18 Ekim 2015 00:51

Sen ben yok Türkiye var

Sen ben yok Türkiye var

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İki yıl kadar önce “hukuktan” (“hukukçu olmaktan” değil) istifa etmiştim. Umudum  kalmadığı için değil, hemen her gün meydana gelen hukuk açısından açıklanması olanaksız değişik uygulamaları ‘hukuk açısından yorumlamamı’ isteyen sorulara muhatap olmaktan kurtulurum düşüncesiyle istifa kararı vermiştim. Hatta hayalimde bir de ‘müstafi-i hukuk’ hareketi kurgulamış, televizyon kanallarında gündem konusu bir gelişmeyi ya da uygulamayı artık var olmayan, olmadığı için de ne olduğu giderek unutulmuş ve anımızda bir boşluk ifadesine dönüşmüş  ‘hukuk’ ölçüsünün  dirhemlerinde tartmaya çalışan konuşmacıları dinlerken “bu hukukçular neden müstafi-i hukuk hareketine katılmazlar ki?” diye düşünür, hayıflanır olmuştum. 
“Hukuk devleti” konulu bir toplantıya çağrıldım; istifa etmiş olmaktan sıkılmış olmalıyım ki kabul ettim. Olur ya, ben istifadan geri dönünce hukuk da gayrete gelir  siyasal yaşama bir yerinden katılır diye de umutlandım. O umutla açtım günlük gazeteyi: Sulh Ceza Hakimliği Ankara katliamı soruşturması hakkındaki ‘haberlere’ yayın yasağı getirmiş (dikkat: dosyayla ilgili gizlilik kararı değil, o karar zaten alınmış, bu karar soruşturmayla ilgili yayın yasağı kararı) ve “soruşturma kapsamı hakkında yazılı, görsel ve sosyal medya ile internet ortamında her türlü haber, röportaj, eleştiri vb. yayınların yapılmasını yasaklamış. Söz konusu uygulamayı hukuk ölçüsünün dirhemine vuramazsınız, çünkü hukukun kendisi böyle bir uygulama olabileceği düşüncesiyle tasarlanmadığından uygulamayı algılamaz. Yayın yasağına uyulmazsa ne olur? Göreceğiz. Cumhuriyet gazetesi soruşturma kapsamında kalan bombacılarla ilgili önemli bir haber yapmış ve bunu “Yayın yasağına rağmen Cumhuriyet gerçekleri yazmaya devam ediyor” uyarısı altında yayınlamış. Bakalım ne olacak? 

“Karar soruşturma ile ilgili; her halde kovuşturmanın başlamasıyla sona erer” diye düşünüp teselli bulmaya çalıştım. Öyle düşünürken teselli yerine Ağır Ceza Mahkemesinin kararını buldum: Mahkeme Mehmet Baransu’nun sanık olduğu davada dosyaya yayın yasağı getirmiş (dikkat: gizlilik kararı değil, böyle bir karar alamaz, bu karar sanığın ve müştekilerin yargılama sürecindeki olası //dikkat: olası// beyanlarının yayınlanmasını yasaklayan karar) ve gerekçe olarak sanık ve müştekilerin duruşmadaki beyanları sırasında genel ahlaka, kişilerin saygınlık ve onurları ile ‘milli güvenliğe’ dokunacak şekilde sarf edilebilecek sözlerin yayınlanmasının önlenmesi gereği gösterilmiş. Böylece sanığın savunmasının nasıl olmaması gerektiği de belirtilmiş oluyor!

Hukukta istifadan dönmekle ne halt ettiğimi sorguluyordum ki, Diyarbakır Baro Başkanı’nın CNN’de katıldığı bir programda “PKK terör örgütü değildir” demesi üzerine başlayan sözlü, yazılı itirazlar, protestolar, hakaretler ve suçlamalarla karşılaştım. Bu lafı etmek ya da böyle düşünmek, böyle düşünse bile resmi olanı değil kendi düşüncesini bir tartışma programında açıklamak, tartışma programında önce resmi söylem nakaratını tekrarlayıp sonra resmi söylemle çelişmeyen düşünce açıklama zorunluluğuna uymamak bir suç kategorisine sokulmuş olmalı ki Baro Başkanı hakkında soruşturma başlatılmış.

Canım sıkıldı; keşke hukuktan istifa etmekten dönmeseydim. Hukuk Devleti üzerine ne  söyleyebilirim ki? Bütün olan biteni hukukun yokluğunda, ‘Hukuk Devleti’ değerleriyle irdelemeye çalışacağım birazdan...Olacak  şey değil! Benim ki vurdumduymazlık değilse sıradan bir güldürücünün iki sahne arası eğlendirici rolü olur.

Böyle düşünürken  yürüdüğüm yol boyunca asılmış ikinci sahnenin afişi gözüme çarpıyor: “Ben sen yok Türkiye var”. Şimdi oldu, her şey yerli yerine oturdu. “Benim olmam için” diye mırıldanıyorum biraz seslice, “hatta senin olman için hukukun olması, hukuk devletinin gerçekleşmesi gerekiyor.” Afişte gülümser bir yüzle önemli bir şey söyler ifadesi takınmış Osmanlı Beyzadesi görünümlü beyefendi sanki beni yanıtlıyor; şöyle söyler gibi: “Hukuk olursa, hukuk devleti gerçekleşirse Türkiye olmaz. Türkiye ancak hukuk devleti diye tutturmayan ‘sen’ler ve senin gibi varlığını ve güvencesini hukukta arayan  ‘ben’ler olmazsa olur. Onun için “Ben sen yok Türkiye var”; ‘Sen’ler ve senin gibi ‘ben’ler Türkiye için tehlikedir.”

İki sahne arası afişi ikinci sahnenin sonunu düşünmeyi kolaylaştırıyordu: Ya hukuk, hukuk devleti yeniden inşa edilecek ve ben, sen ve hatta onlar birlikte yaşayacağız ya da hukuk, hukuk devleti yerini milli irade ideolojisinin devletine bırakacak ve ben ve sen yok sayılacağız ya da yokluğa itileceğiz veya yok edileceğiz ve sadece onlar kendi birliktelikleriyle yaşayacaklar, en azından bir süre… 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa