26 Ekim 2015 00:54

Sevgili Elif! Tek adam da var burjuva diktatörlüğü de

Sevgili Elif! Tek adam da var burjuva diktatörlüğü de

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Peşinen söyleyeyim!
Bu haftadaki yazımın bir yanı analiz bir yanı mektup olacak.
Mektup sevgili Elif’e... 
Elif Kanlıoğlu’ya... Yani Ankara’da, bombalı saldırıda kaybettiğimiz 102 candan biri olan barış güvercinine... 
O lanet günden, 10 Ekim’den bu güne hep yazmak istedim. Fakat iki haftayı aşkın zamanda  bir türlü yazacak metaneti, gücü kendimde bulamadım. 
Bu hafta ise... 
Yazmayı düşündüğüm konunun Elif’le yaptığımız bir sohbete denk geldiğini fark ettim. Fark eder etmez de yazının içeriğini değiştirip, yazıyı, O’na daha önce yazmak istediklerimle harmanlamaya karar verdim.
***
‘Barış içinde özgür bir dünya’ hayalinin serüvencileri gençlerin buluştuğu gençlik kampında...  
Geçtiğimiz Ağustos ayında tanıştık Elif’le...
O genç, bense Politik İktisat Atölyesi’nin yürütücüsü olarak o kampta yer alıyorduk.
Atölyedeki ilk günkü konumuz şöyleydi: AKP’nin 13 yıllık ekonomi politikası ve ekonomi politikasıyla siyasi projesi arasındaki uyum. 
Konunun ikinci kısmında... 
AKP’nin, ‘hizmet’ söylemiyle ‘ihya’ siyaseti güttüğünden... 
Söz konusu siyasetin bürokratik, hukuki engellere tahammülü olamadığından. 
Demokratik tartışmalarla oluşacak zaman kaybına izin veremeyeceğinden...
Oluşan bu zeminde...
Hukuk engelse kes at!
Koruma Kurulu tarihi alanı yağmayı engelliyorsa, o kurulu yok say gitsin.
Devleti, en tepedeki adam CEO gibi yönetsin.
Ve daha pek çok anlayışın yeşerdiğinden bahsettik.
İçeride tekçi olan anlayışın dış politikada da çoğulcu olamayacağından dem vurduk. 
“Dünya 5’ten büyüktür” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da çoğulcu olmadığından... 
Sadece hegemonya savaşı yürüttüğünden...
Kanıtının ise...
“Dünyaya müdahale etmeyin” dediği ülkelerle birlikte yaptığı, başka ülkelere (Libya, Suriye) müdahale planlarının... Büyük Ortadoğu projesi gibi projelerin olduğundan bahsettik. 
Demokrasinin göstergesi olarak  yegane güç saydığı sandığı bile... Söz konusu anlayışın kendisine çoğunluk sağlamadığında hiçe saydığını vurguladık.

PEKİ TEK ADAM OLMASAYDI... 

Ekonomi siyaset ilişkisi ve AKP otoritesine ilişkin oldukça verimli bir atölye geçirdiğimizi söyleyebilirim.
Sorular ve tartışma atölye sonrasına taşmıştı... 
Elif de beni yemekhanede yakalayıp sormuştu: “Erdoğan böyle bir sistem kurmasa devlet demokratik mi olacaktı? Burjuva diktatörlüğü nerede kaldı hocam?”
Cevabım en özet haliyle şöyle olmuştu:
Evet burjuva demokrasisi, bir burjuva (sermaye) diktatörlüğüdür. 
Üretim araçları üzerinde özel mülkiyet var olduğu müddetçe de burjuva demokrasisi hep şeklidir. Burjuva demokrasisinde zenginlikler belli ellerde toplandığından dolayı, fiili olarak burjuvazinin bir üstünlüğü olur. 
Örneğin herkese tatil hakkı vardır. Fakat bu ülkede ailelerin yüzde 80’i evden uzakta bir hafta tatil yapamıyor. Paran yoksa hak da yok!
Mesela seyahat hakkı vardır tabi parası olana.
Çalışmama hakkı da öyle. Bedava ev yok. Bedava aş yok, bedava giyecek, bedava sağlık yok. Öyleyse özel mülkiyeti olmayana, işçiye, emekçiye haklar hep kağıt üzerinde!
Biçimsel, kağıt üzerinde kalan eşitliğe, sosyal eşitliği ekleyecek olan proletarya demokrasisidir. 

