06 Kasım 2015 01:00

Zorbalık yenilecek!..

Zorbalık yenilecek!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hemen hemen her hafta mafya lideri özentisi yöneticilerin, taraftarlarına ya da “hatırlı kişilerle” aralarındaki çıkar ilişkilerine güvenerek sergiledikleri zorbalıklara tanık oluyoruz. Bunun son örneği Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’ndan geldi. Onun talimatıyla hakemler, temsilciler ve gözlemciler maç sonrasında statta alıkonuldular ve yaklaşık 4.5 saat rehin tutuldular.
Yarattığı utanç tablosuyla dünya spor tarihine silinmez bir leke bıraktığı yetmezmiş gibi bir de büyük bir pişkinlikle yediği haltı savunmaya devam ediyor. Bunu yaparken kullandığı kışkırtıcı dil ve cinsiyetçi ifadeler de cabası. Zorbalığı bir hak arama yöntemi olarak benimsemiş, çıkarı için insanları kışkırtmaktan zerrece çekinmeyen, bunun yanı sıra erkekliği üstün ve ayrıcalıklı cins olarak gören ve kadına bakışını, “Öleceksek adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız. Kadın gibi yüz sene yaşayacak yerde adam gibi bir sene yaşarım. Bizi kadın gibi yaşatmaya da kimsenin gücü yetmez” şeklinde hastalıklı ifadelerle ortaya koyan
ilkel ve bir o kadar acınası zihniyetin spor alanındaki tezahürüyle karşı karşıyayız...
“Bu şehrin üzerine oyun oynamak kimsenin haddine değil”, “Trabzonspor’a oyun oynayarak onun yolunu kesmeye çalışanların, bu şehirden rahat çıkamayacaklarının bilincine varmalarını istedim”, “Trabzonspor için kapalı ceza yatmaya da razıyım. Bu işin sonu o noktaya doğru gidiyor”, “Trabzonspor’a operasyon yapılıyor”, “Trabzonspor’a zulüm yapılıyor”, “Trabzonspor’un namusunu korumak için canımı veririm” gibi yoğun tehdit, kışkırtma, duygu sömürüsü ve paranoya içeren ifadelerle taraftarlarının gönlünü almayı da unutmadı Hacıosmanoğlu!.. Özellikle zorbalığı namus kavramıyla gerekçelendirdiğinde akan suların duracağını, kendisine sonsuz bir hoşgörüyle bakılacağını biliyor. Bu memlekette “namus” hangi zorbalıklara, hangi vahşetlere, hangi vicdansızlıklara kılıf yapılmadı ki?..
Duygu(!) dolu konuşmasını yaparken, onu bağrına basan şakşakçıları da eksik değildi çevresinde tabii...
Uğruna canını verebileceği kadar çok sevdiği, saydığı memleketin en önemli kişisi kendisini arayana dek, araya giren hiçbir “hatırlı” kişiyi dikkate almadığını da özellikle vurguladı. Bu kişinin kim olduğu malum... “Arkamda kim olduğumu biliyorsunuz, ayağınızı denk alıp ona göre ceza verin” demeye getirdi bir bakıma. Ayrıca alıkonulan hakemlere hiçbir fiziki müdahalede bulunulmadığına da dikkat çekti. Ne kadar da yüce gönüllü bir kişi!.. Hakemleri bağışladığı için kendisine şükredilmesini bekliyor herhalde...
PFDK, Hacıosmanoğlu’nun yanı sıra 8 yöneticiye ve sportif direktör Süleyman Hurma’ya hak mahrumiyeti cezası verdi. Ancak rezaletin kahramanları yüzsüzlükte sınır tanımayıp hala Tahkim Kurulu’nda cezaya itiraz edeceklerini söylüyorlar. Zaten böylesi cezalar, insanları korkutarak, sindirerek, yıldırarak bir şeyleri başarmaya çalışan zorbalar üzerinde  etkili olmaz. Onları korkutan, baskı altına almaya çalıştıkları insanların/kesimlerin örgütlenmesi ve dayanışmasıdır. Karşılarında böyle örgütlü bir güç gördüklerinde atıp tutmalarının yerinde yeller esmeye başlar, süt dökmüş kediye dönerler.
Ne yazık ki spor emekçileri henüz, seslerini güçlü bir şekilde duyurabilecekleri, ağırlıklarını hakkıyla hissettirebilecekleri bir örgüte sahip değiller. Laf olsun diye kurulmuş göstermelik dernekler hiçbir işe yaramıyor.
İnsanlık onuruna, insanın en temel hak ve özgürlüğüne yönelik zorbalıklara karşı PFDK’nın verdiği cezalar yeterli görülmemeli. Hakemler; en yüce insanlık değerleri olan onurları, emekleri, hakları, özgürlükleri için hiç değilse kendi aralarında toplanıp -maçları bir süreliğine boykot etmek ya da geç başlatmak gibi- PFDK’nın verdiği cezalardan çok daha etkili olabilecek protesto yöntemlerini hayata geçirmeliler...
Zorbalığın hakkından ancak örgütlü emek güçlerinin gelebileceği asla unutulmamalı...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa