16 Eylül 2015 00:55

Keskin bıçak

Keskin bıçak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cizre’de yasak kalktıktan sonra sokağa çıkan çocukların, önünde zafer işareti yaptıkları duvarda “T.C. burada” yazıyor. Amerikan grafitisinin anonim figürünün tuvalet kapılarında, okul sıralarında, orada burada beliren “Kilroy buradaydı” komikliğiyle alakası yok bunun. Fakat bu çocuklar evlerinin duvarlarını delen, 20 kişiyi öldüren, anaları ağlatan bir kasırganın ardından, az önce burada olduğunu söyleyen bir Kilroy’a güler gibi gülüyorlar resimde.

O çocuklar, şehir taranırken, kapı önüne çıkanı mıhlayan keskin nişancıların hedefindeyken banyoya, koridora serilmiş battaniyeler üzerinde aç ve susuz 9 gün geçirdiler. O koşullarda ölmeden kalabilmenin bile bir zafer olduğuna inanıyorlar. Duvardaki keskin bıçak etkisindeki yazıya rağmen orada sağ salim kalabilmenin sevinci var yüzlerinde. Varlığını epey bir şiddetle duyuran Kilroy’dan sonra orada kalan onlar çünkü.

Keskin bıçak Silvan’a, Şırnak’a, Diyarbakır’a da aynı şeyi yapıyor. Bıçağı tutan el burada olduğunu, olacağını bütün duvarlara nakşediyor. Oysa kimsenin bundan kuşkusu yok. T.C. hep orada, tamam. Zaten hep orada. Fakat  oradalığını, yurttaşlarına damlardaki nişancılarla ispat etmeye çalışan bir devletin altını çizmek zorunda olduğu varlığı, gerçek bir varlık olamaz. Kendini kurşunla ve ilanla halktan ayırdıkça, ceberut bir hizaya getirici olarak kendini konumlandırma ihtiyacı duydukça kaybediyor. Kaybettikçe de şiddet zıvanadan çıkıyor.

Bu devlet, iki tane hendek kazmanın, bir basın açıklamasıyla özyönetim ilan etmenin, kendi yöneticilerimizi kendimiz seçeceğiz talebinin T.C. ile, bekasıyla bir alıp veremediğinin olmadığını bilmez mi? Bunu bir zıvanadan çıkma vesilesi yaparsa bilmez. Cizre’de altı durmadan çizilen “burada”lığın çocukların havaya kalkan parmaklarıyla ti’ye alınmasına da cevaz verir öyleyse. İçişleri Bakanı, seçilmiş belediye başkanını görevden alarak “Burada ben varım” demenin başka bir yolunu denemeye kalkınca da, o çocukların gözünde kendi seçilmişliğinin de bir değeri kalmaz. En kötüsü de, değerlerin böyle tepetaklak oluşudur işte. Keskin bıçak önce onu tutan eli yaralar.

“T.C. burada” sadece Cizre’de duvara yazılan bir söz değil. Yankısı başka kentlerde de şiddetlenerek işitilen bir yönetme jargonu. Üstelik giderek toplumsal bir karşılık da buluyor. T.C’nin elden gittiğine inanan kesimleri saflaştırıyor, ajite ediyor, şiddeti kanıksatıyor. Bolu’da inşaat basarak Kürt işçileri avlamaya çıkan; Beren Saat’i protesto edeceğiz diye Aşkı Memnu konağını basan, Hülya Avşar ile Yılmaz Erdoğan’ı televizyonlarda görmek istemediğini beyan eden; Cizre’de sivillerin değil silahlı insanların öldüğüne inanan, yakaladığı Kürt’e zorla Atatürk büstü öptüren, kulakları Kürtçe duyduğu anda havaya dikilen bir kesim çıktı ortaya. Kilroy’un cisimleşmiş komikliği her yerde. Bu tehlikeli durum içinde Kürtlerin de her yerde, burada olduğu unutuluyor ama.

Kimsenin bir yere gitmeyeceği bu kadar belliyken;  birisi “Burası benim” diyebilmek için ona buna saldırırken, diğerleri ona zafer işaretleri yapmaya devam ediyorsa ne yapacağız o zaman?

Böyle süremez. Sürmemeli. Kongresinde “restorasyon- reorganizasyon” lafı edilerek eski günlerine dönme arzusunun Başbakan tarafından telaffuz edildiği iktidar partisinin bütününü bile ikna edemez görünen bu sürecin sonrası -evet bir sonrası olacaktır- o kadar kolay normale dönmeyecek. “Ben buradayım” demenin sonu olmadığı için, ortada kimlik soracak başka kimse kalmasa bile, hep en ev sahibi olanlar bir diğerine iktidar partisi içinde bile kimlik soracaktır.

Onlar sorsun bize ne?

Ama halk neresinden bölünecek daha? Yıllarca kız aldık verdik edebiyatının Kürt sorununun çözümü için yeterli olduğunu sananlar bu evliliklerden doğan çocukların neresini bölüp “T.C. burada” cümlesinin bir yerine yerleştirebilirler? Cizre’yi keskin bir bıçakla ayırmaya çalıştıkça o çocukların, sadece çocukların değil herkesin, damarlarının yarısının Dicle, yarısının Kızılırmak aktığı gerçeğine sürterek köreltecekler bıçaklarını.

O halde dursun artık. Silahlar sussun, kan dökülmesin. Çocuklar, kendilerini tehdit altında hissetmedikleri, muzırlıklarını oyuna sakladıkları bir coğrafyada yaşasın.

Barış olsun!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...