21 Kasım 2015 00:52

İstikrar ve kur

İstikrar  ve  kur

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP’nin yüzde 49 oyla birinci büyük parti olmasının istikrar beklentilerini yükseltiyor şeklinde algılanması ve kurun gerilemesinin istikrarın kanıtı olarak görülmesi, kanımca, çok ciddi bir yanılgıdır. Bu görüşümü kıyamet tellallığı olarak değil, fakat AKP’nin siyaset yapma felsefesini irdelemek adına sergiliyorum. 
Bir sistemin bir anda istikrarlı olması ya da istikrarlı imiş gibi algılanması onun uzun vadede istikrarlı olacağı anlamına gelmeyebilir. Oysa istikrar uzun vadeli planlamalar için gerekli bir koşuldur. AKP’nin gerek şimdiye kadar izlemiş olduğu gerekse bundan sonra da izleyeceği anlaşılan politikalar çok temel nedenlerle istikrar vadedici özellik taşımamaktadır.

Birincisi, sosyal ve kültürel sistemde çok köklü değişiklikler yapmaya yönelen parti, giderek çok daha yoğun toplumsal tepki oluşturma potansiyeli taşımaktadır. Olası toplumsal tepkiler karşısında iktidarı alan ve gücünü hiçbir çevre ile paylaşma etiği taşımayan diktatör eğilimli yönetimin giderek ağırlaşacak ve yoğunlaşacak baskılamalara yönelme olasılığı çok yüksek gözükmektedir. Bu durumda, “baskılama-tepki-baskılama” süreci istikrar bozucu unsur olarak devamlı devrede olabilecektir. 

AKP’nin yüzde 49 gibi gerçekten yüksek oy oranının ne miktarının kemikleşmiş ne miktarının ariyeten verilmiş oy olduğunu fazla dikkate almadan amaçlarını kotarmaya kalkarken toplumun üç önemli yumuşak karnı üzerinde çok tehlikeli biçimde manevra yapmaya yönelmektedir. Söz konusu üç alandan biri cehalet, ikincisi cehalet üzerinde yükselen işsiz gençlik, üçüncüsü ise felsefi ve akılcı açılımdan giderek şekle dönüştürülerek halkın kutsal duygularını sömüren ve gerçek dindarları rahatsız edici olduğu kadar aynı zamanda da fanatik üretme eğilimi taşıyan siyasal dincilik alanlarıdır. Bu üç alan zaman içinde çok rahatlıkla partinin denetiminden çıkarak, kendi yaratıcılarını da imhaya yönelebilecek tehlikeli bataklıklardır. Cehalet üzerinde yükselen dincilik, Ortadoğu ya da İslam markası olarak görülen ve giderek yaygınlaşan “canlı bomba” üretimine fevkalade müsait bir ortam oluşturabilir. İslam felsefesinin insan katline cevaz vermemesi cehalet ve yoksulluk üzerinde yükselen fanatizm de canlı bomba pratiğini önleyemez. Zira, cehaletle birleşen ve kutsal görev gibi algılatılan her görev kimlik bunalımındaki cahilin iksiridir. Tabii ki bunun İslam’la bir ilgisi yoktur, aynen geçmişte Haçlı Seferleri’nin de Hıristiyanlıkla bir ilgisi olmadığı gibi, ama yapılmıştır ve ortam oluşursa bugün de yapılabileceği gibi. Din bir inanç sistemi olarak, içinin boşaltıldığı ve safsata ile doldurulduğu durumlarda, çok kolaylıkla insanları fanatikleştirebile ve vecd içinde kitle hareketine sürüklenenlere her şey yapmayı mubah kılabilen bir sosyal kurumdur . O nedenle, dinle siyaset yapmak, yüksek voltaj elektrikle oynamaktan farksızdır. 

Toplumun çok tehlikeli yumuşak karnı üzerinde siyaset yaparak ilerlemeye çalışan AKP’nin istikrara değil, tam ters, karmaşa ve toplumsal kesimler arasında yükseltilen adavete ihtiyacı vardır, çünkü AKP toplumsal huzur değil, çatışma üzerinde yükselmektedir. AKP için istikrar, tasarruf yetersizliğini ve cari açık sorununu geçici ve ülkenin soyulması pahasına karşılanabilmesi için dış kaynak girişinin sağlanması amacıyla gereklidir. Seçim sonucuna göre kurun aşağı inmesinin bir siyasi başarı olarak görülmesinin ekonomik açıdan izahı mümkün değildir. Ekonominin sıcak para üzerinde durduğu ve sıcak paranın ekonomiye ciddi katkı yapmadan faizi ile yurt dışına transfer edildiği düşünülürse, bu paraların ülkeye gelmesinin mi, yoksa gelmemesinin mi daha hayırlı olduğunu düşünmeliyiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...