20 Kasım 2015 01:00

Sorunun özgünlüğü

Sorunun özgünlüğü

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Çözüm sürecinin bana göre zehirlenmesi, Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerdir. Kendileri de ilk ağızdan bunu ifade ettiler, “Artık şartlar değişti” dediler. Görüşmelerde bu cümleyi birebir sarf ettiler… Buradaki görüşmelerde (HDP heyetince) edildi. Suriye’deki PYD, PKK’nın bir parçasıdır. Geçen hafta PYD Eş Başkanı Salih Müslim’in ağabeyi de bunun aynen böyle söyledi. (Prof. Dr. Mustafa Müslim, “Suriye’nin kuzeyindeki yapı terör örgütü PKK’dır. PYD ve YPG, PKK’nın yan dallarıdır. PYD’yi PKK kurdu ve YPG de PYD’nin silahlı koludur.”) PYD olarak Suriye’deki gelişmeler PKK’ye, o kesime farklı düşünceler getirdi. Ondan sonra bildiğiniz gibi çok sert gelişmeler oldu… Suriye ile PKK’nın Suriye’nin kuzeyindeki varlığıyla buradaki durum çok irtibatlı. Birbirini çok etkiliyor…” Bu sözler kendisiyle yapılan röportajda Beşir Atalay tarafından söyleniyor.(18 Kasım Star gazetesi Fadime Özkan)
Kürt sorununun Irak işgalinden bu yana almaya başladığı yeni biçim ve bunun özellikle Rojava Kantonu’nun ilanından sonra son yıllarda iyice belirginleşmesi, Eski Bakan Atalay’ın onaylamayan, kınayan ve çatışmalı sürecin tırmanmasında politik sorumluluğu Kürtlere yıkan bu sözlerinde bir biçimde dile getirilmiştir. Şu tespitin altı kalınca çizilmelidir: Orta Doğu’da Kürt Sorunu artık uluslararası bir sorundur. Bu “uluslararasılık” sorunun artık uluslararası bir platformda çözülebileceği anlamında değil, Ortadoğu’da Türkiye, Irak, Suriye, İran gibi devletleri kapsayan ve tek tek onları aşan bir sorun olduğu anlamındadır. Bu, sorunun Ortadoğu’nun yerli gericilikleri ilgilendiren yanıdır.
Sorunun bir de Kürt halkını ilgilendiren bir boyutu bulunmaktadır. Değişik devletlerin sınırları içerisinde yaşayan Kürtler ilk defa ortak duygu ve düşünceler temelinde şekillenen, kaderleri sıkıca birbirine bağlanan bir ulus olarak şekillenme sürecine girmişlerdir. Kürtlerin birleşik bir ulus olup olamayacağını elbette bölgedeki gelişmeler ve Kürtlerin mücadelesi belirleyecektir. Şu gerçekler ortada durmaktadır: Irak ve Suriye çözülen devletlerdir. Irak’ta Kürtler anayasa ile belirlenmiş özerklik hakkına sahiptirler. Suriye’de Rojava Kantonu kurulmuş, Suriye Kürtleri kendi kaderlerini tayin etme sürecine girmişlerdir. İran’da da zaman zaman yükselen bir Kürt mücadelesi bulunmaktadır.
Türkiye Kürdistanı’nda ise ezilen ve ulusal hakları yok sayılan Kürtler peş peşe gelen demokratik özerklik ve öz yönetim ilanları ile mücadelelerine yeni bir ivme kazandırmışlardır. Bu öz yönetim ilanları yerleşim yerlerinin koca koca mahalleleri yıkılarak engellenmeye çalışılsa da dönüşü olmayan bir yola çıkıldığını göstermektedir. Kürtlerin mücadeleleri artık ülke sınırlarını aşan bir etki ile büyümekte ve genişlemektedir. Türkiye gericiliğinin ezerek, yıkarak, bastırarak sorunu “çözme” olanağı bulunmamaktadır. Türkiye Kürdistanı’nın özgünlüğü şudur ki, bu bölge Kürtlerin yaşadıkları coğrafyalar arasında ekonomik ve siyasi olarak en gelişmişi durumundadır. Diğer Kürt bölgelerini doğrudan etkilemesi ve oralarda varolan gelişmelerden etkilenmesi önlenemez.
Bu özgünlüğün önemli bir yanı da şudur: Türkiye Kürdistanı’nda belirleyici olan siyasi hareket, diğer Kürdistan bölgelerinde güç, etki ve prestije sahiptir. Sadece Rojava’da değil, Irak Kürdistanı’nda da Barzani’ye karşı gelişen demokratik hareket içerisinde önemli ve her geçen gün gelişen bir etkiye sahiptir. Bu hareket ve onun örgütü giderek bölgedeki Kürtlerin enternasyonal örgütü özelliğini kazanmakta, onlara sadece ulusal birlik değil, siyasi birlik olanağı da sunacak bir konuma doğru ilerlemektedir. Türkiye gericiliği bu durumun tersinden farkındadır. “PKK ülke içinde silah bıraksın, ülke dışına çıksın” demek bu gerçeğin bir biçimde itiraf edilmesi demektir. Ortadoğu’nun bugünkü koşullarında silahsız bir Kürt hareketi artık olanaklı değildir. Kürtlerin yaşadıkları şu ya da bu coğrafya da bu durum farklı gelişmelerle farklı özellikler kazanabilir ama mevcut durum budur.
Bütün bunlar üzerinden Türkiye’nin demokratik, ilerici ve sosyalist güçleri şu gerçeği görmelidir. Kürt siyasi hareketi Ortadoğu’nun demokratik, laik ve antiemperyalist -geçici iş birlikleri bunu gölgelemez- tek kitlesel hareketidir ve bölgenin değişmesinde bugün için en canlı dinamiği temsil etmektedir. Bugünkü politik gerçekler açıkça gösteriyor ki, Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin güçlü bir biçimde örülmesi, bu mücadelenin içerisinde Kürtlerin tayin edici bir rol oynamaları ile olanaklı olabilir. Eğer Türkiye’de Türk ve Kürt halklarının ortak mücadelesi başarılı bir biçimde örülebilir ve sonuç elde edebilirse, bu durum Ortadoğu’nun diğer halkları için de bir kurtuluş umudu olacaktır. Bu nedenle Türk işçi ve emekçilerinin tutarlı enternasyonalist bir ruhla eğitilmesinin ve kazanılmasının tayin edici öneminin anlaşılmayacak bir yönü bulunmamaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa