15 Ekim 2015 00:47

Ankara'da katliam

Ankara'da katliam

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şiddeti kutsayabiliyor insanlar. Savaşı da... Sanki dünyada şiddet ve savaş önlenemezmiş gibi. Şiddetin bin bir türü var. Savaş için de geçerli bu çeşitlilik. 
“Haklısı var, haksızı var” deniyor. Savaş hukuku, silahlı çatışma hukuku ya da insan hakları savunucularının kavramlaştırmasıyla insancıl hukuk var. Savaşın sınırlandırılmasıyla ilgili kuralları ve mekanizmaları içeriyor. Savaş yasa ve geleneklerinden söz ediyor. Sivillerin, yaralıların, kazazedelerin korunmasından, savaşlarda yasak eylem ve silahlardan söz ediyor.
Uluslararası nitelik taşıyan, iki ya da daha çok devletin karıştığı savaşlara uluslararası nitelikli savaş deniyor. İç savaşlar var. Bir ülkenin belirli bir ya da birden fazla bölgesinde süren savaşlar var. “Silahlı çatışmalar” demek belki daha az tartışılan kavramlaştırma oluyor. Bir de elbette terörizm kavramı var, devletlerin insan toplumunun önüne getirip koyduğu.
Kavram siyasallaşmış bir kavram. İsteyen istediğine “terörist muamelesi” yapabiliyor; “terörist” diyebiliyor ya da eylemlerini “terör eylemi” olarak niteleyebiliyor.
10 Ekim’de “Ankara katliamı”nın yapıldığı yerdeydim ben de... Bombaların patlatıldığı yere 80-100 metre mesafedeydim. İki dakika önce de patlamanın olduğu bölgede İHD pankartını arıyordum. O arada bir arkadaşa rastladım, konuştuk ve birlikte İHD’lileri aramaya başladık. Beni dinleseydi arkadaşım, orada patlamanın olduğu yere en yakın yerlerde muhatabı olacaktık, kalleş ve acımasız bombaların. Onun dediği oldu ve aramaya başka bir yöne yönelerek devam ettik. İki dakika gerçekten. Biz tesadüfen yaşıyoruz. Bir büyük, tok patlamayla geriye döndük. Orta yerde simsiyah bir karaltı, duman, yanlara doğru tam mantar şeklinde değil ama koyudan açık gri renge doğru toz/duman arasında bir takım bizim bulunduğumuz yerden görebildiğimiz ne olduğunu bilemediğimiz koyu-siyaha benzer şeyler-insan uzuvları ya da nesneler, -bilemiyorum- havaya fırlamıştı. Birkaç dakika sonra ilk olarak itfaiye geldi. Birkaç hafif yaralı yürüyerek “ambulans, ambulans” çığlıkları arasından taksilere, özel otomobillere bindirildi. Hemen ardından zırhlı polis araçları ve onların ardından çevik kuvvet geldi. O arada bir ya da iki kez ambulans geçişi oldu. Polisin gaz sıktığı bilgisi geldi. Peş peşe 5-10 kez tabanca sesi duyduk. Çevik kuvvetin bizi de kaldırımlardan ezercesine geçişini yaşadık. Ambulansları engelleme tavrı TV görüntülerine yansıdı. Yaklaşık 20-30 dakika sonra ambulansların gelişinde hızlanma oldu.
Ben toplanma alanına yaklaşık 09:45 civarında gelmiştim. Ulus’taki heykelin tam karşısındaki caddeden yürüyerek geldim; eski ilk Meclisin önünden geçen cadde. Etrafta hiç polis yoktu. Üst, çanta araması ya da kimlik sorma gibi bir durum da yoktu.
Biz İHD’liler İzmir, Adıyaman ve Adana’dan gelenlerle buluştuk. Toparlanmamız zaman aldı. Genel merkez binamız sabahtan açılmıştı. Üyelerimizle genel merkeze geçtik ve arkadaşlarımız yoğun bir şekilde hastanelerde bulunanların durumlarını izlemeye, isimlerini tespit etmeye, yakınlarına bilgi vermeye, kan ihtiyacı duyurularında bulunmaya ve yönlendirmeye yönelik hizmetler vermeye başladılar. Genel başkanımız olay yeri keşfinde yaklaşık 3 saat hazır bulundu. TİHV başkanımız ve uzman hekim arkadaşlarımız da adli tıp yönünden incelemelerde bundular. Hukukçu arkadaşlarımız da... İHD 11 Ekim’de “ön gözlem raporu”nu hazırladıve açıkladı (ihd.org.tr).
11 Ekim’de Sıhhiye Meydanı’nda cenazeleri uğurlama töreni vardı. Orada da önce Abdi İpekçi Parkı’nda bekleyen kalabalık çoğalmaya başladı. Bir süre sonra meydanın ortasından geçen caddeye çıktık. Bir gün önce bomba patlatılmış, 500’den fazla insan yaralanmış, 100’den fazla kişi yaşamını yitirmişti. Sıhhiye meydanına girişimizde de hiçbir arama yoktu.Pekala insanlık düşmanları gar önündeki katliamın bir benzerini yapabilirlerdi. Bir süre sonra katılımcılar tören alanına sonradan gelenlerin üst aramasını kendileri yapmaya başladılar. Sonuçta cenazelerin Sıhhiye’den topluca uğurlanmalarına da -tıpkı topluca gar önünde karanfillerle anılmalarına izin verilmediği gibi- izin verilmedi.
Ne diyelim dostlar : Üzgünüz, öfkeliyiz, yastayız, isyandayız!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...