09 Ekim 2015 00:54

Türkiye ‘tampon bölge’ kuracağına ‘tampon bölge’ oluyor

Türkiye ‘tampon bölge’ kuracağına ‘tampon bölge’ oluyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sennur Sezer’e saygıyla...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Brüksel ziyaretini değerlendiren Süddeutsche Zeitung Yazarı Thomas Kirschner, AB ile Türkiye ilişkilerini “Dost değil, müttefik” şeklinde özetliyor. Bu tanımlama belki ilk etapta çelişkili gelebilir. Zira genelde müttefik devletlerin aynı zamanda dost olduğundan hareket edilir. Ancak, siyasi gelişmeler, diplomatik ilişkilerde dost olmayanların müttefik olabileceğini pek çok kez göstermiştir. Tarihte bunu gösteren pek çok örnek var.

Uzun zamandır asgari seviyeye inmiş Türkiye - AB ilişkilerinde şimdi de sığınmacılar pazarlık masasına yatırılmış bulunuyor. Pazarlığın dara düşmüş, ölümle burun buruna gelmiş sığınmacıların üzerinden yapılıyor olması tam anlamıyla utanç verici. Savaşlardan ve yoksulluklardan kaçanları kurtarma yerine kendi çıkarlarını nasıl koruyacaklarının üzerinden karşılıklı hamleler üzerine kurulu bu pazarlıktan elbette yoksul sığınmacılar adına olumlu bir şey çıkmayacaktır. Çünkü, Türkiye ve AB’nin egemenleri arasında yapılan pazarlıklar özünde zor durumda kalan sığınmacıların Avrupa’ya ulaşmasını engelleme üzerine kurulu.

10 yıl önce 4 Ekim 2005’te Türkiye’ye AB aday üyeliği statüsü tanıyan AB, o günden bu yana Erdoğan ve partisinin yönettiği Türkiye ile “tam üyelik” konusunda fazla bir ilerleme sağlayabilmiş değil. Müzakere başlıklarının çoğu henüz kapatılabilmiş değil. 

10 yıldır ne Türkiye AB’ye doğru bir adım attı ne de AB Türkiye’ye kapıyı araladı.İlişkiler adeta buzdolabına konulup zamana bırakıldı. Ne de olsa hem Türkiye’de hem de AB’de yaşanan siyasal ve ekonomik gelişmeler ilişkileri tazelemeye pek imkan vermiyordu. Ta ki; Türkiye üzerinden binlerce, on binlerce sığınmacı Avrupa’ya doğru yola koyulana kadar...

Burada haklı olarak Kirschner şöyle yazıyor: “Avrupa’ya gelen sığınmacıları durdurmaya çalışan AB yıllardır politik olarak yabancılaştığı Türkiye’yi bu kez bir partner olarak belirledi.” (07.10.2015)
Sonra da Türkiye’nin bu “partner”den neler istediğini yazıyor.

Hafta başından bu yana basında da yer aldığı gibi, Türkiye ile AB arasında sığınmacılar üzerinden pazarlık yapılıyor. Her iki taraf, uzun bir süredir birbirine fazla temas etmeden ilişkileri sürdürmeyi tercih ederken, şimdi sığınmacılar bir araya gelerek konuşmalarına vesile oldu.

Aralanan bu pazarlık kapısında Erdoğan sorun çözücü, Avrupa ise çaresiz halde görünüyor.

Yani; sığınmacı akını Erdoğan’ın elini güçlendirirken AB’nin pozisyonunu zayıflatmıştır.

Bu nedenle “AB’nin hiç olmadığı kadar Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu”ndan söz ediliyor. (Mike Szymanski, Süddeutsche Zeitung)

Sık sık “pazarlıkta usta olduğunu” söyleyen Erdoğan bu nedenle Brüksel’de elini sıkı tutmuşa benziyor. Alman basınında yer alan haberlere göre, AB Türkiye toprakları üzerinde iki milyon sığınmacıyı barındıracak altı sığınmacı kampı kurmaya hazır. Kampların finansmanı da önemli ölçüde AB karşılayacak. Bunun için AB Komisyonu 250 milyon avro bütçe ayırmayı planlıyor. Ayrıca, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin desteklenmesi için milyarlarca avronun aktarılacağından söz ediliyor.

Türkiye de bunların karşılığında AB ve Yunanistan ile birlikte sınırları sıkı koruyacak. Erdoğan ayrıca, AB tarafından Türk vatandaşlarına uygulanan vizenin kolaylaştırılması başta olmak üzere bir dizi talepte bulundu.

Elbette bu pazarlıklar henüz kesinlik kazanmış değil. Ama bu görüşmelerde Türkiye basını tarafından pek dillendirilmeyen Türkiye’nin AB tarafından “güvenli ülke” ilan edilmesidir. Eğer bu gerçekleşirse Türkiye’den AB’ye gelip iltica başvurusunda bulunmak mümkün olmayacak. Geldikleri tespit edilenler de geri gönderilecek.

Bütün bu pazarlıkların gelip dayanacağı yer elbette “güvenli ülke” tartışması olacaktır. Çünkü, AB’nin asıl amacı kendi sınırlarının dışında sığınmacıları tutacak bir “tampon bölge” yaratmaktır. Erdoğan’ın açıklamalarına bakılırsa AB’nin bu “tampon bölge” misyonu maddi ve siyasi karşılığı verildiği takdirde kabul edilecek. Kaddafi de benzer pazarlıklarla Libya’yı sığınmacı akınına karşı AB’nin “tampon bölgesi” haline getirmişti.

Bu plan elbette özellikle Türkiye’deki demokrasi güçleri, insan hakları savunucuları için bir darbe niteliğinde. Zira, bundan sonra rejimin mağdurlarının Avrupa’ya gelip sığınma başvurusunda bulunması imkansız hale getirilecek.

Peki; Türkiye bunu hak edecek şekilde güvenli bir ülke mi?

Buna “hayır” demek için çok fazla düşünmeye gerek yok. Birkaç haftadır Kürt illerinde yaşanan vahşet, Türkiye’nin güven değil insan hakları açısından tehlikeli bir ülke olduğunu yeteri kadar ortaya koyuyor. Bu nedenle, Türkiye’nin “güvenli ülke” ilan edilmesi planları derhal gündemden çıkarılması gerekiyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...