SOMA’DAGEÇEN HAFTA GÖRDÜK!
O güzel kamptaki, güzel sohbetimizi şimdi mektupla sürdürelim sevgili Elif!
Soma’da 301 maden işçisi can vermişti.
İktidar kollamasındaki madende katledilmiş işçilerin aileleri adaletin peşinde şimdi. 
Lakin geçen hafta görülen duruşmada... 
“Bize köpek muamelesi yapıyorlardı” diyen sağ kalmış işçilerin, maden şirketi hakkındaki şikayetten vazgeçtiklerine tanık olduk.
Yoksullukla, açlıkla, işsizlikle sindirilip... İş vaadiyle boyun eğdiriliyor işçilere.
İşte burjuva demokrasisi...
Mahkemelerde özgürce tanık olmanın önünde hiçbir engel yok!
Öyleyse niye tanıklıktan vazgeçiyor işçiler.
Vicdanlarını...
Madende yanarak, boğularak can vermiş işçi kardeşlerinin kemiklerini...
Neden sızlatıyorlar?  
Şimdi... Piyasa mekanizması içinde işleyen diktatörlüğü tartışmanın tam vakti değil mi? 
İnsanı insan olmaktan çıkaran şey, bu otoriteye teslim oluş değil mi?
Ne dersin sevgili güler yüzlü barış güvercinim?


TAM GAZ DEVAM!

Soma’da yere düşmüş bir işçiye vurulan genç danışman tekmesinde...
Dönemin başbakanının protestocuya söylediği “yersin tokadı” cümlesinde...
Ve daha nice baskıda gördüğümüz o tek adam otoritesi de... 
O tek adam otoritesine göre hizalanan yargı görüntüsü de... 
Aynen sürüyor sevgili Elif.
İşte yeni kanıt. 
Türkiye’nin otoriteye karşı en şanlı başkaldırılarından biri olan Gezi direnişine katılan yüzlerce insana ceza yağdı.
Yaralıları tedavi ettiler diye doktorlara bile hapis cezası verildi.
Anlayacağın buralarda tek adam diktatörlüğü de, burjuva diktatörlüğü de tam gaz!


BAK DEDİĞİN OLDU!

Tanıştığımız ilk gün...
Tanıştıran arkadaşımız, “Bu kız hemşehrin. Annesi Fındıklılı, babası Arhavili” der demez... ‘Yoksa sen Emre’nin kardeşi misin’ diye sormuştum da nasıl da kızmıştın! 
“Ben Elif’im” diye.
Çıkışın karşısında hemen savunmaya geçmiştim şu sözlerle: “İşi tersine çevirmek, Elif’in abisi dedirtmek senin elinde!”
Şimdi kulaklarımda yankılanıyor kararlı çıkışın: “Benim için zor olmayacak. Yakındır algıyı tersine çevireceğim günler.”
Keşke böyle olmasaydı. Ama artık ağabeyin Elif Kanlıoğlu’nun abisi... 40 yıllık emek ve demokrasi mücadelesinin içindeki baban bile, Ankara’daki barış güvercinlerinden Elif’in babası artık... 
Ve ben de... Birçok Doğu Karadenizli hemşehrimin dilinde Elif’in yoldaşı diye anılıyorum bilesin. 
Bakma gözyaşlarıma... Aradığın barışın ve demokrasinin daha güçlü peşindeyiz.
Işıklar içinde yat bahar gülüşlü kardeşim!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...