16 Ekim 2015 00:27

anKARA 10102015

anKARA 10102015

Fotoğraf: Envato

Paylaş

redfotoğraf grubu olarak altı fotoğrafçı, Emek,Barış ve Demokrasi mitingine gitmek üzere İstanbul Mecidiyeköy’den TMMOB’nin organizasyonu ile yola çıktık. Neşeli, türkülü gayet güzel bir yolculuk başlamıştı. Bir ironi gibi Mehmetçik tesislerinde verilen uzun molada otobüslerin sayısı yüzü bulmuştu. Çaylar içildi, yemekler yendi, çoktandır görmediğimiz arkadaşlarla sarıldık, öpüştük. Nerden bilebilirdik ki …. Hava karanlıktı ve gençler halaydaydı…

Saat:7.30-10.030

sabah 7- 7.30 sıralarında anKARA’ya ulaştık.  Yürüyerek Tren Garına vardık. Hava yeni aydınlanmış ve neşeyle şakalaşarak tuvalet sırasına, çay simit kahvaltısına ve cep tel jarşına çare aradık. Öyle ya sevdiklerimizi arayıp haber verecektik… Bizim fotoğraf grubu alana yayıldı. Ben çoktandır görmediğim arkadaşlarla muhabbette idim.  Saat 9.30 da kortejlerin hazırlık anonsları yapılıyordu. Saat 9.45 gibi HDP ve EMEP kortejlerinin kesiştiği havuzun yanında Arkadaşlarla ayak üstü laflarken “Ya Özcan bir hatıra fotoğrafı çeksene, eskiden çekerdin…” diyen arkadaşıma ‘siz selfi bilmiyor musunuz?’ Diye takılıp makineyi bir arkadaşa verip hatıra fotoğrafı çektirdik… “Kortejleri oluşturalım yürüyüş başlayacak” anonsları yapılıyor… Saat: 9.53 biraz daha laflayıp ben gidiyorum deyip ayrıldım yolun karşısına geçtim etrafı gözleyip öne doğru yani EMEP kortejine doğru ilerledim. Kortejin arkasında bir arkadaşım bir şeyler söylüyordu. Bende onunla merhabalaşıp kortejin içlerinden öne doğru gitmeye hazırlanırken… 

Saat: 10.04-10.06
Arkamdan güçlü bir hava basıncı hissederek öne doğru sendeledim. Bir anda havadan bir şeyler düşmeye başladı. Refleks olarak solumdan arkama dönerken insanların yerlere düştüğünü ve parçalandıklarını gördüm… (Elim ayağım titremeye başladı ne yapacağımı şaşırdım. Telefon etmeliydim ama telefonu açamıyordum boşverdim.) Arkama dönerken fotoğraf makinasının video kayıt düğmesine düğmesine bastığımı hatırlıyorum. Saat 10.06 ilk kayıta başladığım an… Birinci patlama ile ikinci patlama arası geriye döndüğümü ve havadan düşen ceset parçasına doğru ilerlediğimi hatırlıyorum. Fakat ikinci EMEP kortejindeki patlamayı hatırlamıyorum… Tek patlama gibi hissettim. Kendimi şokta çaresiz ve yapayalnız hissediyordum. Bir anda kanların ve parçalanmış cesetlerin içinde çığlıkların ortasında kalmıştım. Şuursuzca makinanın deklanşörüne basarak video çekmeye devam ediyordum. İlk şaşkınlığını atanlar yaralıları bulmaya çalışıp yardıma koşuyorlardı. Ben bildiğim tüm küfürleri savuruyor, zangır zangır titriyordum. Bir yandan da sakin olup Hayat Tv’yi ve Evrensel gazetesini aramam gerektiğini en azından 1 karede olsa twiterdan bilgi vermeyi düşünüyordum. Cep telefonuyla 2-3 kare rastgele çektim ama ne twitera girebiliyor nede tuşlara basabiliyordum. Sağolsun bir arkadaş geldi ve yardım etti. Ama twitler gitmiyordu sürekli telefon çalıyordu. Yine vazgeçip telefonu cebime koydum.  10-15 dakika sonra Evrensel’den Fatih Polat’ı arayıp durumu anlatıp aramalarını söyleyebildim. 

