18 Eylül 2015 00:56

Yeni Berlin duvarları sığınmayı durdurabilir mi?

Yeni Berlin duvarları  sığınmayı durdurabilir mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Almanya başta olmak üzere batılı kapitalist devletler on yıllarca yıl Berlin Duvarı’nı, Doğu Bloku’na karşı kullandılar. Ülkeler arasına duvardan sınırlar çekmek “sosyalizmin çirkin yüzü”, “Demir perdenin resmi”, “özgürlüklerin kısıtlanmasına örnek” olarak gösterildi.

Bürokratik devlet kapitalizminin egemen olduğu Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) tarafından 13 Mayıs 1961’de inşa edilen 160 kilometre uzunluğunda, 3.60 metre yüksekliğindeki Berlin Duvarı, yıkıldığı 9 Kasım 1989’a kadar sadece Berlin’i ikiye bölmüyor aynı zamanda dünyayı da Doğu-Batı olarak bölüyor ve bu nedenle “Soğuk Savaş”ın tam göbeğinde duruyordu.

Özellikle Almanya’da “bir utanç abidesi” olarak belleklere kazılan Berlin Duvarı’nın yıkılmasının üzerinden çeyrek asır geçerken, Avrupa’nın “kenar ülkeleri”nde sığınmacılara karşı yükselen yeni Berlin duvarlarına karşı başta AB’nin egemen ülkeleri olmak üzere bütün dünya “üç maymunu” oynuyor.
Macaristan’ın sağcı-faşist yönetiminin Sırbistan sınırına çektiği 175 kilometre uzunluğunda, 4 metre yüksekliğindeki duvarla Berlin Duvarı arasındaki en önemli fark birisinin telden diğerinin taş ve betondan örülmesidir. Bir diğer fark da Berlin Duvarı dışarıya, Macaristan Duvarı içeriye geçişleri engellemek için örülmüş.

AB tarafından Balkanlar üzerinden gelen sığınmacıları engellemekle görevlendirilen Macaristan, Romanya sınırına da telden duvar çekme kararı aldı. Şimdilik “makul uzunlukta” olacağı ifade edilse de gelecekte 443 kilometrelik Macaristan-Romanya sınırını tamamen kaplaması şaşırtıcı olmayacaktır. Böylece, ülkenin güney sınırı 618 kilometrelik telden duvarla kapatılmış olacak. Keza Hırvatistan sınırına ya da Hırvatistan-Bosna Hersek sınırına da telden duvarların AB tarafından örülmesi gündeme gelebilir.
“Macaristan Duvarı” sığınmacıları engellemek için inşa edildiği için AB üyesi devletler düzeyinde eleştiren, karşı çıkan olmadı. Ne de olsa hepsi duvarın asıl işlevinin AB’nin “çekirdeği” durumundaki Almanya, Fransa ve Benelüks ülkelerine gelecek sığınmacıları engellemek olduğunu biliyor.

Elbette sadece ‘Macaristan Duvarı’ yok...

Türkiye-Yunanistan sınırına 2012’de 10 kilometre uzunluğunda duvar örüldü, Türkiye-Bulgaristan sınırına da AB’nin katkılarıyla Bulgaristan tarafından 160 kilometre uzunluğunda bir duvar örülecek. Böylece Türkiye’nin batı sınırları duvarlarla çevrilecek.

İspanya’nın Afrika yakasındaki iki kenti Ceuta ve Melilla’nın etrafı da duvarlarla çevrilmiş.
Öyle görünüyor ki, AB’nin kara sınırlarını çevreleyen duvarlar bunlarla sınırlı kalmayacak. Artan sığınmacı akının engellemek için gelecekte Slovenya, Romanya, Slovakya ve Polonya da benzer duvarlar örebilir. Zira yollar kapandıkça sığınmacılar AB’ye girmek için yeni yollar aramaya devam edecekler. Bu yol Kuzey Kutbu’nda olsa dahi gidip bulacaklar.

AB, tıpkı bir zengin malikanesi ya da kalesi gibi her taraftan sıkı korumaya alınacak, telden duvarlara yanaşanlar ya telef olacak ya da geldikleri sınır ülkelerinde zor koşullar içinde yaşamaya devam edecekler. Plan bunun üzerine kurulmuş.

Sınır ülkelerinin başında elbette AB’nin doğu komşusu Türkiye geliyor. Akdeniz üzerinden gelişleri engellemek için güvenlik önlemleri yoğunlaştıkça, Türkiye’den AB’ye geçmek isteyenler artacak. Hatta Türkiye AB’ye karadan giriş için en cazip kapı olacak.

Bu nedenle son günlerde Almanya’dan Türkiye’yle yakın iş birliği içinde olmak gerektiğine dair sesler yükseliyor. Türkiye’nin, Kaddafi Libya’sının yaptığı gibi bekçilik görevini kabul etmemesi durumunda AB’yle ilişkileri sancılı sürece girmesi kuvvetle muhtemeldir. Zira, AB bir süre daha Türkiye’nin sığınmacılara yol vermesine sessiz kalmayacak.

Koşullar bu şekilde devam ettiğinde AB’nin etrafındaki telden duvarların dibinde savaşlardan ve yoksulluktan kaçan milyonlarca insan birikecek. O zaman, tıpkı bugün olduğu gibi neyden yapılırsa yapılsın, duvarların dayanması mümkün değildir.

Nasıl ki, gelinen aşamada sığınmacıların AB’nin “çekirdek ülkeleri”ne ulaşması engellenemiyorsa; kilometrelerce uzunlukta, metrelerce yükseklikteki duvarlar da bir işe yaramayacak. İnsan aklı her türlü engeli aşmanın bir yolunu bulacaktır.

Burada önemli olan Berlin Duvarı’nı “utanç duvarı” ilan edenlerin AB’nin etrafını çeviren duvarlara sessiz kalması, hatta normal görmesidir. Bu hem sermayenin nasıl bir Avrupa istediği hem de tarihsel ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor.

Dahası bugün duvarların yapılmasına siyasi ve ekonomik olarak destek verenler, yıllar önce Avrupa’yı sınırların kalktığı bir kıta olarak ilan etmişlerdi. Ne var ki sınır kontrollerini kaldıran Schengen Anlaşması yaz-boz tahtasına döndü. İsteyen istediği zaman sınırları açıp kapatıyor.

Ve “sığınmacılarla mücadele” adı altında AB sınırları etrafında çekilen yüksek duvarlar zamanla AB’yi bir kafese, içindekileri de tutsağa çevirecekler. Bu nedenle yükselen duvarlar aynı zamanda Avrupa halklarının, emekçilerin  özgürlüğüne de kısıtlamalar getiriyor.

Var olan özgürlükleri kaybetmeden şimdiden duvarlara karşı mücadele kaçınılmaz görünüyor.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa