Kurbanlığın dili: Tamlık, eksiklik ve kefaret
Fotoğraf: Envato
“Dinin belirli yasaklarının ihlali durumunda yapılması istenen mali veya bedeni ibadet. ‘örtmek, gizlemek, inkar etmek’ mâanasındaki küfr kökünden gelen kefaret (keffâret) günah ve hataları örtücü, telafi edici kurban, sadaka, oruç gibi davranışları ifade etmektedir. Kefaret kelimesinin Arapçaya ‘günahları telâfi etme, ortadan kaldırma’ anlamına gelen İbrânîce kappârâ ve onun kökü olan kipperden geçtiği ileri sürülmektedir. Süryânîce (kefar) ve Asurca (kapâru) gibi dillerde de ses ve mana benzerliğiyle aynı kelimenin varlığı bunun menşeinin tespitini zorlaştırmakta, ancak İbrânîcekipper ile Akkadcakuppuru arasında ilgi kurulmaktadır” (İslam Ansiklopedisi).
Tanrı dışında her şeyin eksik oluşu, insanın ve cemaatin eksikliği, ölümlü oluşu, eksik olanın hataya açık olması, dolayısıyla günahkarlığı, günahkar ve eksik oluşun beraberinde getirdiği zorunlu bir fikir: Kefaret.
Yaşamın geçicilikle tanımlanması, yani ölüme karşıt değil ölümle iç içe oluşu, yaşamın eksikliği, tam olamaması… Tamlık arayışı…
Eğer “tam” varsa, aklın bir diğer zorunlu sorusu, bunun ne olduğu oluyor. “Tamlık” nedir? Yani salt totolojik, salt karşıtı ile kurgulamak yetmeyebilir; akıl, karşıtlığın ötesinde eksik veya tamın neliğine dair de sorular sormadan edemez. Tam ve eksik varsa, tamında eksiğin de özellikleri olmalı.
Eğer tam varsa tam eksikten farklı ve fazla olmalı.
Eksik eksikliğinden dolayı hep zor durumda, hep yakarışta, hep diriliş veya kurtuluş arayışında olmak durumunda kalıyor, zihni olarak bu böyle olmak durumundadır. Fikirsel olarak, zihni olarak eksik kendi kendine buna zorlanıyor, kavramsal olarak eksik kavramında böyle bir zorunluluk oluşuyor.
Tamlık hiçbir şeye zorlanamıyor. O tamlığı oluşturuyor.
Eğer eksikse, birileri tam değil de eksikse, günahkarlık zorunlu olarak, en azından potansiyel olarak ona ilişmeye başlıyor.
Böyle bir ide veya inanışta paradokslar da başlıyor. Eksiklik zaten verili bir durumsa, eksiğin mükemmele yönelmesinin anlamı ne olacak? Burada sayıltı olarak baştan eksiksiz yaratılma veya bazı çabalarla mükemmele yaklaşma, cennetlik olma gibi fikirler, paradoksu aşmaya yönelik bulunuyor - yine de eksiğin mükemmelliği zihni çelişkisi tam aşılmış olmuyor-.
Eksik tamın dışında olamazsa, aksi takdirde eksik tama ilişemezse, o zaman tamın dışında bir şeyler kalırsa, tam kavramı oluşamaz. Sûdûr etmek, eksiğin tamdan çıkması da paradoksu biraz yumuşatsa da ortadan kaldıramıyor.
Tamlık ve eksiğin ide veya fikir olmaktan öte, eğer böyle bir ide veya fikir oluşmuşsa, bunun yansımaları da olacaktır, bunun cisimleşmesi, nesnelleşmesi olacaktır; bu küçük totemlerden evrenin veya varlığın bütününe kadar varır, bu da yetmez, fiziğe de aşkın olması gerekebilir.
Eksikliğin de yansımaları, nesnelleşmesi olacaktır. Eksikliğin bir türü veya belli bir yansıma formu günahkarlıktır.
Günahkarlık günahtan kurtulma arayışını beraberinde getirmektedir.
Tamlıkla ilişkide de bir karşılık olması gerekmektedir. Her şey tama aitse, tamın verdiklerine de şükranlık duyulması gerekmektedir. Ancak eksik hep eksik olduğundan bunu tümden karşılama şansı, nimeti garanti etme şansı da yoktur.
Geriye sürekli kefaret, sürekli şükür etmekten başka bir yol kalmamaktadır.
Burada yeni bir paradoks başlıyor. Kefaret nasıl ödenecek? Kendi bedenimizle kefareti ödemeye kalkarsak kendi kendimizi, inananları ortadan kaldırırız. Kurban gibi ağır kefaretleri dışsal bir şeyle temsil etmemiz gerekir, kurban veya “günah keçileri” bizim yerimize bunu mu temsil ediyor?
Hristiyanlıkta Hz. İsa’nın çarmıha gerilerek, babanın oğlunun tüm insanları adına çarmıha gerilmeyi göze almasıyla bu kefâretten insanlığı kurtardığına, insanlığı kurtuluşa erdirdiğine inanılıyor. Böylece Hz. İsa “Musa’nın Yasalarından”, domuz eti yasağı, kurban verme, sünnet olma emri de dahil bazı kefaretlerden inananlarını kurtardı.
Yine de çile çekmeyenin, kulluk yapmayanın kurtuluş şansı olamamaktadır. Şehitlik, cihat veya haçlı seferleri de bir tür kurban oluş mu?
Diğer yandan şenlik ve şölen tüm bu acıların, kurban edişin yeniden bir telafisi mi?
Eksikliğin ve günahkarlığın telafisi ne kadar mümkün? Kendi eksiklik ve günahlarımızı kefaretle aşabilir miyiz? Tamlık nedir ve mümkün mü? Geçicilik günahkarlık mı?
- Köy Enstitüsü farkı, şehre ve geleneğe uymazlığı: Hümanist, yararcı, bütüncül köy rehberi 19 Nisan 2024 04:47
- 31 Mart Yerel Seçimleri: AKP'nin dinci eğitimine karşı bilgi ve özgürleşme talebi 05 Nisan 2024 04:47
- İmtiyaz/kapitülasyon, rantiye veya mütaşerik otoriterlik: Peker, Ağar, Erdoğan, Altınok, Kurum, İmamoğlu… 29 Mart 2024 04:46
- Fütüvvet teşkilatı: Meslek lisesi değil dinci fedailik ocağı 22 Mart 2024 04:57
- AKP ve MEB mesleki eğitimin sırrını çözdü: Fütüvvetnameler ve baş ahilik dönemi 15 Mart 2024 04:43
- Patriyarka ve öğrenci açlığı sorunu: Niteliksiz okullar, meteliksiz veliler, kadınlar, çocuklar 08 Mart 2024 05:05
- Türkiye'de felaketlerin faktörlerinden öte aktörleri kimler? 01 Mart 2024 04:46
- Felaketler çağı ve Türkiye'nin felaketler dönemi 23 Şubat 2024 04:46
- Depremde Hatay’da ölüm sayısı ne kadar? Hatay’a, Adıyaman’a, Malatya’ya resmen ayrımcılık mı yapılıyor? 16 Şubat 2024 04:39
- Afetin, nemacılığın, timokrasinin ‘utp-usta öğreticilik’ hali: 890.920 09 Şubat 2024 04:53
- Deprem ve ülke yönetimi: Mütaşerik yönetimin ağır sonuçları 02 Şubat 2024 04:48
- "Karakter eğitimi" nedir: MEB, Bakan Tekin 1.3 milyon işçi çocuğu unuttu, "Çocukları bari tatilde çalıştırmayın" 26 Ocak 2024 04:45