‘Üsküdar İstanbul’a Diyarbakır kadar uzaktır’
Fotoğraf: Envato
Sait Faik bir hikâyede söylüyordu; İstanbul tabir edilen yer uzun yıllar sur içi, Pera gibi bölgeleri imlediği için. Şimdi dönüştürmemiz mümkün: Paris Silvan’a ne kadar uzaktır?
Terör denen şeyin, benim okuyabildiğim kadarıyla dünya tarihinde belli bir amacı olmuş. Kötü, pis, saçma, uzak, manasız ama bir derdi var. Amaç dairesinde ikna olanlar –burada “beyni yıkananlar” diyelim mesela– suçsuz insanlara zarar vermiş tarih boyunca. “Sivil” tabiri, bu yüzden geniş ve lekesiz. Elinde silah yok, durduk yere kimseyi darp etmeye, malını çalmaya, canına kastetmeye çalışmıyor. Ama diyelim ki çok yüce bir amacı var ve bu amaç uğruna gerekirse o sivili de katletmeyi göze almış, işte o zaman bir “mesaj” taşıyor bu. Geriye kalanlara, bağlandığı o yüce şeyin esas hadise olduğunu ileten bir mesaj. Alamut fedaisi bile, uyuşmasının yanında bu mesajı taşıyor olmalıydı. Peki sadece son altı ayda olanları nereden doğru okuyacağız? Kerterizimiz ne olacak Diyarbakır, Suruç ve Ankara için? Silvan’a ne diyeceğiz? O güzelim şehrin talan edilmesini nereden okuyacağız?
Şimdi Paris. Maçta, restoranda, metroda insanlar. Bu hayatta belki de cebindeki metro biletinden daha büyük derdi olmayan birinin ölüp gitmesine ne diyeceğiz? Bunun mesajı ne olabilir? İslam’a davet mi? Böyle mi? Hakikaten “kendinden geçmiş, beyni yıkanmış, tevatürlerle kafası doldurulmuş gençler” mi bunu yapan? Diyarbakır, Suruç ve Ankara bombacılarının motivasyonlarına dair bir adet sağlıklı cümle anımsıyor muyuz? Kimdiler, nereden gelip nereye gidiyorlardı, kendini patlatıp onlarca suçsuz günahsız insanın ölümüne kim ve ne onları ikna etmişti? Büyük İslam bayrağı amacı mı? Nasıl İslam? Böyle mi?
Bu hayatta her şey, gidip iktisada bağlanıyor. Avrupa Birliği denen şey, göçmen politikası, “mortgage buhranı”, petrol, doğalgaz ilanihaye. Paris, Silvan’a çok yakın ama daha yakını var: Dünyanın bütün bankaları yan yana. Biri Etiyopya’da, ötekisi Şam’da olsa bile. Dünya halkları, bankaların önünde rakamla tarif edilen herhangi nesneler. Ve “insanlık” aynı şeyin karşısında hizalanıyor. Çaresizce, başka ihtimal yokmuş gibi, devrim arkaik bir şeymiş ve anca bıyığı sigaradan sararmış kimi yaşlı amcaların rakı sofrasında içlendiği bir şeyin adıymış gibi. Yok: Vahşetin, ileri kapitalizmin, bankaların sonu gelebilir. Gelecek. Ve bu dediklerimizi arkaik içlenmeler olmaktan çıkacak.
Ve ben o gün Silvan’ın ne kadar güzel bir yer olduğunu anlatacağım. Paris’e hiç gitmediğimi de anlatacağım Perec’ten alıntılar yaparak. O gün gelecek; dertlerimiz gerçekten kendi dertlerimiz olacak bir gün. Bankalar bizden küçük, saçma, çocukça dertlerimizi çalamayacak.
@bahcelikusur
- Berberistan nereye düşer usta, Britanya nereye? 17 Temmuz 2016 01:00
- Lîs e* 03 Temmuz 2016 00:24
- Ramazan Demir için başıbozuk alıştırma 26 Haziran 2016 03:32
- Şimdilik afiyet olsun 19 Haziran 2016 03:57
- Hurşit Külter nerede? 12 Haziran 2016 04:15
- Yer yerinden oynamıyor 29 Mayıs 2016 00:57
- 15 Mayıs 2010 15 Mayıs 2016 00:52
- Urfa Mardin’e bakar, Toledo Diyarbekir’e 08 Mayıs 2016 01:00
- Nisan 30 01 Mayıs 2016 01:00
- Zekât kadar özgürlük 24 Nisan 2016 01:00
- Durakta üç kişi 10 Nisan 2016 01:00
- Kamulaştırılan kimindir? 03 Nisan 2016 01:00