19 Aralık 2015 01:00

Mesele hendek ve barikat değil Kürt sorunu

Mesele hendek ve barikat değil Kürt sorunu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şehirler tank ve top atışlarıyla sarsılıyor.
Ne Kobanê, ne Filistin, ne Irak, ne Suriye, tanklarla girilen bu şehirler Cizre, Nusaybin, Dargeçit, Silopi, Silvan, Sur ve daha birçok Kürt şehridir…
10 bin askerle köklü bir operasyona, Kürt’ü süpürmeye girişmiş bulunuyorlar. Her yer asker dolu, her yer kuşatma altında; Silopi’de olduğu gibi belediye binası askerlerce işgal edilip karargaha dönüştürülmüş bulunuyor.
Nerede “öz yönetim” lafı ediliyorsa oraya binlerce, on binlerce asker, tank, top yığıyorlar; sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor; ilçeler hedefe konuluyor ve orası günlerce, haftalarca tanklarla, toplarla dövülüyor.
“Teröristlerin hendek ve barikatlarını aşıyoruz” diyor, işgal ordularını aratmayan icraatlarıyla, zulümle, halkın meşru talebini zehirli bir algıya dönüştürmek ve katliamlarını alkışlatmak ya da milyonları etkisiz kılıp, kendi politikalarının esiri haline getirmek için her yolu deniyorlar.
Ama Kürt halkının haklı ve meşru talebi bastırılamıyor. Hendek ve barikatı da aşan başka bir aşamaya eviriliyor. Özerklik mücadelesi yeni bir nitelikle yayılıp yeni bir boyut kazanıyor.  
Kürt halkının demokratik hak talebi, demokratik öz yönetim biçimiyle, demokratik özerklikle, kendi geleceğini eline alma arzusu, tankla, topla, silahla, katliamlarla bastırılamıyor işte!
İktidarın, yüzyıllık iflas etmiş yöntemleri devreye sokuyor, darbe dönemlerinin uygulamaları, inkar, asimilasyon, tedip, tenkil politikaları uygulanıyor, ama halkın demokratik yönetim arzusu ve mücadelesi bastırılamıyor.
Ancak bu böyle izlenip, seyredilemez! Bir halkın imhasını hedefleyen, endişe verici bir aşamaya geldik ve bu gidişatı seyretmek AKP iktidarının işlediği suçlara ortak olmaktır. Kürt’ün demokrasiyi kazanma direnişinin desteğe dayanışmaya, demokratik dayanışmaya, devrimci bir ruha ihtiyaç duyduğu bir dönemden geçiyoruz. Ancak halkların ortak demokratik direnişiyle yol alabilir ve sorunu köklü çözebiliriz.
Silip süpürme operasyonuna sessiz kalınamaz. Eskiden ‘İnlerine kadar gireceğiz’ diyorlardı, Kürt’ü ve direniş güçlerini aşağılayarak; ‘İnlerine girip fare gibi boğacağız’ diyorlardı.
Davutoğlu, şimdi “Bütün o ilçeler terör unsurlarından mahalle mahalle, ev ev, sokak sokak temizlenecek” diyerek Kürt halkının demokratik talebi ve direnişini terör, terörizm olarak tanımlayıp, kirli hesaplarını açığa vuruyor.
Türkiye halkları etkisiz kılınarak; savaşa endeksli, ezmeye yok etmeye kurgulanmış analizler yapılıyor. Kürt’ü anlamak, bir halkın demokratik hak ve özgürlük taleplerini, eşit ve özgürce, tüm diğer halklarla birlikte eşit koşullarda yaşama arzusunu ısrarla kriminalize, linç etmek istiyorlar.
Kürt il ve ilçelerinde İsrail askerlerinin, IŞİD canilerinin sergilediği görüntüleri aratmayan bir tabloyla karşı karşıyayız ama dönüp dolaşıp hendekler, barikatlar üzerinden fırtına koparılıyor, gerçek ters yüz ediliyor. Hendeklerin üzerinden aşırtılan tank ve top atışlarının mazur gösterilmek, hatta alkışlatılmak istendiği görmezlikten geliniyor. Türkiye halkları hendek ve barikatlar üzerinden teslim alınmak, Kürtler yalnız bırakılmak isteniyor. Demokratik ve meşru talep uğruna süren direnişin, Kobanê’de olduğu gibi güçlü bir dayanışmaya mazhar olmasının önüne geçmek için ırkçı, şoven, milliyetçi, dinci tüm kozları kullanarak, Türkiye halklarını politikalarının esiri haline getirmek istiyorlar.
Kimileri de “Hendekler kazılmasaydı, böyle olmazdı” diyerek sığ izahatları derin analizler gibi sunmaya çalışıyor.
Sorunun hendek ve barikatla izah edilemeyecek kadar derin olduğu bilinmesine rağmen hendekler birer tuzağa dönüşüyor. Sorunun hendek, barikat meselesi olmaktan çıkıp, bir halkı yok etme konseptine dönüştüğünü görmüyor, göremiyorlar.
Ve açıkça belirtmek gerekir ki, Türkiye halklarının sessizliği, demokratik, devrimci tutumun zayıflığı hepten kaygı vericidir. İşçiler, kamu emekçileri, gençler, kadınlar, sendikalar, meslek odaları; DİSK, KESK, TMMOB, TTB, TÜRK-İŞ’in bir bölüm sendikaları, emek ve demokrasi güçleri, sol ve sosyalist partiler, ve hatta CHP ses vermeli, demokratik direnişin mevzisi kurulmalıdır.
Dün Diyarbakır’da DTK, DBP, HDK, HDP ortak bir basın açıklamasıyla bir duruş sergiledi. Türkiye’nin batısı da böylesi bir tutum alıp, güçlü bir adım atabilir.
Zira bu zayıf demokratik tutum ve dayanışma zayıflığının; Cumhurbaşkanı, Başbakan ve devlet erkanını çığırından çıkardığı görülüyor. Peş peşe yapılan açıklamalar, uygulanan politikalar ve pratik, eğer batıdan güçlü bir barikat oluşturulamazsa, Türkiye’nin daha da vahim bir sonuca sürüklenmekten kurtulamayacağı görülüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa