri, düzenbazlık ve daha bir çok melanetin fazlasıyla yaşandığı bir yılsa... Kalsın, üstü kalsın diyesiniz geliyor.

Güzel günlere ulaşmak uğruna direnç, mücadele ve haykırışın yüzü suyu hürmetine el sallamış olsak da; Çürümüş bir dişin bir an önce sökülüp, atılması ve yeninin doğuşu için sabırsızlanmamak mümkün değil.

Ancak değiştirme, dönüştürme çabası; yorumlamakla yetinmeme; yeniyi kurma azmi ve direnci gerek... Nerede mücadele varsa onun ateşi içinde olmak, yani barikatın bir yanında olmak gerek!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...