Medya 20 ölü ve yaralı var derken…
Hayat TV ile telefon bağlantısı yaptığımızda ölü sayısının 50 den çok fazla ve yaralıların 100 den fazla olduğunu söylediğimdeki sessizliği hatırlıyorum, başka ne dediğimi hatırlamıyordum. İlk 5 dakikada bir polis otosu hızla ölenlerin olduğu alana girmeye çalıştı zor engellendi. İnsanlar ambulans diye bağırıyorlarken, 2 tane akrep alana girmeye çalıştı yine zorla engellendi. Taksi ve özel otolar karga tulumba yaralıları hastaneye götürmeye çabalıyorken ambulans geldi. Tam sevinmişken durmadan havuzun diğer yanından çekti gitti. Sonradan öğrendim ki hiç yaralı almadan insanların durdurma çabalarına aldırmadan uzaklaşmış. Zannediyorum 35-40 dakika sonra ambulanslar gelmeye  başladı. Her şeye rağmen insanların soğuk kanlılığı organize hareket etmeleri ve tüm olumsuzluklara rağmen dayanışmasını söylemem gerek. Bu durum yaşanan önceki katliamlardan alınan ders olmalı diye düşündüm. Bir yandan fotoğrafçı arkadaşların cesetleriyle karşılaşma tedirginliği bir yandan 5 dakika önce ne haber, merhaba dediğin arkadaşların, yoldaşların cesetleri en kahredici duygulardı. Yaklaşık 1 saat sonra Ankara Evrensel büroya hafıza kartını çıkarıp verdiğimi hatırlıyorum… Sonra fotoğraf grubumuzdan Sultan arkadaşın ağlayarak “Ben doğum yapan insanları bile çekemezken bu görüntüleri nasıl çekeceğim?” dediği aklımda kaldı ve “Özcan hocam aşağı tarafı gördün mü? EMEP kortejini” dediğinde tüylerimin diken diken oluşu… O vakte kadar ben bulunduğum yerde bombaların patladığını düşünmüştüm. Öbür tarafa gittiğimde yaşadıklarımızın ne kadar büyük bir şey olduğunu anladım. Bu arada gruptan arkadaşlarla konuşmuş ağlamışız ama hatırlamıyorum. Yalnızca  Fotoğrafçı Hakan Tosun’un abi üstünü çıkar dediğini ve ince montu çıkarıp tersinden katlayıp çantama sıkıştırdığımı hatırlıyorum… Üstünde insan etinin ve kanının anKARA katliam belgesi olarak… AFP ajanstan arayan Bülent Kılıç acele 2-3 tane fotoğraf yolla diye telefon açınca Evrensel Ankara büroya gittiğimde saat 15.00 sıraları olmuştu. İnternet yavaş, twiter ve face book neredeyse çalışmaz durumdaydı. Sonuç mu? Yazıyı yazdığım an itibariyle 97 şehit ve 500 civarında yaralı… Bu rakamlar T.C kurulduğundan bu yana Dersim katliamı dışında yaşadığımız en büyük katliam olarak yerini aldı. Bu katliam; barış isteyenlerle savaş isteyenlerin, bu katliam Türk-Kürt çatışmasından çıkar umanların, bu katliam kardeşçe bir arada demokratik bir toplum düzeninden rahatsız olan Kürt illerinden batıya doğru ateşi büyüterek ülkeyi bir yangın yerine çeviren hükümsüz hükümetin ve onun yönettiği devletin katliamı olarak gerçekleşmiştir. Selahattin Demirtaşın deyimiyle; “Bu devlet katil değil, seri katil” olmuştur. 
O zaman bizim olmayan devleti ne yapalım? 

NOT: Sayın okur hiç abartmadan tarihe bir borç olarak gördüklerimi yaşadıklarımı ve duygularımı sizlerle paylaştım. Bu benim anKARA katliamı tanıklığımdır. Öldürülen tüm yoldaşların anısı önünde söz veriyorum, bıraktıkları mirası daha güçlü savunacağım. Sizler gibi…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...