25 Aralık 2015 01:00

'Elektrik almak' ya da insanlıktan çıkmak

'Elektrik almak' ya da insanlıktan çıkmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Salon, yalnız ve bekar insanlarla doludur. Kürsüye sırayla çağırılanlar, kendilerini tanıtır. Onlar da bir süre önce eşlerinden ayrılmışlardır. Kimi topal olduğunu belirtir, kimi miyop olduğunu. İkili görüşmelerde de böyle benzerlikler yakalanmaya çalışılır. “Benim de burnum kanıyor”, “ikisi de sosyal bilimler mezunu” gibi. Amaç kısa sürede uyumlu bir eş bulmak ve onunla otelden ayrılıp şehirde yaşamaya başlamaktır. Bulamayanlar, ameliyatla bir hayvana dönüştürülür.
Esra Erol’la İzdivaç programının Cadılar Bayramı özel bölümü değil, Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos’un filmi The Lobster. Yani ıstakoz. İsim, filmin kahramanının, bir eş bulamazsa dönüşmek istediği hayvandan geliyor. “Çünkü ıstakozlar yüz yıldan fazla yaşar, aristokratlar gibi mavi kan taşır ve hayatları boyunca doğurgan kalır.” Bir de, David denizi çok sever. Kara mizahı, fanteziyi ve gerilimi birleştiren film, aslında yönetmenin dünyaca tanınmasını sağlayan çarpıcı filmi Köpek Dişi’nden beri izlediği çizginin bir devamı. Daha doğrusu ilk yarısı öyle, ancak giderek esprisini kaybedip klasik melodram özelliklerini göstermeye başlıyor.
Filmin geçtiği kara gelecekte, bekarlık yasaklanmış. David gibi karısı tarafından terk edilenlere, hatta eşi ölenlere 45 gün süre tanınıyor. Bu süre içinde bir otelde kalıp kendine uygun bir eş bulmak, bir de sirenler çaldığında tüfeklerle bekar avına çıkmak zorundalar. Bekar vurmak onlara süre kazandırıyor. Eş bulanlar, bir deneme süresinden sonra şehre gönderiliyor, ki orada vadesi dolmamış evlilik cüzdanlarını göstermeniz her an istenebiliyor. Bulamayanlar, “elektrik” alamayanlar, seçtikleri hayvanlara dönüştürülüyor, organlarının bir ameliyatla aktarılması suretiyle. Biriyle uyumlu olduğunu, yani önemli bir ortak özellik taşıdığını iddia edip yalan söylediğin ortaya çıkarsa, bunun da cezası var. David bunu deniyor, yalanı ortaya çıkınca da kaçıyor. Ormandaki bekarlar onu aralarına alıp gerilla eğitimi veriyor. Burada da ölene kadar bekar yaşamak zorunlu, cinsellik, flört, aşk yasak. Bekarların lideri, David’in aşık olduğu kadını kör edecek kadar ileri gidiyor. Yani, onunla yaşamak için, David’in de kör olması gerekiyor.
Son yıllarda dünya festivallerinde dikkat çeken ve Yeni Yunan Sineması olarak adlandırılan eğilim, komşuda krizin patlamasından önce bunalımı yansıtmaya çoktan başlamıştı. Karanlık (daha doğrusu soluk mavi) filmler, huzursuz ve baskı altında bunalmış kahramanları ve toplumları, açık politik göndermelerden çok duygularla ifade ediyordu. Aile içi şiddetle dolu ağır, karamsar filmler Köpek Dişi ile Avranas’ın Şiddet Güzeli, bu eğilimin en bilinen örnekleriydi. Güçlü duygular ve ideolojik belirsizlik Istakoz’da ana akıma iyiden iyiye teslim olmuş görünüyor.
Lanthimos, yine aile merkezinde, toplumsal baskı ve onunla çatışarak özgürleşen kahramanın trajik ve düşündürücü öyküsünü anlatıyor. Ancak bu kez, ilk İngilizce filminde, her şeye rağmen “aşk”ın kazandığı, yani esas oğlanla esas kızın ömür boyu birlikte olmasının zorunlu olduğu Hollywood tipi “izdivaç” finalde galip geliyor (en sonu belirsiz olsa da, ikinci yarı gözü yaşlı bir aşk-ı memnu). Çünkü ilk yarı herkese evlenip (üç?) çocuk yapmayı mecburi tutan bir iktidara dair politik bir kara komedi, ikinci yarı ise cinselliğin yasaklandığı bir çevrede aşık olan kahramanların acıklı hikayesi şeklinde. Bu iki yarı pek “uyumlu” bir çift de değil, üstelik. Yönetmen sistemden kaçışı ve direnişi en çok gösterdiği bu filminde çift olmayanları insan saymayan iktidarla, öpüşenlerin dudaklarını kesen direnişçileri eşitleyip, “O da... o da...” kolaycılığına kaçıveriyor. Kör olma metaforu Yunan sinemasında belki bizdeki kadar abartılmamıştır ama arabesk sinemanın şampiyonunu, hiç de tersine çevirmeden kullanmak, oldukça melodramatik. İzdivaç programlarını hatırlatışı ise ürpertici, çünkü onlardan çok daha karanlık ya da korkunç sayılmaz.
Filmde ıstakoz sohbetinin geçtiği yerde, otel yöneticisi çoğunluğun köpek gibi sıradan hayvanları seçmesinden yakınıp, ıstakoz fikrinin orijinalliğini övüyor. Köpeklerin gücüne gitmesin, kendi benzetmesiyle, film sonunda köpeğe dönüşmeyi seçiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa