22 Ekim 2015 00:26

Tahir Elçi'nin özgürlüğü

Tahir Elçi'nin özgürlüğü

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Diyarbakır Barosu Başkanı Avukat Tahir Elçi’ye, katıldığı bir televizyon programındaki konuşması nedeniyle önce tehditlerde bulunulduğunu ardından da savcılığın inceleme ve soruşturma başlattığını duymuştuk. Tahir Elçi de Baroda davet beklediğini açıklamıştı. Olması gereken, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 98. maddeye göre ifade vermek üzere çağrılmasıydı.
Fakat Cumhuriyet Savcılığı öyle yapmadı. Suçun ağır cezalık oluşu -düşünce açıklaması niye ceza davasının konusu oluyor ve niye ağır cezalık oluyor bu da ayrıca bir sorun ya- ve Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 7/2. maddesinin (Terör örgütüne yönelik övme/propaganda) ihlal edildiği düşüncesiyle CMK 100. maddesini uyguladı. Tutuklamaya yönelik yakalama kararıydı bu.
Elçi, Diyarbakır’da salı günü gözaltına alındı ve uçakla İstanbul’a getirildi. Bakırköy savcılığında ve tutuklama talebiyle sevk edildiği sulh ceza hakimliğinde savunmasını yaptı. Ardından adli kontrol şartıyla ve yurt dışına çıkış yasağı kararıyla savcının tutuklama talebi reddedildi.
Tahir Elçi özgür bir insan olarak girdiği adliyeden özgür bir insan olarak dışarı çıktı.
İnsan hakları açısından durum şudur: İlkin, yakalama ve gözaltı nedeniyle, AİHS 5. maddesinde düzenlenen kişi özgürlüğü hakkı ihlal edildi. İkinci olarak, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin (İHEB) 18. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 9. maddesi ihlal edildi.
Düşünce özgürlüğünü düzenliyor bu maddeler. “PKK’ye terör örgütü demedin” diye açıklamadığı düşüncesi nedeniyle baskı uygulandı televizyon kanalında, medyada ve soruşturmada. Düşüncesini açıklamaya zorlandı.
Üçüncü olarak da benimsenmeyen düşüncesini açıkladı: “PKK’yi terör örgütü olarak nitelendirmiyorum” dedi. İHEB 19. ve AİHS 10. maddesinde düzenlenen düşünceyi ifade özgürlüğü hakkını kullandı. Fikrini söyledi. Irkçı/milliyetçi cenah ayağa kalktı, tehditler yağdırıldı. Şöyle: “Söyle, terör örgütü müdür değil midir? Söyle, terör örgütüdür de!”
O da, “değildir” dedi.
Kıyameti kopardılar. “Övmeye, propagandaya girer senin bu söylediğin” dendi. Halbuki bizim sonuç olarak “böyle dendi/dedi” dediğimiz konuların demokratik bir ülkede suçlama konusu olabilmesi olanaksızdır.
Elçi, PKK’nin suç teşkil eden eylemleri ve suç teşkil eden ideolojik/siyasi görüşleri konusunda görüş açıklamadı, değerlendirme yapmadı, onları olumlayan, öven sözler sarf etmedi.  Bu durumda PKK’yi nasıl övmüş  ve propagandasını yapmış olabilir?
Televizyon tartışması, bir niteleme tartışmasıdır. Elçi, “Silahlı siyasi örgüttür” dedi.
Elçi’nin yukarıda belirttiğimiz en az üç insan hakkı, düşünce, ifade ve kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ihlal edildi.
Tahir Elçi’nin özgürlüğünün tehdidi, -bu koşullarda- ne anlama geliyor? Elbette kişi olarak  Elçi açısından düşünmek lazım öncelikle. Ama toplumsal boyut var. Elçi üzerinden savunmaya ve genel olarak ifade özgürlüğü hakkına yöneltilen tehdit var.
Barolar Birliği ve Ankara/ İstanbul Baroları PKK’yi  “terör örgütü” olarak gördüklerini deklare ettiler.
Tahir Elçi’yi önce ve o koşullarda -tutuklanma tehdidi altındayken- adeta mahkum ettiler. “Biz Elçi gibi düşünmüyoruz, biz ayrıyız “deme ihtiyacı hissettiler. Hazin bir durum.
Ama bu büyük tehdit, resmi görüş dışında hiçbir görüşün dile getirilemeyeceği ve dile getirenlerin mahkum edileceği anlayışı, demokrasilerde ve demokrasinin çoğulculuk ilkesi açısından  kabul edilemez.
Şimdi Ahmet Hakan’a yöneldiler. Sorsan, “Program yapımcısı/sunucusudur, TMK böyledir” diyecekler.
TMK öyledir de Anayasa’nın 90. maddesi var; sınırlama ölçütleri olarak 13. madde var, ifade özgürlüğü hakkı için 26. madde var. Pekala, TMK işletilemez.
AİHM’nin AİHS 46. maddeye göre, uymak zorunda olduğun içtihatları var.
İşimiz zor dostlar, mücadeleye devam…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...