25 Eylül 2015 00:51

Futbolun erkeklik halleri!..

Futbolun erkeklik halleri!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Endüstri, futbolu teslim alalı ve “mutlak kazanma” anlayışını oyunun temeli haline getireli beri doping, şike, rüşvet, baskı, ırkçılık ve cinsiyetçilik futbolun bir parçası gibi algılanıyor. Bu bağlamda, “Vur kır parçala bu maçı kazan” tezahüratı, futbolun günümüzde geldiği noktayı çok iyi yansıtıyor. Futbol, amatör ruhun yanı sıra, sağlık, oyun, eğlence, keyif hedeflerinden de tamamen arındırılmış durumda artık. Endüstrinin dayattığı rant hedeflerine ulaşmak için gözlerin döndüğü ve bu uğurda özümsenmiş “Ne pahasına olursa olsun kazanmak” felsefesi doğrultusunda her türlü erdemsizliğin, onursuzluğun pervasızca sergilendiği kokuşmuş bir aktivite olarak tanımlayabiliriz günümüzün futbolunu...

Tek amaç kazanmak olunca, rakibi ve hakemleri baskı altına almak, korkutmak, sindirmek büyük önem taşıyor. Bu “kutsal” görev de elbette vefakar(!) taraftarlara düşüyor. Baskı yaratma, korkutma, sindirme işinde kullanılan temel malzeme ise cinsiyetçi küfürler... Ne de olsa futbol erkek oyunu!.. Rakibin moralini cinsiyetçi aşağılamalar, tecavüz arzusu ve cinsel tehdit içeren küfürlerden daha kolay ne bozabilir ki?.. Aynı şekilde hakemi baskı altına alıp etkilemenin en garantili yolu onu erkekliğin dışında gösteren küfürler etmek değil mi?..  

Duyarlılıklarıyla bilinen kimi kişiler bile küfürlerin, günümüzün bol koşuşturmalı ve stresli hayatından bunalan insanlar için bir deşarj aracı olduğunu söyleyip cinsiyetçi söylemlerin olağanlaşmasına kapı aralayabiliyorlar. Fanatizm duyarlılığa ağır basınca küfre gerekçe uydurma ihtiyacı doğuyor tabii... Hoş görüyle yaklaşıp küfre gerekçe uyduruldukça cinsiyetçilik stadyumlarda sürekli olarak beslenip yeniden üretiliyor ve daha bir cüretkarca dolaşıma/hayatın içine sokuluyor.
Kuşkusuz futboldaki tek cinsiyetçi unsur küfürler değil. Dile yapışmış ve medyada sıkça yer alan “erkek gibi...”, “adam gibi...”, “delikanlı gibi...” erkekliği yüceltici söylemler de cinsiyetçiliğe hatırı sayılır ölçüde “katkıda” bulunuyor.

Muktedirler ise durumdan gayet memnun. Irkçılık ve cinsiyetçilik ideolojilerinin bir parçası çünkü. Buna karşılık, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe karşı çıkmak, “Futbola siyaset sokuyorsunuz” suçlaması eşliğinde muktedirlerin saldırısına hedef olmak anlamına geliyor. Bir yandan ırkçılık, cinsiyetçilik üzerinden siyasetin alasını yapıyor, diğer yandan bunlara karşı çıkanları siyaset yapmakla suçluyorlar. Tam da muktedirlere yakışan bir ikiyüzlülük. Ayrıca, hayatın hangi alanı siyasetten soyutlanabilir ki?..

Şimdilerde Fenerbahçe’nin bir reklamı görsel medyada boy gösteriyor. Söz konusu reklamda iki arkadaş, Fenerbahçe’nin Robben’i transfer edip edemeyeceği üzerine iddialaşıyor. Fenerbahçe’nin bu transferi yapamayacağı düşüncesindeki kişi, iddiayı kaybederse bikini giyeceğini söylüyor... Kendisinden o kadar emin ki, çok büyük oynuyor!.. Kaybederse hayatının en utanç verici durumuna düşmeye razı!.. Bir erkek için kadın gibi giyinmekten, kadına benzemekten daha utanç verici, daha onur kırıcı bir şey olabilir mi?..

Bu reklamdan da anlıyoruz ki, erkek için iddia kaybetmenin cezası, kadına benzemek, kadın gibi giyinmek olabiliyor!.. İddiayı kaybedersen, üstün ve ayrıcalıklı bir cins olmana, cinsler hiyerarşisinin en tepesinde yer almana rağmen ezdiğin, köleleştirdiğin cins gibi giyinir, utanılası ve gülünç duruma düşersin...

Erkek için asıl insanlık dışı ve utanılası durumun, başka bir cinse benzemek değil diğer cinsleri aşağılayarak, dışlayarak cinsiyetçilik yapmak olduğunu fark edemeyecek kadar zavallılar!..

Futbolun gelişebilmesi için ahkam kesenlerden, akıl verenlerden, öneri sunanlardan geçilmiyor ortalık. Ama ırkçılıktan, cinsiyetçilikten, militarizmden rahatsızlık duyduğunu ifade eden pek fazla kişiye rastlamıyoruz ne yazık ki.  
Irkçılığın, cinsiyetçiliğin, militarizmin şekillendirdiği çürümüş zihniyetle ileriye doğru adım atmak mümkün olabilir mi?..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...