19 Aralık 2015 01:00

Sistemin ilginç ve garip mantığı

Sistemin ilginç ve garip mantığı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şöyle bir örnekle başlayalım. Hepimiz eğitim faaliyetini destekleriz ve bu alanda yapılan harcamaları olumlu karşılarız. Üstelik de, eğitim derken aklımıza kültür ve genel becerimizi yükseltmek değil de, daha çok iş bulmak ve istihdam edilmek gelir. Yani, eğitim alanımızı ve eğitim kurumumuzu seçerken ileride girmeyi tasarladığımız, yani kendimizi sömürüye sunduğumuz iş alanı gelir. Lafı fazla uzatmadan açıkça söyleyelim ki, eğitim alarak istihdam edilmeyi, sömürülmeyi tasarlıyoruz.
Buraya kadar her şey doğru diyemeyeceğim. Zira, yukarıda ima ettiğim gibi, istihdam alanında ne kadar çok aynı ya da benzer düzeyde eğitim almış insan sayısı olursa, istihdam olanaklarının sabit kaldığı varsayıldığında ücretler o denli düşer. Kısacası, aldığımız eğitim, hem çalışanın gelirini düşürür hem de iş bulma alanlarının genel ücret düzeyini geriletir. Peki, hal böyle ise, eğitimden vazgeçmek mi gerekir, diye düşünebilir miyiz! Tabii ki, hayır. Bu çelişkiyi tercihlerimizin nasıl sistemik kalıplar arasında sıkışırken, aslında sistemi beslediğimizi göstermek için ortaya koydum. Başka bir deyişle, kendimizi korumaya alırken ya da zannederken attığımız her adımda karşımıza bazen melek görüntüsünde bazen de görüntü vermeden kapitalizmin haşin yüzü çıkar.
Şimdi gelelim son asgari ücret zammına; ABD Merkez Bankasının faiz artırımı ve yeni bütçe görüşmeleri sonucunun ekonomi üzerindeki olası etkilerinin emekçiler ve sermaye tarafından nasıl algılandığı ve üzerinde oynanacağı konusuna. Tüm çalışmalar emek verimliliği ile ücret artışı arasında ücretler aleyhine ciddi bir açık olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer bir deyişle, ücretlerin artırılabileceği bir alan bulunmaktadır ve bu artışın, sömürüyü ortadan kaldırmayacak olmakla beraber, biraz hafifleteceği ve fiyatlara da yansımayacağı açıktır. Ne var ki, piyasa güç ilişkisi ortamı olduğundan kimsenin böylesi hesaplara dayalı olarak,  kapitalizme özgü de olsa, bir nebze adilane davranacağı akıllara gelmemektedir. Daha doğrusu, sermayenin işine gelmemektedir.
ABD Merkez Bankasının faiz artırımı çok önemli değil, ama adı “faiz artırımı” olduğundan, maliyetlerde artış unsuru olarak algılanır. Maliyet unsurlarının herhangi birinde görülen artışın oranı ve nihai maliyete yansıma katsayısı hiçbir şekilde dikkate alınmadan fiyatlara, piyasanın izni çerçevesinde yansıtılır. Kimse de bunun hesabını yapmaz, yapamaz, yapsa da böyle bir hesap hiçbir işe yaramaz. Aynı şekilde, asgari ücretin dişe damağa dokunamayacak derecede zamlanması da sermaye için ciddi bir artıştır. Ağlanır, sızlanır; bu artışın şu fondan veya vergi indiriminde karşılanması gereği gibi dahiyane buluşlarla hükümetin karşısına çıkılır, ilginçtir ki, eylem falan yapmaya da gerek kalmadan, bu çabalar fevkalade sonuç verir. Kaldı ki, zam nominal olduğundan fiyat artışı ile erimeye mahkumdur.
Yeni bütçede kuşkusuz bazı vergi kalemleri üzerinde oynanacaktır. Diyelim ki, motorlu taşıtlar vergisinde bir artış yapılırsa, ki bu zam biraz da otomatik olarak yapılacaktır, böyle bir artış lafı dahi sermayeyi ayağa kaldırmaya fazlasıyla yetecektir.
Görülüyor ki, üretim maliyet unsurlarından birine, hatta doğrudan üretimin içine girmeyen herhangi bir ürüne yapılan zam, sermaye tarafından ürün fiyatının artırılması için uygun ve kaçırılmaması gereken ortam olarak algılanır ve ona göre harekete geçilir. Böylesi hareketlenmede bazı girdilere yapılan zam oranı ile piyasadaki fiyat artış oranları arasındaki fark nominal olarak kâr hanesine yazılır. Peki, ücretlerin yükseltilmesini istemeyelim mi? Hayır, böylesi mazoşist davranış söz konusu olamaz, böyle davranmak kişilik bozukluğudur. Buradaki amacım da, eğitim hizmeti ve bu amaca tahsis edilmiş harcamalar ile ilgili görüştekine benzer çelişkiyi ortaya koymaktır. Hal böyle iken, emekçi partisi olmayan ve emekçiyi düşünmeyen bir siyasi örgüte emekçinin oy vermesi de fevkalade düşünülmeye değer bir davranış tipidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...