13 Kasım 2015 00:55

Almanya’nın sığınmacı histerisi

Almanya’nın sığınmacı histerisi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Almanya’da şu günlerde hükümet düzeyinde tam anlamıyla bir “sığınmacı histerisi” yaşanıyor. Halbuki bir-iki ay önce ülke genelinde halk arasında ölüm ve büyük tehlikeleri aşarak Yunanistan üzerinden Balkan ülkeleri rotasını takip ederek Almanya’ya ulaşan sığınmacılarla büyük bir dayanışma sergilenmişti. Gazete sayfaları ve televizyon ekranları Alman halkının dayanışma ve ‘hoşgeldin kültürü” örnekleriyle doluydu.
Bugün de çok fazla gösterilmese de halk arasında dayanışma her yerde devam ediyor. Eksilen fazla bir şey yok, ama yansıtan az. 

Devlet katında ise işi uyanıklığa vurup sorumluluğunu bir yana bırakıp, yükü gönüllü yurttaşların sırtına bindirme, hedef gösterme ve sığınmacılarla halk arasına mesafe koyma, bölmenin planlarını yapmaya başladı bile...

Hristiyan demokratlar ve sosyal demokratlardan (CDU/CSU-SPD) oluşan “büyük koalisyon” hükümeti olumlu havayı dağıtmak için canla başla çalışıyor. Yıl sonuna kadar 1.5 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapılabileceğine dair açıklamaların aslında toplumda korku yaratma üzeriden devreye kurulduğu anlaşılıyor.
Bir kaç hafta önce ellerinde taşıdıkları “Kapıları açtığın için teşekkürler Almanya!”, “Seni seviyoruz Merkel!” dövizleriyle Almanya’ya giriş yapan sığınmacılar, şimdi büyük hayal kırıklığı içinde adeta “gidiş gönderilme törenleri”ne kendilerini hazırlıyorlar.

Nereden nereye...

En temel insan haklarından biri olan sığınma hakkını bir kez daha budamak için masaya yatıran Merkel Hükümeti bir kaç noktada önemli değişikler planlayarak, fiilen sığınmayı bir hak olmaktan da çıkarıyor.
Öngörülen yasal değişiklikleri, yapılmak istenenleri şu şekilde sıralamak mümkün:

a- Normal koşullarda Almanya’ya gelip sığınma başvurusu kabul edilen insanlar bir süre sonra eş ve çocukları yanına aldırabilirken, hükümet bu hakkı rafa kaldırmayı planlıyor. Gerekçe olarak da Suriye’den çok sayıda insanın geleceği gösteriliyor.

b- Savaşın sürdüğü ülkeler de “güvenli ülke” ilan ediliyor. Örneğin Suriyelilerden sonra en büyük grubu oluşturan Afganistanlıların, Afganistan’da çatışmanın olmadığı “güvenli” bölgelere sınır dışı edilmeleri isteniyor.

c- Balkan ülkeleri ya da diğer AB ülkelerine kurulamayan “transit bölgeler” şimdi “transit kamplar” halinde Almanya’nın güney sınırında hayata geçiriliyor. Gelen sığınmacıların başvuruları bu kamplarda alındıktan sonra ülkeye giriş yapıp yapmayacaklarına karar veriliyor. Bu da yasal bir hak olan sığınma başvurusunda bulunmayı fiilen kaldırıyor.

d- Yaz aylarında rafa kaldırılan Dublin II Anlaşması yeniden devreye konuluyor. Başka bir değişle, 21 Ekim’den itibaren bir AB ülkesi üzerinden Almanya’ya geldiği tespit edilen sığınmacılar, geçiş yaptıkları ülkelere geri gönderilecekler. Daha önce yürürlükte olan bu uygulama, yoğun sığınmacı akını nedeniyle kaldırılmıştı.

Birkaç aydır yürürlükte olan uygulamaların kaldırılması, akıl almaz uygulamaların mimarı olarak Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere öne çıkıyor.

Sıraladığımız maddelerden özellikle ikisi koalisyon ortakları arasında tartışmalara neden oldu. Dahası, Suriyeli sığınmacılara ilk etapta geçici kalma izni verilmesi, ailelerini yanlarına getirmelerinin engellenmesi ve Dublin II’nin rafa kaldırılması konusunda Maiziere’nin kendi başına karar verdiği, “hükümete darbe” yaptığı ileri sürüldü. Ancak Başbakan Merkel’in de Maiziere’ye sahip çıkması işin özünün hiç de öyle olmadığını gösteriyor. 

Bu demektir ki; Merkel Hükümeti sığınmacılar konusunda görünürdeki yumuşak politikasına son verip, gerçek sert yüzünü göstermeye başladı. Bu elbette sığınmacılar için ikinci bir trajedi anlamına geliyor. Savaşlardan kaçıp sığınacak güvenli bir liman bulduklarını düşünürken, limanın hiç de güvenli olmadığını fark etmeye başladılar. Bu nedenle geriye dönüp baktıklarında hep savaşı, acıyı, ölümü, yoksulluğu ve ayrımcılığı anımsayacakları.

Son sığınmacı akımını ileri süren hükümet böylece sığınma hakkında önemli budamaları da hedeflemiş bulunuyor. Yaratılan histeri nedeniyle henüz geniş kesimler arasında yükselen bir tepki yok. Ancak tek seçenek insanların yerinden yurdundan olmasının sorumluları arasında Almanya’nın da olduğunu ifade ederek, sığınmacılara insanca bir yaşam imkanlarının yaratılması için mücadele etmek kalıyor. Zira, sığınmacıları gerekçe göstererek halklar arasında ön yargıları ve düşmanlıkları körüklemek için inlerinden çıkmaya hazır pek çok çevre bulunuyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...